Gelişmiş Arama
Ziyaret
19027
Güncellenme Tarihi: 2010/09/07
Soru Özeti
Hz. Süleyman (a.s) evladının vefatından sonra hükümranlık istemiştir. İmam Hüseyin (a.s) ise “ey Ali senden sonra bu dünyanın başına toprak yağsın” demiştir. Bu nasıl olmaktadır?
Soru
Nakledildiğine göre Hz Süleyman evladının vefat etmesinden sonra bu musibet sıcakken şöyle dua etmiştir: “Ey Rabbim beni bağışla ve bana benden sonra kimseye layık olmayacak bir hükümranlık bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedicisin.” Yani dünyaya yönelik ümitsiz bir tutum sergilemeksizin hükümranlık talebinde bulunmuştur. Ama Kerbela cereyanında sabır ve istikametin örnek ve numunesi sayılan ve aynı zamanda en büyükleri de dâhil olmak üzere peygamberlerden üstün olma makamına sahip olan İmam Hüseyin’in (a.s) Hz. Ali Ekber’in (a.s) cenazesi başında “ey Ali senden sonra bu dünyanın başına toprak yağsın” dediğine tanıklık etmekteyiz. Eğer belirtilen ayetteki Kur’an’ın buyruğuna göre Hz. Süleyman’ın (a.s) söz ve davranışı bir faziletse, İmam Hüseyin’in (a.s) bu söz ve davranış çelişkisini nasıl açıklıyorsunuz? Lütfen naklî ve aklî deliller ile cevap veriniz.
Kısa Cevap

Her ne kadar Hz. Süleyman’ın (a.s) bu sözü, onun normal insanlardan çok üstün olan ruhsal azamet ve ilahî sonsuz rahmete yönelik kesin inanış makamını yansıtsa da İmam Hüseyin’in (a.s) özel halleriyle mukayese edilemez. Çünkü bu ayetler şu hususları yansıtmaktadır: 1) Hz. Süleyman (a.s) anlık bir gaflete (elbette terk-i evla anlamında) duçar olmuştur ve evlat kaybetmek bir tür ceza sayılmaktaydı. 2) Kaybettiği evladı eksik uzuvluydu ve doğumunun başında bu yaşanmıştır. Genellikle böyle bir evladı kaybetmek insanın duygularının yaralanmasına neden olmamaktadır. Ama İmam Hüseyin (a.s) belirtilen sözleri şu hallerde beyan etmekteydi: 1) O, Yüce Allah’a yönelik marifet ve aşkın zirvesinde bulunuyordu. 2) Beden, ahlak ve söz olarak son peygambere (s.a.a) en çok benzeyen bir evladı Allah yolunda hediye ediyordu. 3) Gönlü taş olan her kalbi bile değiştirecek yürek parçalayan bir tarzla böyle bir evladı kaybetmekten dolayı ağlamak ve rahatsızlık duymak, evvela çok tabiidir. İkincisi, İmamın varlıksal kuşatıcılığını yansıtmaktadır; mücadelede cesur, kalbi güçlü ve kararlı olması yanı sıra duygu ve sevgi dolu bir kalbe sahiptir. Üçüncüsü, bu cümle, İmamın fedakârlığının zirvesini yansıtmaktadır; çünkü elinde olan en değerli şeyi Allah yolunda hediye etmektedir. Bundan dolayı, İmamın sözü ilahî rahmetten ümitsiz ve meyus olmayı yansıtmamakla kalmayıp daha değerli ve kalıcı bir uhrevî hayata yönelik çok yüksek bir ümit ve imanı aksettirmektedir.

Ayrıntılı Cevap

“Sâd” suresi 34 ve 35.[1] ayetlerinin nüzul sebebi hakkında tefsir ve tarih kitaplarında birçok hikâye ve rivayet nakledilmiştir. Hz. Süleyman’ın (a.s) masumiyet makamını gözeterek onların en makul olanlarını aktarıyoruz[2]: Süleyman, ülkenin idaresinde ve özelikle de düşmanlar ile cihatta kendisine yardım edebilecek kabiliyetli cesur evlatlarının olmasını arzulamaktaydı. Birçok eşe sahip olan Süleyman bir gün şöyle der: Birçok evlada sahip olmak ve onların hedeflerimde bana yardımcı olması için ben eşlerimle yatmaktayım. Burada her durumda insanın Allah’a dayandığının göstergesi olan “inşallah” cümlesini söylemekten gaflet etmesi nedeniyle, o zaman eksik uzuvlu ve cansız bir ceset gibi olan bir çocuk dışında eşlerinden hiçbir çocuk doğmaz. Onu getirip sandalyesinin üzerine koyarlar. Süleyman derin düşüncelere dalar ve bir anlık Allah’tan gaflet ettiğinden ve kendi gücüne dayandığından dolayı üzülür. Tövbe eder ve Allah’ın dergâhına geri döner.[3] Bu ayetler şu hususları yansıtmaktadır: 1) Hz. Süleyman (a.s) (terk-i evla anlamında) anlık bir gaflete duçar olmuştur ve evlat kaybetmek bir tür ceza sayılmaktaydı. 2) Kaybettiği evladı eksik uzuvluydu ve doğumunun başında bu yaşanmıştır. Genellikle böyle bir evladı kaybetmek insanın duygularının yaralanmasına neden olmamaktadır. Ama İmam Hüseyin (a.s) belirtilen sözleri şu hallerde beyan etmekteydi: 1) O, Yüce Allah’a yönelik marifet ve aşkın zirvesinde bulunuyordu. 2) Beden, ahlak ve söz olarak son peygambere (s.a.a) en çok benzeyen bir evladı Allah yolunda hediye ediyordu. Zamanın imamına feda olan bu fert savaş meydanına hareket esnasında şöyle diyordu: Ben Ali b. Hüseyin b. Ali’yim. Ben atası peygamber olan bir gruptanım. Allah’a yemin olsun ki zina zadenin oğlu bize hükümran olmayacaktır. Ben ucu eğrilinceye kadar bu mızrakla sizi vuracağım. Kılıcımla sizi vuracak ve babamı koruyacağım. Bir Alevî ve Haşimî genç gibi sizle savaşacağım.[4] Taş olan her kalbi bile değiştirebilecek yürek parçalayan bir tarzla böyle bir evladı kaybetmekten dolayı ağlamak ve rahatsızlık duymak, evvela çok tabiidir. İkincisi, İmamın varlıksal kuşatıcılığını yansıtmaktadır; mücadelede cesur, kalbi güçlü ve kararlı olması yanı sıra duygu ve sevgi dolu bir kalbe sahiptir. Çünkü imam insana ait kemallerin kaynağıdır. Şefkat ve sevgi de bu kemallerden sayılmaktadır. Nitekim son peygamber (s.a.a) evladı İbrahim’i kaybetme esnasında ağlamış ve ağlamanın nedeni hakkında sorulduğunda da bu ağlama değildir, merhamettir ve merhamet etmeyen kimseye merhamet edilmez diye buyurmuştur.[5] Fatıma Zehra (a.s) da son peygamber (s.a.a) olan babasının kabri başında içi yanarak şöyle buyurmuştur: Ey baba! Sen gittin ve senin gitmenle dünya aydınlıklarını bizden aldı, nimet ve hoşnutluğu bizden esirgedi. Dünya senin güzellik ve cemalinle aydındı. Ama şimdi onun açık günü siyah olmuş ve her şeyi çok karanlık geceleri haber vermektedir.[6] Üçüncüsü, İmamın Ali Ekber’in yaralı ve cansız bedeni başında “ey Ali senden sonra bu dünyanın başına toprak yağsın” diye söylediği bu söz, Ali Ekber’in İmamın yanındaki azametli yerini göstermektedir; İmam için onun varlığı kendi hayatına denk bir derecedeydi. Dördüncüsü, İmamın fedakârlığının zirvesini yansıtmaktadır; çünkü elinde olan en değerli şeyi Allah yolunda hediye etmektedir. Bütün bunlar bir tarafa, kendi ve evlatları esenliğin zirvesindeyken Allah’ın hoşnut olması için onların tümünden vazgeçen biri mi Allah’ın rahmetine daha ümitlidir yoksa eksik uzuvlu bir evladını kaybeden ve o halde Allah’tan dünya saltanatı isteyen biri mi? Her ne kadar Hz. Süleyman’ın (a.s) bu sözü, onun normal insanlardan çok üstün olan ruhsal azamet ve ilahî sonsuz rahmete yönelik kesin inanış makamını yansıtsa da İmam Hüseyin’in (a.s) özel halleriyle mukayese edilemez. Bundan dolayı, İmamın sözü ilahî rahmetten ümitsiz ve meyus olmayı yansıtmamakla beraber daha değerli ve kalıcı bir uhrevî hayata yönelik çok yüksek bir ümit ve imanı aksettirmektedir. Artı, İmamın bu cümlesi, o asır ve zamanın kaotik durumunu yansıtmaktadır. Nitekim İmam Hüseyin’in (a.s) diğer yerlerdeki sözleri onun dünya hayatından bıkma nedenini belirgin kılmaktadır. Kerbela’ya doğru yol alırken şöyle buyurmuştur: Gerçekten dünya çehresini değiştirmiş ve tanınmaz hale gelmiştir. Onun iyiliği yok olma halindedir. İyilikten kâse altında kalmış bir ıslaklık ve hastalık üreten ve hasiyetsiz ottan başka bir şeyin bitmediği otlak misali vebal getirici bir hayat dışında bir şey kalmamıştır. Hakka göre amel edilmediğini ve batıldan el çekmediklerini görmüyor musunuz? Öyle ki müminin ölümü ve Allah’la buluşmayı arzulamaya hakkı vardır… İnsanlar dünyaya tapmakta ve din onların dillerinden öteye gitmemektedir…[7] Başka sözlerinde de defalarca, dünya hayatından bıkmasını ilahî insanlara yönelik yapılan saygısızlık ve onların şahadete ulaşması nedenine bağlamaktadır. İmam Zeynülabidin (a.s) şöyle buyurmaktadır: Konakladığımız ve kalktığımız her evde babam Yahya b. Zekeriya’nın (a.s) şahadetinden söz etmekte ve bu cümleden olmak üzere şöyle buyurmaktaydı: Yüce Allah’ın nezdinde dünyanın alçaklığının nedenlerinden biri de Yahya’nın temiz başını kesip hediye olarak İsrail oğullarından zina ehli bir kadına götürmeleridir.[8] Aynı şekilde İmam Hüseyin (a.s) Ali Ekber’in şahadetinde şöyle buyurmuştur: Bunlar ne kadar Hak Teâlâ’nın zatı ve son peygambere (s.a.a) cürette bulundular ve son peygambere (s.a.a) saygısızlık yaptılar.[9]



[1]Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi. Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi.” Sâd, 34-35.

[2] Bu iki ayetin tefsiri ve Süleyman’ın (a.s) terk-i evlada bulunması hakkında ve de Hz. Süleyman’ın (a.s) kendine has bir saltanat talep etmesi ile ilgili olarak şu kaynaklara müracaat ediniz: el-Mizan (Arapça), c. 17, s. 204; Tefsir-i Numune, c. 19, s. 287; Rah ve Rahnema Şinasi, s. 174, Üstat Misbah Yezdi.

[3] Tefsir-i Numune, c. 19, s. 281.

[4] Biharu’l-Envar, c. 45, s. 43.

[5] Vesailu’ş-Şia, c. 2, Ebvab-ı Defn, bap. 17, s. 922, rivayet. 8.

[6] Biharu’l-Envar, c. 43, s. 174-180.

[7] Tuhafu’l-Ukul, Sohenan-ı Kutah-ı İmam Hüseyin (a.s), s. 427.

[8] Biharu’l-Envar, c. 45, s. 299; Gencine-i Rivayat-ı Nur CD., Porseşha ve Pasohhay-ı Danuşcuy-i, şımare 13, Nehad-ı Nemayendegi Mekam-ı Muazzam-ı Rehberi Der Danışgahha, Merkez-ı Ferhengi, İdare-i Müşavere ve Pasoh.

[9] Biharu’l-Envar, c. 45, s. 44.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yabancı ülkelerde ve İslami olmayan muhitlerde nasıl imanımızı koruyabiliriz?
    3762 Pratik Ahlak 2019/09/23
    İnsani, İslami değerlere sahip çıkmak, dini desturlara amel etmek ve onları ihya etmek dünya hayatındaki saadet ve afiyete direkt etkisi olan unsurlardır. Beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz, pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan ...
  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7663 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Peygamber Efendimizin (a.s.s) mubarek dişinin kırılmasından sonra Üveysi\'n, kendisi de kendi dişini kırdığı şeklinde söylentiler derde doğru mudur? Üveys Karani\'nin hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgi verebilirmisiniz?
    21869 تاريخ بزرگان 2012/05/12
    Künyesi Ebu Amr olan Üveys Bin Amir Muradi Karani, tabiinlerin büyüklerinden olup ünlü zahitlerdendi. Öyleki, ühdü, takvası ve ahlaki faziletleri havas ve avam için emsal olmuştu. Üveys, İslam Peygamber'i (a.s.s) zamanında iman getirmiş Onun ziyaretine muvaffak olmadı. Annesine itiatkar oluşu nediyle Medine'den ...
  • Şer’i yükümlülük için erginliğin şart olmasına binaen, çocukların yaptığı iyi ve kötü işlerin hükmü nedir?
    7318 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Her ne kadar insanın Allah tarafından belirlenmiş şer’i yükümlülük şartı erginlik yaşına ermek olsa da tüm çocukların bütün çocukluk döneminde tamamen başıboş oldukları ve her işi yapabilecekleri sanısı akla gelmemelidir. İslam fakihleri iyi ve kötüyü anlayabilecek olan çocukları istisna etmişlerdir. Onların fetvasına göre eğer işleri ayırt edebilen ...
  • Yüzüğün kaşını avuç içine döndürmenin (çevirmenin) kaynağı nedir?
    10256 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/13
    Bu konuda “Vesailu’ş-Şia” kitabında rivayet zikredilmiştir, rivayet şöyledir:Hz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: “Parmağında akik yüzüğüyle sabahlayan ve hiç kimseyle görüşmeden önce yüksüğün kaşını avuç içine döndürerek “Kadir” Suresini sonuna kadar okuyup ardından “ Amentü billahi vahdehu la şerikeleh ve amentü bıserri âli muhammedi ve alaniyyetihim” duasını tilavet eden ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6800 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5485 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Ahlakla tevekkülün arasında nasıl bir bağlantı vardır?
    9932 Teorik Ahlak 2011/03/03
    İnsanın nefsinde ‘meleke’ haline gelen sıfatlara ahlak denir. Meleke ise, insanın ruhunda nüfuz eden öyle bir sıfattır ki, o sıfata uygun amel ve davranışlar kendiliğinden yapılır. Ahlak, fazilet ve rezalet olmak üzere ikiye ayrılır. Tevekkül ise, ahlaki faziletlerden biri olup kulun Allah’a güvenmesi ve bütün işlerini ona havale ...
  • Kısaca Hz. Nuh (a.s)’ın kıssasını açıklarmısınız?
    9179 نوح 2019/10/21
     Bazı tarihi nakiller ‘Muteşelh’in oğlu ‘Lemek’in Nuh (a.s)’ın babası olduğunu ve ‘Brakil’in kızı ‘Kaynuş’unda annesi olduğunu yazmaktadır.[1]Ayrıca Hz. Nuh (a.s)’ın Hz. Adem (a.s)’ın vefatından 126 yıl sonra doğmuştur. Böylece Hz. Adem (a.s)’ın dünyaya gelmesinden  1056 yıl sonra doğmuş olmaktadır.[2]

En Çok Okunanlar