Gelişmiş Arama
Ziyaret
33132
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
İmam Hasan (a.s) birçok kadınla evlenmiş ve onları boşamış mıdır?
Soru
İmam Hasan Mücteba (a.s) evlenmiş olduğu kadınları boşuyor muydu?
Kısa Cevap

Maalesef İslam’ın hadis kaynaklarına yönelmiş büyük afetlerden biri de sahih hadisler arasına garazlı ve uşak bireyler tarafından uydurulmuş ve yalan hadisler yerleştirilmesidir. İkinci masum imam olan İmam Hasan Mücteba (a.s), maalesef hadis uydurucuları ve yalancıların hadis ve rivayet kalıbında kendisine layık olmadığı iftiraların atıldığı şahsiyetlerdendir. Uydurmuş oldukları rivayetlerin konularından biri de çok evlenme ve çok boşamadır. Maalesef, bu rivayetleri hem Şia’nın hadis ve tarih kaynaklarına ve hem de Ehli Sünnet’in tarih kitaplarına sokmuşlardır. Ama Allah’tan bunların uydurulduğunu ispatlayan birçok tarihî ve inançsal veri elde mevcuttur.

Ayrıntılı Cevap

Maalesef İslam’ın hadis kaynaklarına yönelmiş büyük ve yıkıcı afetlerden biri de hadis uydurmak ve onları sahih hadislerin arasına yerleştirmektir. Bu; siyasal ve mezhepsel dürtülerle ve bazen Emevî ve Abbasî hükümdarlarının menfur ve kirli şahsiyetlerini temizlemek hedefiyle ve bazen de değerli şahsiyetleri tahrip etmek ve onlara darbe vurmak için gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle sahih hadisleri uyduruk hadislerden ayırmak çok önemli ve zordur. İmam Hasan Mücteba (a.s) zehirli uydurulmuş hadisler dalgasının hedefine maruz kalmış şahsiyetlerdendir. Ama Allah’tan, ahmak düşmanlar bu defa onu birçok defa evlenme ve çok boşanmayla itham etmişlerdir. İmam Hasan Mücteba (a.s) gibi bir şahsiyet hakkındaki bu ithamın asılsız oluşu yeterince açıktır. Bu rivayetlerin bazılarında şöyle yer almaktadır: İmam Ali (a.s) kendisine Hasan, Hüseyin ve Abdullah b. Cafer’in kızını istediklerini söyleyerek danışan bir şahsa şöyle buyurur: “Hasan’ın çok kadın boşadığını bil. Kızını Hüseyin ile evlendir; zira kızın için daha iyidir.”[1] Bir başka rivayette ise İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu yer almıştır: Hasan b. Ali (a.s) elli kadını boşamıştır. Bunun neticesinde Hz. Ali (a.s) Kufe’de ayağa kalkıp ey Kufe halkı Hasan’a kız vermeyin zira o çok kadın boşamaktadır diye buyurur. Bir adam ayağa kalkar ve şöyle der: Allah’a yemin ederim ki böyle yapacağım. O Allah Resulü’nün (s.a.a) ve Fatıma’nın (a.s) evladıdır. İsterse eşiyle birlikte yaşar ve istemezse boşar.[2] Bir başka rivayette de İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Ali (a.s) Kufelileri muhatap karar kılıp şöyle buyurmuştur: Hasan’a kız vermeyin zira o çok kadın boşamaktadır.[3] Ensabu’l-Eşraf[4], Kovtu’l-Kulûb[5], İhyau’l-Ulum[6], İbn. Ebi’l-Hadid’in Nehcü’l-Belağa’sı[7] gibi Ehli Sünnet’in tarihî kitaplarında da bu konu tekrar edilmiştir. Yalan ne kadar büyük olursa kabul etmesi daha kolaydır sözüne binaen bazı uydurmalarda İmam Hasan’ın (a.s) boşamış olduğu eşlerinin sayısını üç yüz kişiye ulaştırmışlardır.[8] Bunların tümü pespaye ve değersiz olup akıl ve mantıktan uzaktır. Bu nakillerin doğru olmadığına delalet eden elde birçok tarihsel ve inançsal delil mevcuttur:

1- İmam Mücteba (a.s) Hicrî ikinci veya üçüncü yılda Ramazan ayının ortasında dünyaya gelmiş ve Hicri 28 Sefer 49. Yılda dünyadan göçmüştür. Kendisinin ömrü 46 veya 47 yıldan fazla olmamıştır. Eğer Hz. Hasan’ın (a.s) ilk evliliği 20 yaşında gerçekleşmişse, babasının şahadetine yani Hicrî 40. Yıla kadar, 17 veya 18 yıllık bir süre zarfında bunca evlilik ve boşanmanın gerçekleşmiş olması lazımdır. İmam Hasan (a.s) babasının hâkimiyeti dönemindeki beş yılda Nehrevan, Cemel ve Sıffin savaşlarının tümüne katılmıştır. Kendisi yirmi defa yaya olarak Medine’den Hac’a gitmiş ve Hac yapmıştır. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, bu kadar evlilik için yeterli vakit ayırmış olması nasıl mümkündür? Bundan dolayı böyle hadislerin kabul edilmesi akıl dışı bir husustur.

2- Hadis kitaplarında yer alan hadislerin çoğu İmam Sadık’tan (a.s) nakledilmiştir. Yani bu konu İmam Mücteba’dan (a.s) bir asır sonra gündeme gelmiştir; çünkü İmam Sadık (a.s) Hicri 147. Yılda vefat etmiş ve İmam Mücteba’nın (a.s) şahadeti ise Hicri 47. Yılda gerçekleşmiştir. Eğer gerçekten bu rivayetler İmam Sadık’tan (a.s) ise, İmam bunları bir asır sonra söylemekten ne hedef gütmüştür? Kendisi, İmam Hasan’ın (a.s) ailevî buhranını beyan ve ifşa etme gayesi mi gütmüştür? Bu sözün tam o sırada imamların (a.s) iflah olmaz düşmanı Mansur Devaniki tarafından dile getirilmesi düşündürücüdür. Mesudî, Mansur’un Horasanlıların topluluğundaki konuşmasını şöyle nakletmektedir: “Allah’a yemin olsun ki Ebu Talip oğullarını hilafet ile baş başa bıraktık ve hiçbir şekilde onlara itirazda bulunmadık. Böylece Ali b. Ebu Talip hilafeti ele aldı. Yönetimde başarılı olamayınca hakemliğe teslim oldu. Halk ihtilaf etti ve görüşleri farklılaştı. Neticede bir grup kendisine hücum etti ve onu öldürdü. Ondan sonra Hasan b. Ali ayağa kalktı. O, kendisine bir takım mallar sunulduğunda alacak bir kimse değildi. Muaviye hileyle onu kendisine veliaht yaptı ve sonra da azletti. O, kadınlara yöneldi. Evlenmediği ve boşanmadığı bir gün yoktu. Neticede yatakta dünyadan göçtü.”[9]

3- Eğer böyle bir şey gerçekleşmiş olsaydı, kendisinin elbise rengi ve kalitesi gibi en küçük hususlarına itiraz eden yeminli düşmanları ve bahane peşinde koşanlar, onun hayatı zamanında bu meseleyi kendisi aleyhine kullanır ve Hz. Hasan (a.s) ile yaptıkları tartışmalarda ve ona yönelttikleri eleştirilerde bu noktayı –doğru olması durumunda büyük bir zaaf noktası sayılırdı- vurgularlardı. Lakin o dönemden böyle bir husus aktarılmamıştır.

4- Tarih kitaplarında İmam Hasan’ın (a.s) eşleri, çocukları ve damatlarının sayısına dair aktarılanlar, bu rakamlar ile uyuşmamaktadır. Çocuklarının sayısı hakkında en fazla 22 ve en az 12 rakamını vermişlerdir. Kendisinin eşi sıfatıyla sadece 13 isim zikredilmiştir. Bunlardan üçü dışında diğerlerinin yaşam öyküsü hakkında elde bir bilgi mevcut değildir. Aynı şekilde tarih kitaplarında o büyük şahsiyetin sadece üç damadından söz edilmiştir.[10]

5- Boşanmanın çirkin bir şey olduğuna delalet eden birçok rivayet vardır. Bu rivayetler Şia ve Ehli Sünnet’in hadis kitaplarında mükerrer bir şekilde nakledilmiştir. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Allah nezdinde en nefret edilen helal boşanmadır.[11] İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:   

Evlenin ama boşanmayın; zira boşanmak Allah’ın arşını titretir.[12] Aynı şekilde İmam Sadık (a.s) babasından şöyle aktarmaktadır: Allah, çok boşanan ve cinsel zevk değişiklikleri ardında koşan kimseyi düşman sayar.[13] Böyleyken masum bir imamın mükerrer bir şekilde böyle bir fiili işlediğini, bu fiilin bir açıklaması olmadığını ve bu yüzden de babasının onu engelleme girişiminde bulunduğunu söylemek mümkün müdür?

6- İmam Mücteba (a.s) kendi zamanın en abit ve zahit insanıydı.[14] Sürekli şöyle yakınırdı: “O’nun evine doğru yaya olarak gitmediğim müddetçe Rabbim ile mülakat etmekten hayâ ederim.”[15] O, yirmi defa Medine’den Hac’a gidip Hac yapmıştır. Böyle amelleri işlemesi nasıl mümkün olabilir?

7- “Çok boşayan” sıfatı, cahiliye döneminde de kötüydü. Hatice (a.s) amcaoğlu Varaka’yla kendisini isteyenler hakkında konuştuğunda ve hangisine olumlu cevap vermesi ile ilgili olarak kendisine danıştığında, Varaka şöyle cevap verir: Şibe çok kötümserdir, Ukbe yaşlıdır, Ebu Cehil, kibirli ve cimri bir erkektir ve Silet çok boşayan bir erkektir. Bunu üzerine Hz. Hatice (a.s) şöyle der: Allah’ın laneti bunların üzerine olsun. Ama bir başka erkeğin de beni istediğini biliyor musun? Bu, cahiliye döneminde kınanan ve yerilen bir haslet olmasına ve o dönemdeki halkın bu haslete sahip (çok boşanan) kimseye kız vermeye yanaşmamasına rağmen, Hz. Ali (a.s) kendi zahit ve takvalı evladını nasıl böyle niteleyebilir?! Allah’ın menfur gördüğü böyle beğenilmeyen bir haslete masum bir imam nasıl bulaşabilir? Burası düşündürücüdür. Bunlar, bu nakillerin yalan ve asılsız olduğunu kanıtlayan delillerin bir kısmıdır. Bundan dolayı değerli İslam Peygamberinin (s.a.a) dilinden aktarılan birçok rivayette övülen ve methedilen bir şahıs hakkında[16] bu pespaye anlamları ve yanlış nakilleri kabul etmek mümkün değildir. Daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynaklara müracaat ediniz:

1- Hayatu’l-İmami’l-Hasan (a.s), Bakır Şerif el-Karaşi, c. 2, s. 457-472. (Daru’l-Kutubi’l-İlmiye)

2- Nizam-ı Hukuk Zen Der İslam, Şehit Mutahhari, s. 306-309. (İntişarat-ı Sadra)

3- Zındegi İmam Hasan (a.s), Mehdi Pişvayi, s. 31-39. (İntişarat-ı Nesl-i Civan)

4- el-İmamu’l-Mücteba (a.s), Hasan el-Mustafavî, s. 228-234. (Mektebu’l-Mustafavî)

5- Ez Guşe ve Kenar-ı Tarih, Seyit Ali Şefiî, s. 88. (Kitabhane-i Sadr)

6- Zındegi İmam Hasan Mücteba (a.s), Seyit Haşim Resulî Mehallatî, s. 469-484. (Defter-ı Neşr-ı Ferheng-ı İslamî)

7- Hekayık Penhan, Ahmet Zamanî, s. 331-354. (İntişart-ı Defter-ı Tebliğat-ı İslamî)   


[1] el-Berkî, Mehasin, c. 2, s. 601.

[2] el-Kâfi, c. 6, s. 56, h. 4 ve 5.

[3] Deaimü’l-İslam, c. 2, s. 257, h. 980.

[4] Ensabu’l-Eşraf, c. 3, s. 25.

[5] Kovtu’l-Kulub, c. 2, s. 246.

[6] Muhaccebetü’l-Beyza, c. 3, s. 69.

[7] Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 4, s. 8. (Dört ciltlik)

[8] Bkn: Kovtu’l-Kulub, Ebu Talib Mekkî.

[9] Murucu’z-Zeheb, c. 3, s. 300.

[10] Hayatu’l-İmam el-Hüseyin (a.s), c. 2, s. 463-469 ve 457.

[11] Sünen-i Ebi Davud, c. 2, s. 232, h. 2178.

[12] Vesailu’ş-Şia, c. 15, s. 268; Mekarimu’l-Ahlak, s. 225.

[13] Vesailu’ş-Şia, c. 15, s. 268, h. 3.

[14] Fevaidu’l-Samtin, c. 2, s. 68; Biharu’l-Envar, c. 16, s. 60.

[15] Biharu’l-Envar, c. 43, s. 399.

[16] Teemül-i Der Ahadis-ı Kesret-ı Talak, Mehdi Mehrizi, Mecelle-ı Peyam-ı Zen, Tir 77, şımare-ı 76’den az bir değişiklikle iktibas edilmiştir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar