Gelişmiş Arama
Ziyaret
10042
Güncellenme Tarihi: 2010/11/21
Soru Özeti
"Bu asrın yaşlıları dahi imam-ı zamanın (Allah ferecini yakınlaştırsın) zuhur edeceği zamanı derk edeceklerdir" sözü Ayetullah Behcet'e aittir. Bu söz hakkında görüşünüz nedir?
Soru
"Bu asrın yaşlıları dahi imam-ı zamanın (Allah ferecini yakınlaştırsın) zuhur edeceği zamanı derk edeceklerdir" sözü Ayetullah Behcet'e aittir. Bu söz hakkında görüşünüz nedir?
Kısa Cevap

Ayetullah Behcet'in defterinden yapılan araştırmaya göre kendisi böyle bir şey söylememiştir. Onun söylemiş olduğu söz şudur; "sorunlar ve zorluklar şiddetlendikçe imamın zuhur edeceği zaman yakınlaşacaktır". Ve bu söz, rivayetlerden alıntı yapılmıştır. Rivayette şöyle denilmiş: "zuhur gerçekleşmeden önce fitneler çoğalacak ve dünya zulüm ve adaletsizlikle dolacaktır".

Bunun yanı sıra rivayetlerde imanın (a.f.) zuhurunun vakti tanınmadığıyla kalınmamış, belki, zuhuru için vaktin tayin edilmesi menedilmiştir. Elbette imamın (a.f.) zuhurunun gerçekleşmesi için has nişaneler ve alametler zikir edilmiştir. Bu has alamet ve nişaneler gerçekleştiğinde zuhuru da gerçekleşecektir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya cevap vermek için birkaç noktaya dikkat etmek lazım:

a)   Ayetullah Behtecet'ten nakil edilen şu söz; " Bu asrın yaşlıları dahi imam-ı zamanın (acelellah-u ferecehu = Allah ferecini yakınlaştırsın) zuhur edeceği zamanı derk edeceklerdir", defterinden soruldu ve bu kanaldan yapılan araştırmaya göre ona ait olduğu doğru değildir. Ayetullah Behtecet'tin söylemiş olduğu söz şudur; "zorluklar ve sorunlar şiddetlendikçe farecin (imamın zuhuru) zamanı da yakınlaşacaktır". Onun söylemiş olduğu bu söz aşağıdaki rivayetten alıntı yapılmıştır. Rivayet şöyle diyor: "zuhur gerçekleşmeden önce fitneler aşikâr olacak ve dünya zülüm ve adaletsizlikle dolacaktır".

b)   Rivayetlerde yalnız imanın (a.f.) zuhuru için has bir vakit belirtmemekle kalınmamış belki, bunun yanı sıra zuhuru için vaktin tayin edilmesi menedilmiştir. Konuyla ilgili örnek olsun diye birkaç rivayeti zikir ediyoruz:

1)    Füzeyl diyor: imam Sadık dan (a.s.); imam zamanın (imam mehdi (a.f.) zuhur edeceği için has bir zaman var mıdır? Diye sordum. Hazret cevaben üç defa, "yalan söylüyorlar vakit belirleyenler"[1] buyurdu. Elbette imamın (a.f.) zuhurunun gerçekleşmesi için has nişaneler ve alametler zikir edilmiştir.

2)    Başka bir rivayette imam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: "zuhurun vakti unvanıyla has bir vakti tayin edenler yalancıdır. (Zira) biz ehli Beyt olarak kesinlikle imamın (a.f.) zuhurunun ne zaman gerçekleşeceği için has bir zaman tayin etmemişiz".[2]  

3)    Başka bir rivayette imam sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: "zuhurun vakti unvanıyla belli bir vakti tayin edenleri yalancı olduklarını biliniz. Zira biz ehli Beyt olarak kesinlikle imamın (a.f.) zuhurunun ne zaman gerçekleşeceği için has bir zamanı tayin etmemişiz". Buna binaen onun söylemiş olduğu bu söz bize nispetlendirilmiş ve bizim tarafımızdan değil, Bilakis söyleyen kişi kendi tarafından uydurmuş olduğu yalan bir sözdür"[3]

4)    Bazı rivayetlerde, ne zaman zuhur edeceğini, imam-ı zamanın kendisi dahi bilmiyor olduğu açıklanmıştır. Allah u Teâlâ zuhurun zamanını bazı alametlerle hazretin kendisine bildiriyor olması da bazı rivayetlerde söz konusudur.

Amr'ın oğlu Mufazal imam Sadık'tan (a.s.) " Sûr’a üfürüldüğü zaman"[4] şeklindeki ayetin tefsiri hakkında sorduğunda, imam Sadık (a.s.) cevabında şöyle buyurdu: "bizden olan bir gizli imam vardır. Allah c.c onun zuhurunu irade ettiği vakit kalbinde bir nükte gerçekleştirir dolayısıyla kendisi de zuhur eder ve Allahın (azze ve celle) emrini emr eder". Bu rivayetten açık bir şekilde şöyle anlaşılmaktadır: imam-ı zamanın (a.f.) kedisi bile ne zaman zuhur edeceğini bilmiyor. Zuhur etmesinin zamanı geldiğinde Allah u Teâlâ has alametlerle kendisine o zamanı bildiriyor.[5]

a)   Zuhurun vaktinin tayin edilmemesinin nedeni hakkında âlimler birçok delil zikir etmişler:

1) Müminler zuhurun ne zaman gerçekleşeceğini bilmiş olsalardı o vakti (kendi) aralarında yayarlardı. Düşmanda o vakitten haberdar olurdu, dolayısıyla ona karşı koymak ve ona karşı savaşmak için bütün güçleriyle hazırlık yaparlardı.  

2) Allah u Teâlâ bekleyenlerin beklentilerini sürekli olmasını diliyor. Zira eğer zuhurun zamanı belli olmuş olsaydı sadece o dönemde müminler beklentiye gireceklerdi. Bu dönem dışında ise onun gelmesinden gafil kalıyorlardı.[6]

3) Gaybetin felsefesinden bir diğeri ise, Allah'ın kendi kullarını bununla imtihan etmesini dilemiştir.[7] Bu imtihanın gereği şudur ki, gaybetin ve zuhurun zamanı belli olmasın. Böylece gerçek mümin ile gerçek mümin olmayan kimseler birbirinden ayrılıp tanınsınlar. Bu nedenle bazı rivayetlerde şöyle denilmektedir: "gaybet döneminde bazı insanlar imamın varlığı hakkında şekke düşüyorlar". İnsanların bu şek ve şüphesine kaynaklık yapan şey, imamın zuhur edeceği zamanın belli olmayışıdır. Bu bakımdan zuhur meselesi ölüm meselesine benziyor.

4) Birçok rivayete göre zuhur meselesi "bed'a" meselelerindendir.[8] İleri ve geri alınabiliniyor. Bu nedenle zuhurun gerçekleşeceği zaman, belirlenmiş ve daha sonra bazı maslahatlara binaen tekrar ertelenmiş olsaydı insanlar, din ve imamların varlığı noktasında şekke düşüyorlardı.[9]

Bu aynen Hz. Musa'nin (a.s.) meselesi gibidir. Hz. Musa (a.s.) turi sina dağına çıkarken insanlara (bu yolculuğun) 30 gün olacağını haber vermişti, daha sonra 10 gün eklendi. 10 günün buna eklenmesiyle Samiri ve… Meselesi gerçekleşti ve birçok insan bu meseleden ötürü yoldan çıktı. İmam sadık (a.s.) bu kıssayı örnek vererek şöyle buyuruyor: "imam-ı zamanın (a.f.) zuhuru da bunun gibidir. Zuhurun zamanı tayin edilmiş ve daha sonra zuhuru ertelenmiş olsaydı insanlar din noktasında şüpheye düşeceklerdi. Bu nedenle Allah u Teâlâ zuhur için has bir zaman tayin etmemiştir".[10]

a)   Rivayetlerde hazreti Mehdinin (a.f.) zuhuru için bazı alamet ve nişaneler beyan edilmiştir. Beyan edilmiş olan bu alamet ve nişanelerden bazıları kesin değil, bazıları da kesindir. Yemani'nin çıkışı, Süfyani'nin çıkışı, göksel nida (sesleniş), nefsi zekiye'nin öldürülmesi ve hasfu'l-beyda (olayı gibi alametler)[11], kesin olan alamet ve nişanelerdendir.[12]

İmam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: "imam zamanın (a.f.) çıkışından 15 gün önce nefsi zekiye şehit edilecektir".[13] Yine şöyle buyuruyor: "imam-ı zamanın çıkacağı zamandan önce göksel münadi (çağırıcı) hazretin çıktığına (zuhuruna) dair seslenecektir. Onun bu sesini bütün insanlar duyacak türünden olup yer küresinin her tarafına yayılacaktır".[14]      

Hakeza "Çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün, (o sese) kulak ver. O gün insanlar, hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir" şeklinde olan ayetin tefsirinde şöyle buyuruyor: "imam zamanın çıkacağı gün göksel çağırıcı hazreti Mehdiyi (a.f.) (hem) onun kendi ismi (hem de) babasının ismiyle çağıracaktır. O hazretin çıktığına dair insanları müjdeleyecektir".[15]

Peygamberden (s.a.a.) nakil edilmiş bir rivayette; "ahir-i zamanın fitnesi ve o zamanda gerçekleşecek olaylara, Sufyaninin çıkışına ve hasf-i beyda'ya" işaret ediliyor ve rivayetin zımnında şöyle buyrulmaktadır: "sufyani, yabus vadisinden çıkar ve Dımışk Şehrine girecek, oradan; hazırladığı iki ordudan birisini, yağmacılık ve talan yapmak için Bağdada gönderecektir. İkinci orduyla kendisi Medinye gelecek, Medineyi harap ettikten sonra Mekke'ye gitmek için oraya doğru yönelecektir. Yolun yarısında "beyda" denilecek yerde yer ağzını açmış onları orada yutacaktır".[16]

İmam-ı zamanın çıkış alametlerinden sayılan bir diğer alamet'te Yemaninin çıkışıdır.[17]



[1] Safi Gülpaygani, Lutfüllah, "muntahabu'l-Aser", baskı 3, merkez-i naşr-i Tahran, s. 463; Şeyh-i Tusi, "el-Gaybe", s. 262.

[2] Age.

[3] Age.

[4] Müddessir, 9.

[5] Saduk, "ikmalu'd-din ve itmamu'n-nime" c. 2, s. 349, hadis 42.

[6] Meclisi, "bihiru'l-envar", c. 95, s. 159.

[7] Şeyh-i Tusi, "el-Gaybe", s. 206.

[8] Meclisi, "bihiru'l-envar", c. 51, s. 86

[9] Musevi İsfahani, Muhammed Taki, "Mikyalu'l-Mekarim fi fevaidi'd-dua lil-kaim (a.c)", c. 2, s. 338, el-babu's-samin fi teklifi'l-ibad bi'n-nisbeti ileyh.

[10] Şeyh-i Tusi, "el-gaybe", s. 262.

[11] Bayda medineden mekkeye giderken o gözergahda bir yerin ismidir. Hasf yutma anlamındadır. Süfyanın ordusu burada yutulacağı için "hasfu'l-beyda" denilmiştir.

[12] Saduk, "kemalu'd-din", c. 2, s. 649, hadis no: 1; Tusi, "el-Gaybe", s. 267; "muntahabu'd-durre", s. 455, hadis no: 5, s. 442, hadis no: 16.

[13] Safi Gülpaygani, Lutfüllah, "muntahabu'l-Eser", baskı 3, merkez-i naşr-i Tahran, s. 456, hadis no: 13, ve s. 439, hadis no: 1 ve 2; Şeyh-i Tusi, "el-Gaybe", s. 271; Saduk, "kemalu'd-din", c. 2, s. 649, hadis no: 2.

[14] Şeyh-i Tusi, "el-Gaybe", s. 111.

[15] Safi Gülpaygani, Lutfüllah, "muntahabu'l-Eser", s. 447, hadis no: 2.

[16] Age. s. 456, hadis no: 9 ve 11.

[17] Tusi, "el-Gaybe" s. 267.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar