Gelişmiş Arama
Ziyaret
49193
Güncellenme Tarihi: 2012/03/11
Soru Özeti
Doğum günü kutlaması haram mıdır?
Soru
Doğum günü kutlaması haram mıdır?
Kısa Cevap

Doğum günü kutlaması İslamî geleneklerden değildir ve İslamî öğretilerde insanın kendi doğum gününü kutlaması tavsiye edilmemiştir. Biz bu yeni geleneği kınamak istemiyoruz. Elbette başkalarının geleneklerini körü körüne kabullenmeyi de benimsemiyoruz; zira geleneklerin ümmetin bilincinde derin kökleri olması gerektiğine inanıyoruz. Ama böyle bir geleneğin dayatılmasından sonra onun mükemmel kılınması doğrultusunda çalışılabilir. Bu gelenekte bir takım değişiklikler yapılabilir ve örneğin şahsın doğum günü Allah’a şükranda bulunmaya ve hayatının başladığı böyle bir günden şimdiye kadar onu koruduğu için O’na teşekkür etmeye dönüştürülebilir. Aynı şekilde ömrünü hangi yolda harcadığına dair insanın düşünmesine bir fırsat olabilir. İnsanın hayattaki tarz ve yolunu ıslah etmesine, Allah’ı hatırlamasına, O’ndan ey Allahım gelecekteki işlerimi geçmiştekinden daya hayırlı kıl, en güzel işimi akıbetim ve en güzel günümü senin ile görüşme günüm kıl, diye istekte bulunmasına vesile olabilir. Bundan dolayı, kendimizin veya çocuklarımızın doğum gününü kutlamak, eğer israf, haram müzikler çalmak ve dans etmek gibi şeriata aykırı hususları içermezse sakıncasız sayılır.

Ayrıntılı Cevap

Doğum günü kutlaması İslamî geleneklerden değildir ve İslamî öğretilerde insanın kendi doğum gününü kutlaması tavsiye edilmemiştir. Hatta büyük şahsiyetlerin doğum gününü kutlamak her ne kadar müspet bir takım eser ve bereketler taşısa da bizim Arap ve doğu tarihimizde gerçeklik taşımamaktadır. Yüce Allah da peygamberlerinden ikisinin doğumu dışında bir söz söylememiştir. Birisi Hz. Musa (a.s) hakkında olup ona yönelik lütfünü, bahşettiği özel üstünlüğü, kendisini Firavun’dan kurtarmasını ve ailesinin elinde büyütmesini aydınlatmak içindir: [1]"فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَ حَزَناً..." “Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı.” İkincisi ise Allah’ın kudret tecellilerinden biri sıfatıyla Hz. Mesih’in (a.s) doğumudur. Ama Yüce Allah İbrahim (a.s) veya başka hiçbir peygamberin doğumu hakkında söz söylememiştir; çünkü insanın belirli bir zamanda dünyaya gelmesinin kendisi için bir değeri yoktur. Bu yüzden İslam şeriatında peygamberin, imamın veya başka şahsiyetlerin doğum gününü kutlamaya teşvik eden hiçbir tavsiye bulunmamaktadır. Müslümanlar bu meselede peygamberlerinin doğum gününü kutlamayı diğer medeniyetlerden iktibas etmişlerdir. Nitekim Hıristiyanlar büyük şahsiyetlerin, ediplerin ve sanatçıların doğum günlerini her yıl kutlamaktadırlar. Hatta tarihin başlangıcını Mesih’in doğum günü karar kılmışlardır. Oysaki Müslümanlar milat yerine kendi peygamberlerinin hicretini tarihin başlangıcı karar kılmışlardır. Elbette biz bu meselede menfi bir tutum takınmıyoruz; çünkü bu tür gelenekleri taklit etmeyi ve büyük şahsiyetlerin doğum gününü kutlamayı zarar olarak değerlendirmiyoruz. Bu fiil yapılan anma ve kutlama sayesinde halkı büyük şahsiyetlerin ve önderlerin öğreti, çaba ve misyonuyla aşina kılmakta ve onlarda bir bağlılık oluşturmaktadır. Söz konusu büyük şahsiyetlerin çehrelerini restore etmek ümmet ve millete sevinç vermekte ve onların tüm yaşamlarının tüm yıl boyunca halk için örnek olmasına öncüllük teşkil etmektedir. Bu yüzden biz, Hz. Peygamberin (s.a.a) doğum gününü kutlamayı bidat ve haram bilen bazı İslamî grupların görüşüne katılmıyoruz. Çünkü bidat, halkın kutsal şeriatın bu hususta bir şey söylemediğini bildiği bu tür hususları içermez ve bu yüzden haram addedilmez.[2] Doğum günü kutlaması geleneğinin bir takım müspet neticeleri vardır; zira millet ve dinî önder arasında bağ oluşturarak halkın onunla yaşamasını sağlamakta ve ümmetin peygamberane fikir ve düşüncesini zenginleştiren yaşam tarzını davranış ve hayatlarının temeli kılmasına sebep olmaktadır. Yüce Allah da kutlama ve bayramlarda yenilikleri ve hayat yöntemlerini haram kılmamıştır ve hepimizin hayatta istifade edip kullandığımız modern araçlar gibi böyle geleneklerden yararlanmanın da bir sakıncası yoktur. Bir şahsın doğum gününü kutlamak, dostça ve samimice bir durum sayılır ve söz konusu şahıs bu sebeple varlık diyarına ayak basmayı veya yıl süresince varlığını sürdürmesini anımsar. Biz bu yeni geleneği kınamak istemiyoruz. Elbette başkalarının geleneklerini körü körüne kabullenmeyi de benimsemiyoruz; zira geleneklerin ümmetin bilincinde derin kökleri olması gerektiğine inanıyoruz. Ama böyle bir geleneğin dayatılmasından sonra onun mükemmel kılınması doğrultusunda çalışılabilir. Örneğin çocukların doğum gününü kutlamak, varlık nimeti ve hayatın devam etmesi bağlamında Yüce Allah’a şükretmeye ve O’na hamd etmeye vesile olur. Tıpkı İmam Zeynelabidin’in ve sabah ve geceyi karşılarken şöyle buyurması gibi: «و هذا يوم حادث جديد و هو علينا شاهد عتيد، ان احسنّا ودّعنا بحمد، و ان اسأنا فارقنا بذم»[3]; bu yeni, taptaze ve amellerimize tanık olan bir gündür. Eğer iyilik edersek, övgüyle bize veda eder ve kötülük edersek yergiyle bizden ayrılır. Bu gelenekte bir takım değişiklikler yapılabilir ve örneğin şahsın doğum günü Allah’a şükranda bulunmaya ve hayatının başladığı böyle bir günden şimdiye kadar onu koruduğu için O’na teşekkür etmeye dönüştürülebilir. Aynı şekilde ömrünü hangi yolda harcadığına dair insanın düşünmesine bir fırsat olabilir. İnsanın hayattaki tarz ve yolunu ıslah etmesine, Allah’ı hatırlamasına, «اللّهم اجعل مستقبل امرى خيراً من  ماضيه و خير اعمالى خواتيمها و خير ايامى يوم القاك فيه»[4];  O’ndan ey Allahım gelecekteki işlerimi geçmiştekinden daya hayırlı kıl, en güzel işimi akıbetim ve en güzel günümü senin ile görüşme günüm kıl, diye istekte bulunmasına vesile olabilir. Bundan dolayı, kendimizin veya çocuklarımızın doğum gününü kutlamak, eğer israf, haram müzikler çalmak ve dans etmek gibi şeriata aykırı hususları içermezse sakıncasız sayılır.

 


[1] Kasas, 8.

[2] Bu hususta bkz: “Peygamber (s.a.a) ve imamların (a.s) doğum gününü kutlamak bidat değildir” Havza Net.

[3] Sahife-i Seccadiye, tercüme, ayeti, Abdülmuhammed, Tahran, Suruş, s. 6, s. 1375.

[4] Seyid Fadlullah’ın bilgilendireme sitesinden iktibas edilmiştir, (az bir değişiklik ile).

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar