Gelişmiş Arama
Ziyaret
12047
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
Eğer Muaviye kâfir idiyse o halde neden İmam Hasan Mücteba (a.s) onun ile barış yaptı ve hilafeti ona devretti?
Soru
Şia, Muaviye’nin kâfir olduğunu söylemektedir. Ama biz Şia’nın deyimiyle masum olan Hz. Hasan b. Ali’nin (a.s) Muaviye ile barış yaptığını ve hilafetten el çektiğini görmekteyiz. Öyleyse Şia, İmam Hasan Mücteba (a.s) bir kâfirin lehine hilafetten çekilmiştir ve bu masumiyet ile çelişmektedir, demelidir! Yahut Muaviye’nin Müslüman olduğunu kabul etmeliler!
Kısa Cevap

Muaviye, Ehli Sünnet kitaplarının tanıklığıyla şeriat karşıtı işlere ve şarap içmek, “iki bayram” namazı için ezan okutmak bidati ve Cuma namazını Çarşamba günü kılmak gibi birçok bidate mürtekip olmuştur. Bu nedenle ona karşı hiçbir müsamaha ve tolerans gösterilemez. Öte taraftan tarihin tanıklığıyla İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile yaptığı barış, memnuniyet ile yapılan bir barış değildi. Bilakis Muaviye’nin meydana getirdiği tefrikalardan ve var olan az sayıdaki yarenlerinin da öldürüleceğine (faydasız bir öldürülme) dair itminan hâsıl olmasından sonra İmam Hasan (a.s) Müslümanların din ve canlarının korunması için barışı kabul etti. Nitekim yüce İslam Peygamberi (s.a.a) de Müslümanların din ve canını korumak için müşrikler ile Hudeybiye barışını yapmayı masumiyete ters görmemiş ve onu kabul etmiştir. O halde kesinlikle İslam ve Müslümanların maslahatını korumak için yapılan bu zorunlu barış da İmamın (a.s) masumiyetiyle çelişmez.

Ayrıntılı Cevap

Muhterem soru sahibinden bu soruyu sormadaki hedefin ne olduğu ve neyi ifade etmeye çalıştığı sorulmaya değer bir husustur. Bu açıklamalar ile soru sahibi isnat edilen işlerden Muaviye’nin yüzünü aklamak mı istemektedir? Yahut gerçekten de Allah Resulü’nün (s.a.a) değerli kızının evladı İmam Hasan’ın (a.s) barışı ve hareketi hakkında soru sormakta ve daha yüksek maslahatlar için İslamî usullere inancı olmayan bir insanla barış yapılabileceğini bilmemektedir. Her halükarda Şia şahadeteyni söylemenin insanların Müslüman olduğunu sabit kıldığına inanmaktadır. Ama bu, İslam’ı kabul eden her şahsın onun usul ve değerlerine de bağlı kalacağına delil teşkil etmez. Muaviye hakkında Şia ve Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla kendisinin İslamî usullere amelde bağlı olmadığını gösteren birçok rivayet bize ulaşmıştır. Bu düzlemde Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla nakledilen rivayetlere işaret ediyoruz:

Ahmet b. Hanbel, Ubda…b. Beride kanalıyla şöyle naklediyor: Ben ve babam Muaviye’nin yanına geldik ve o bizi bir halı üzerine oturttu. O esnada yemek getirdiler ve biz yedik. Sonra bize şarap getirdiler. Muaviye ondan içti ve babamı da içmeye davet etti ama babam şöyle dedi: Peygamber (s.a.a) haram kılalı onu içmedim.[1] Oysaki Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Şarap içen puta tapan gibidir.[2] O, Peygamber ve hatta halifelerin aksine “iki bayram” namazında ezan okutarak bidat yapmıştır.[3] Hâlbuki farz olmayan namazlar dışında ezan ve kametin şerî olmadığı tüm fıkıh mezheplerinin kesin kurallarındandır. İbn. Abbas ve Cabir şöyle demektedir: Peygamber (s.a.a) asla Ramazan ve Kurban bayramlarında ezan söylemedi.[4] O, Cuma namazını Şam halkı için Çarşamba günü kıldı. Mesudî şöyle nakletmektedir: Şam halkının Muaviye’ye itaati öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki Muaviye Sıffin yönüne hareket etme esnasında onlar için Cuma namazını Çarşamba günü kıldı.[5] Diğer hususlar da tümüyle onun İslamî usullere yönelik lakaytlığını göstermektedir. Peygamberin (s.a.a) sünnetine göre amel etmesiyle övünen Ehli Sünnet’e bağlı kardeşlerin böyle bir ferdi savunmaları şaşırtıcı değil midir? Bundan daha şaşırtıcı olan ise Allah Resulü’nün (s.a.a) kendisine yönelik sevgisi ve hakkında buyurduğu hadislerin Sünni ve Şia kitaplarında çok nakledildiği bir şahsiyetin karşına onu koymalarıdır. Nesaî, Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) Özellikleri (Hesais) adlı kitabında onların bazılarını uygun bir şekilde nakletmiştir. Bu cümleden olmak üzere Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu aktarmıştır: “Hasan ve Hüseyin bu dünyadaki benim iki güzel kokan güllerimdir” ve “Hasan ve Hüseyin benim evlatlarım ve cennet gençlerinin efendileridirler.”[6] Ama eğer soru sahibinin maksadı İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile barış yapma nedenlerini bilmekse ve bu yolla ve de İmam Hasan (a.s) böyle bir insan ile barış yapmaz anlayışıyla Şia’nın Muaviye’ye yönelik bakışını hata olarak değerlendirmek istemekse, özet olarak şunlara işaret etmemiz gerekecektir: Hz. Ali’nin (a.s) şahadetinden sonra İmam Hasan (a.s) imamete ulaştı. İlk günlerden itibaren İmamın (a.s) en büyük sorunu Muaviye ve onun hareketleri idi; zira o, Hz. Hasan’ın (a.s) imamete ulaşmasından sonra komplo ve inatçılıktan el çekmedi ve Peygamberin (s.a.a) nassıyla İmam olan ve halkın biatini de alan bir imama muhalefet etti. İmam Hasan (a.s), ona bahane bırakmamak için kendisine tarihte kayıtlı olan bir takım mektuplar yazdı.[7] Ama bu mektuplar ve nasihatlerin bir eseri olmadı ve Muaviye saldırmak amacıyla bir orduyla Irak’a doğru hareket etti. İmam (a.s) birçok zahmet ve bazı yaranlarının fedakârlığıyla ona karşı koymak için bir ordu hazırlayabildi. Ama bu pasif karakterli ordu, Muaviye’nin dünyevî vaatleri karşısında dayanamadı ve İmamın ordusunun komutanı büyük bir grupla birlikte Muaviye’ye katıldı.[8] İmam Hasan (a.s) bu vefasızlıkların tümünü görmesine rağmen Muaviye ile savaşabilmesi için yeniden yarenleriyle sohbet etti. Ama onların böyle bir hazırlığı yoktu. Sonunda İmam şöyle buyurdu: “Ben çoğunluğun barış istediğini gördüm, çekindikleri şeye onları zorlamak istemedim ve zaten az sayıda olan taraftarlarımı öldürülmekten korumak için, bu savaşı başka günlere erteledim (barış yaptım). Kuşkusuz Allah her gün bir yeni bir tasarruf halindedir.[9] Bu şartlar, Muaviye’nin fitneleri ve halkın savaştan yorgun düşmesi göz önünde bulundurularak barış yapıldı. Bu ne İmamın masumiyeti ile çelişmektedir ve ne de karşı tarafı haklı göstermektedir. Bu, İmam Hasan’ın (a.s) masumiyetiyle nasıl çelişebilir? Zira onun yüce atası yani İslam Peygamberi (s.a.a) Mekke cahilleri ve müşriklerinin ihaneti nedeniyle Muaviye ve babası Ebu Süfyan’ın da karşı safta ve müşriklerin cephesinde yer aldığı[10] bir dönemde, müşriklerle Hudeybiye barışını imzalamıştır.[11] Buna rağmen hiçbir şüphe oluşmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) bu barışı yaptığı için masum değildir yahut müşrikler ile barış yaptığından dolayı (söz konusu müşrikler alenen puta tapmaktaydılar) onlar Müslüman ve mümindirler, diye bir şey söylenemez. Bu barış daha üstün maslahatlar için yapılmadı mı? Daha önemli maslahatlar için böyle bir girişimde bulunulamaz mı? Peygamberin (s.a.a) girişimi bu doğrultuda değerlendirilemez mi? Böyle bir çözümleme işte bu derecede bir açıklıkla gülünçtür. Ama bu değersiz soru ve şüpheleri ortaya atarak bazılarının inançlı ve kararlı gençleri bulundukları hak yoldan dalalet ve sapıklığa yönlendirebileceklerini iddia etmeleri acı vericidir.       


[1] Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 474, h. 22433.

[2] et-Terğib ve’t-Terhib, İbn. Munzur, c. 3, s. 102, Vakıa-i Aşura ve Pasoh Be Şübehat, Ali Asgar Rızvanî, s. 56’dan nakledilmiştir.

[3] Tarihü’l-Hulefa, Suyutî, s. 187, Çap: Daru’l-Fikir Beyrut.

[4] Sahih-i Buharî, c. 10, s. 327, h. 917.

[5] Murucu’z-Zeheb, Mesudî, c. 3, s. 42.

[6] Hesais, Nisaî, s. 106-108, Çap: Mektebe-i Asriye

[7] Zındıgi-i İmam Hasan Mücteba (a.s), Seyyid Haşim Resulî Mehallatî, s. 202- 210.

[8] a.g.e., s. 214.

[9] İlamü’l-Hidaye, Kitab-ı İmam Hüseyin (a.s), s. 147, Ehbarü’l-Teval, s. 221’den

akledilmiştir.  

[10] Vakıa-i Aşura, Ali Asgar Rızvanî, s. 54.

[11] Peyamber-i Ummi, Şehid Ayetullah Mutahhari, s. 27.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar