Gelişmiş Arama
Ziyaret
48806
Güncellenme Tarihi: 2012/03/11
Soru Özeti
Doğum günü kutlaması haram mıdır?
Soru
Doğum günü kutlaması haram mıdır?
Kısa Cevap

Doğum günü kutlaması İslamî geleneklerden değildir ve İslamî öğretilerde insanın kendi doğum gününü kutlaması tavsiye edilmemiştir. Biz bu yeni geleneği kınamak istemiyoruz. Elbette başkalarının geleneklerini körü körüne kabullenmeyi de benimsemiyoruz; zira geleneklerin ümmetin bilincinde derin kökleri olması gerektiğine inanıyoruz. Ama böyle bir geleneğin dayatılmasından sonra onun mükemmel kılınması doğrultusunda çalışılabilir. Bu gelenekte bir takım değişiklikler yapılabilir ve örneğin şahsın doğum günü Allah’a şükranda bulunmaya ve hayatının başladığı böyle bir günden şimdiye kadar onu koruduğu için O’na teşekkür etmeye dönüştürülebilir. Aynı şekilde ömrünü hangi yolda harcadığına dair insanın düşünmesine bir fırsat olabilir. İnsanın hayattaki tarz ve yolunu ıslah etmesine, Allah’ı hatırlamasına, O’ndan ey Allahım gelecekteki işlerimi geçmiştekinden daya hayırlı kıl, en güzel işimi akıbetim ve en güzel günümü senin ile görüşme günüm kıl, diye istekte bulunmasına vesile olabilir. Bundan dolayı, kendimizin veya çocuklarımızın doğum gününü kutlamak, eğer israf, haram müzikler çalmak ve dans etmek gibi şeriata aykırı hususları içermezse sakıncasız sayılır.

Ayrıntılı Cevap

Doğum günü kutlaması İslamî geleneklerden değildir ve İslamî öğretilerde insanın kendi doğum gününü kutlaması tavsiye edilmemiştir. Hatta büyük şahsiyetlerin doğum gününü kutlamak her ne kadar müspet bir takım eser ve bereketler taşısa da bizim Arap ve doğu tarihimizde gerçeklik taşımamaktadır. Yüce Allah da peygamberlerinden ikisinin doğumu dışında bir söz söylememiştir. Birisi Hz. Musa (a.s) hakkında olup ona yönelik lütfünü, bahşettiği özel üstünlüğü, kendisini Firavun’dan kurtarmasını ve ailesinin elinde büyütmesini aydınlatmak içindir: [1]"فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَ حَزَناً..." “Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı.” İkincisi ise Allah’ın kudret tecellilerinden biri sıfatıyla Hz. Mesih’in (a.s) doğumudur. Ama Yüce Allah İbrahim (a.s) veya başka hiçbir peygamberin doğumu hakkında söz söylememiştir; çünkü insanın belirli bir zamanda dünyaya gelmesinin kendisi için bir değeri yoktur. Bu yüzden İslam şeriatında peygamberin, imamın veya başka şahsiyetlerin doğum gününü kutlamaya teşvik eden hiçbir tavsiye bulunmamaktadır. Müslümanlar bu meselede peygamberlerinin doğum gününü kutlamayı diğer medeniyetlerden iktibas etmişlerdir. Nitekim Hıristiyanlar büyük şahsiyetlerin, ediplerin ve sanatçıların doğum günlerini her yıl kutlamaktadırlar. Hatta tarihin başlangıcını Mesih’in doğum günü karar kılmışlardır. Oysaki Müslümanlar milat yerine kendi peygamberlerinin hicretini tarihin başlangıcı karar kılmışlardır. Elbette biz bu meselede menfi bir tutum takınmıyoruz; çünkü bu tür gelenekleri taklit etmeyi ve büyük şahsiyetlerin doğum gününü kutlamayı zarar olarak değerlendirmiyoruz. Bu fiil yapılan anma ve kutlama sayesinde halkı büyük şahsiyetlerin ve önderlerin öğreti, çaba ve misyonuyla aşina kılmakta ve onlarda bir bağlılık oluşturmaktadır. Söz konusu büyük şahsiyetlerin çehrelerini restore etmek ümmet ve millete sevinç vermekte ve onların tüm yaşamlarının tüm yıl boyunca halk için örnek olmasına öncüllük teşkil etmektedir. Bu yüzden biz, Hz. Peygamberin (s.a.a) doğum gününü kutlamayı bidat ve haram bilen bazı İslamî grupların görüşüne katılmıyoruz. Çünkü bidat, halkın kutsal şeriatın bu hususta bir şey söylemediğini bildiği bu tür hususları içermez ve bu yüzden haram addedilmez.[2] Doğum günü kutlaması geleneğinin bir takım müspet neticeleri vardır; zira millet ve dinî önder arasında bağ oluşturarak halkın onunla yaşamasını sağlamakta ve ümmetin peygamberane fikir ve düşüncesini zenginleştiren yaşam tarzını davranış ve hayatlarının temeli kılmasına sebep olmaktadır. Yüce Allah da kutlama ve bayramlarda yenilikleri ve hayat yöntemlerini haram kılmamıştır ve hepimizin hayatta istifade edip kullandığımız modern araçlar gibi böyle geleneklerden yararlanmanın da bir sakıncası yoktur. Bir şahsın doğum gününü kutlamak, dostça ve samimice bir durum sayılır ve söz konusu şahıs bu sebeple varlık diyarına ayak basmayı veya yıl süresince varlığını sürdürmesini anımsar. Biz bu yeni geleneği kınamak istemiyoruz. Elbette başkalarının geleneklerini körü körüne kabullenmeyi de benimsemiyoruz; zira geleneklerin ümmetin bilincinde derin kökleri olması gerektiğine inanıyoruz. Ama böyle bir geleneğin dayatılmasından sonra onun mükemmel kılınması doğrultusunda çalışılabilir. Örneğin çocukların doğum gününü kutlamak, varlık nimeti ve hayatın devam etmesi bağlamında Yüce Allah’a şükretmeye ve O’na hamd etmeye vesile olur. Tıpkı İmam Zeynelabidin’in ve sabah ve geceyi karşılarken şöyle buyurması gibi: «و هذا يوم حادث جديد و هو علينا شاهد عتيد، ان احسنّا ودّعنا بحمد، و ان اسأنا فارقنا بذم»[3]; bu yeni, taptaze ve amellerimize tanık olan bir gündür. Eğer iyilik edersek, övgüyle bize veda eder ve kötülük edersek yergiyle bizden ayrılır. Bu gelenekte bir takım değişiklikler yapılabilir ve örneğin şahsın doğum günü Allah’a şükranda bulunmaya ve hayatının başladığı böyle bir günden şimdiye kadar onu koruduğu için O’na teşekkür etmeye dönüştürülebilir. Aynı şekilde ömrünü hangi yolda harcadığına dair insanın düşünmesine bir fırsat olabilir. İnsanın hayattaki tarz ve yolunu ıslah etmesine, Allah’ı hatırlamasına, «اللّهم اجعل مستقبل امرى خيراً من  ماضيه و خير اعمالى خواتيمها و خير ايامى يوم القاك فيه»[4];  O’ndan ey Allahım gelecekteki işlerimi geçmiştekinden daya hayırlı kıl, en güzel işimi akıbetim ve en güzel günümü senin ile görüşme günüm kıl, diye istekte bulunmasına vesile olabilir. Bundan dolayı, kendimizin veya çocuklarımızın doğum gününü kutlamak, eğer israf, haram müzikler çalmak ve dans etmek gibi şeriata aykırı hususları içermezse sakıncasız sayılır.

 


[1] Kasas, 8.

[2] Bu hususta bkz: “Peygamber (s.a.a) ve imamların (a.s) doğum gününü kutlamak bidat değildir” Havza Net.

[3] Sahife-i Seccadiye, tercüme, ayeti, Abdülmuhammed, Tahran, Suruş, s. 6, s. 1375.

[4] Seyid Fadlullah’ın bilgilendireme sitesinden iktibas edilmiştir, (az bir değişiklik ile).

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar