Gelişmiş Arama
Ziyaret
11751
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
Eğer Muaviye kâfir idiyse o halde neden İmam Hasan Mücteba (a.s) onun ile barış yaptı ve hilafeti ona devretti?
Soru
Şia, Muaviye’nin kâfir olduğunu söylemektedir. Ama biz Şia’nın deyimiyle masum olan Hz. Hasan b. Ali’nin (a.s) Muaviye ile barış yaptığını ve hilafetten el çektiğini görmekteyiz. Öyleyse Şia, İmam Hasan Mücteba (a.s) bir kâfirin lehine hilafetten çekilmiştir ve bu masumiyet ile çelişmektedir, demelidir! Yahut Muaviye’nin Müslüman olduğunu kabul etmeliler!
Kısa Cevap

Muaviye, Ehli Sünnet kitaplarının tanıklığıyla şeriat karşıtı işlere ve şarap içmek, “iki bayram” namazı için ezan okutmak bidati ve Cuma namazını Çarşamba günü kılmak gibi birçok bidate mürtekip olmuştur. Bu nedenle ona karşı hiçbir müsamaha ve tolerans gösterilemez. Öte taraftan tarihin tanıklığıyla İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile yaptığı barış, memnuniyet ile yapılan bir barış değildi. Bilakis Muaviye’nin meydana getirdiği tefrikalardan ve var olan az sayıdaki yarenlerinin da öldürüleceğine (faydasız bir öldürülme) dair itminan hâsıl olmasından sonra İmam Hasan (a.s) Müslümanların din ve canlarının korunması için barışı kabul etti. Nitekim yüce İslam Peygamberi (s.a.a) de Müslümanların din ve canını korumak için müşrikler ile Hudeybiye barışını yapmayı masumiyete ters görmemiş ve onu kabul etmiştir. O halde kesinlikle İslam ve Müslümanların maslahatını korumak için yapılan bu zorunlu barış da İmamın (a.s) masumiyetiyle çelişmez.

Ayrıntılı Cevap

Muhterem soru sahibinden bu soruyu sormadaki hedefin ne olduğu ve neyi ifade etmeye çalıştığı sorulmaya değer bir husustur. Bu açıklamalar ile soru sahibi isnat edilen işlerden Muaviye’nin yüzünü aklamak mı istemektedir? Yahut gerçekten de Allah Resulü’nün (s.a.a) değerli kızının evladı İmam Hasan’ın (a.s) barışı ve hareketi hakkında soru sormakta ve daha yüksek maslahatlar için İslamî usullere inancı olmayan bir insanla barış yapılabileceğini bilmemektedir. Her halükarda Şia şahadeteyni söylemenin insanların Müslüman olduğunu sabit kıldığına inanmaktadır. Ama bu, İslam’ı kabul eden her şahsın onun usul ve değerlerine de bağlı kalacağına delil teşkil etmez. Muaviye hakkında Şia ve Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla kendisinin İslamî usullere amelde bağlı olmadığını gösteren birçok rivayet bize ulaşmıştır. Bu düzlemde Ehli Sünnet’ten kardeşler kanalıyla nakledilen rivayetlere işaret ediyoruz:

Ahmet b. Hanbel, Ubda…b. Beride kanalıyla şöyle naklediyor: Ben ve babam Muaviye’nin yanına geldik ve o bizi bir halı üzerine oturttu. O esnada yemek getirdiler ve biz yedik. Sonra bize şarap getirdiler. Muaviye ondan içti ve babamı da içmeye davet etti ama babam şöyle dedi: Peygamber (s.a.a) haram kılalı onu içmedim.[1] Oysaki Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Şarap içen puta tapan gibidir.[2] O, Peygamber ve hatta halifelerin aksine “iki bayram” namazında ezan okutarak bidat yapmıştır.[3] Hâlbuki farz olmayan namazlar dışında ezan ve kametin şerî olmadığı tüm fıkıh mezheplerinin kesin kurallarındandır. İbn. Abbas ve Cabir şöyle demektedir: Peygamber (s.a.a) asla Ramazan ve Kurban bayramlarında ezan söylemedi.[4] O, Cuma namazını Şam halkı için Çarşamba günü kıldı. Mesudî şöyle nakletmektedir: Şam halkının Muaviye’ye itaati öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki Muaviye Sıffin yönüne hareket etme esnasında onlar için Cuma namazını Çarşamba günü kıldı.[5] Diğer hususlar da tümüyle onun İslamî usullere yönelik lakaytlığını göstermektedir. Peygamberin (s.a.a) sünnetine göre amel etmesiyle övünen Ehli Sünnet’e bağlı kardeşlerin böyle bir ferdi savunmaları şaşırtıcı değil midir? Bundan daha şaşırtıcı olan ise Allah Resulü’nün (s.a.a) kendisine yönelik sevgisi ve hakkında buyurduğu hadislerin Sünni ve Şia kitaplarında çok nakledildiği bir şahsiyetin karşına onu koymalarıdır. Nesaî, Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) Özellikleri (Hesais) adlı kitabında onların bazılarını uygun bir şekilde nakletmiştir. Bu cümleden olmak üzere Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu aktarmıştır: “Hasan ve Hüseyin bu dünyadaki benim iki güzel kokan güllerimdir” ve “Hasan ve Hüseyin benim evlatlarım ve cennet gençlerinin efendileridirler.”[6] Ama eğer soru sahibinin maksadı İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile barış yapma nedenlerini bilmekse ve bu yolla ve de İmam Hasan (a.s) böyle bir insan ile barış yapmaz anlayışıyla Şia’nın Muaviye’ye yönelik bakışını hata olarak değerlendirmek istemekse, özet olarak şunlara işaret etmemiz gerekecektir: Hz. Ali’nin (a.s) şahadetinden sonra İmam Hasan (a.s) imamete ulaştı. İlk günlerden itibaren İmamın (a.s) en büyük sorunu Muaviye ve onun hareketleri idi; zira o, Hz. Hasan’ın (a.s) imamete ulaşmasından sonra komplo ve inatçılıktan el çekmedi ve Peygamberin (s.a.a) nassıyla İmam olan ve halkın biatini de alan bir imama muhalefet etti. İmam Hasan (a.s), ona bahane bırakmamak için kendisine tarihte kayıtlı olan bir takım mektuplar yazdı.[7] Ama bu mektuplar ve nasihatlerin bir eseri olmadı ve Muaviye saldırmak amacıyla bir orduyla Irak’a doğru hareket etti. İmam (a.s) birçok zahmet ve bazı yaranlarının fedakârlığıyla ona karşı koymak için bir ordu hazırlayabildi. Ama bu pasif karakterli ordu, Muaviye’nin dünyevî vaatleri karşısında dayanamadı ve İmamın ordusunun komutanı büyük bir grupla birlikte Muaviye’ye katıldı.[8] İmam Hasan (a.s) bu vefasızlıkların tümünü görmesine rağmen Muaviye ile savaşabilmesi için yeniden yarenleriyle sohbet etti. Ama onların böyle bir hazırlığı yoktu. Sonunda İmam şöyle buyurdu: “Ben çoğunluğun barış istediğini gördüm, çekindikleri şeye onları zorlamak istemedim ve zaten az sayıda olan taraftarlarımı öldürülmekten korumak için, bu savaşı başka günlere erteledim (barış yaptım). Kuşkusuz Allah her gün bir yeni bir tasarruf halindedir.[9] Bu şartlar, Muaviye’nin fitneleri ve halkın savaştan yorgun düşmesi göz önünde bulundurularak barış yapıldı. Bu ne İmamın masumiyeti ile çelişmektedir ve ne de karşı tarafı haklı göstermektedir. Bu, İmam Hasan’ın (a.s) masumiyetiyle nasıl çelişebilir? Zira onun yüce atası yani İslam Peygamberi (s.a.a) Mekke cahilleri ve müşriklerinin ihaneti nedeniyle Muaviye ve babası Ebu Süfyan’ın da karşı safta ve müşriklerin cephesinde yer aldığı[10] bir dönemde, müşriklerle Hudeybiye barışını imzalamıştır.[11] Buna rağmen hiçbir şüphe oluşmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) bu barışı yaptığı için masum değildir yahut müşrikler ile barış yaptığından dolayı (söz konusu müşrikler alenen puta tapmaktaydılar) onlar Müslüman ve mümindirler, diye bir şey söylenemez. Bu barış daha üstün maslahatlar için yapılmadı mı? Daha önemli maslahatlar için böyle bir girişimde bulunulamaz mı? Peygamberin (s.a.a) girişimi bu doğrultuda değerlendirilemez mi? Böyle bir çözümleme işte bu derecede bir açıklıkla gülünçtür. Ama bu değersiz soru ve şüpheleri ortaya atarak bazılarının inançlı ve kararlı gençleri bulundukları hak yoldan dalalet ve sapıklığa yönlendirebileceklerini iddia etmeleri acı vericidir.       


[1] Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 474, h. 22433.

[2] et-Terğib ve’t-Terhib, İbn. Munzur, c. 3, s. 102, Vakıa-i Aşura ve Pasoh Be Şübehat, Ali Asgar Rızvanî, s. 56’dan nakledilmiştir.

[3] Tarihü’l-Hulefa, Suyutî, s. 187, Çap: Daru’l-Fikir Beyrut.

[4] Sahih-i Buharî, c. 10, s. 327, h. 917.

[5] Murucu’z-Zeheb, Mesudî, c. 3, s. 42.

[6] Hesais, Nisaî, s. 106-108, Çap: Mektebe-i Asriye

[7] Zındıgi-i İmam Hasan Mücteba (a.s), Seyyid Haşim Resulî Mehallatî, s. 202- 210.

[8] a.g.e., s. 214.

[9] İlamü’l-Hidaye, Kitab-ı İmam Hüseyin (a.s), s. 147, Ehbarü’l-Teval, s. 221’den

akledilmiştir.  

[10] Vakıa-i Aşura, Ali Asgar Rızvanî, s. 54.

[11] Peyamber-i Ummi, Şehid Ayetullah Mutahhari, s. 27.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Müçtehitlerin makamı konusunda bir ayet veya hadis var mı?
    10426 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bu devirde temizliğe riayet etmemize rağmen, adet görme guslünün felsefesi nedir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    İslam’ın tüm hüküm ve buyrukları insanların maddi ve manevi maslahat ve menfaatleri korumak için oluşturulmuş ve bundan başka hiçbir hedef gözetilmemiştir. Yüce Allah bu hükümler ile insanlar için hem manevi hem de cismani taharet ve temizliğin sağlanmasını istemektedir. Esasen guslün ve adet guslünün hikmet ve sırları, zahiri ...
  • Kumar aleti olmaktan çıkmış olan oyun kâğıtlarıyla kumar amacını gütmeksizin oyun oynamanın hükmü nedir, sakıncalı ve işkâlı var mıdır?
    8387 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Zikredilen sorunun cevabı bağlamında imma Humeyni (kuddise sırruh) ve diğer taklidi mercileri şöyle buyurmuşlardı: Örfün nezdinde kumar aleti olarak bilinen oyun kâğıtlarıyla oyun oynamak kesinlikle caiz değildir. (İster kazanmak ve kazanmamak amacını gütsün ister gütmesin). Ama örf nezdinde kumar aletlerinden sayılmayan; örneğin bir anlamda fikri geliştiren ve dini ve ilmi ...
  • Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
    11792 Eski Kelam İlmi 2010/12/05
    Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir. Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamınaçıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan ...
  • İmamlara ait resimlerin şer’i hükmü nedir?
    7021 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah, bizi ölümden sonra tekrar bu dünyaya döndürecek olursa biz iyi işler yapar mıyız?
    11185 Eski Kelam İlmi 2010/07/07
    Birincisi, kişilerin isteğine bağlı olarak dünyaya dönebilmelerinin mümkün oluşu yaratılış nizamının bozulmasına ve Peygamberlerin gönderilişinin abes olmasına yol açar. İkincisi, bu kişilerin dünyaya dönmeleri farz-i mahal gerçekleşse bile onların iyi işler yapacakları belli değildir. Çünkü dünya aynı dünyadır ve onlar da aynı istek ve heveslere sahiptirler. Nitekim dünyada da ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70480 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • İranda ne kadar Yahudi var ve İran devletinin onlara davranışı nasıldır?
    10619 Düzenler 2011/10/23
    İran İslam Cumhuriyetinde dini azınlıklar (Yahudi, Hıristiyan, Zerdüşt...) Müslümanlarla beraber yaşamaktalar. İran Yahudilerinin kendi istatistiklerine göre İranda şu anda 20 bin civarında Yahudi (Kelimi) vardır.[1] Onlarda diğer İran vatandaşlarının sahip olduğu tüm hak ve hukuka sahiptirler. Ekonomi, ibadet, sosyal ...
  • imamların makamı enbiyaların makamindan daha mi üstün?
    14340 Eski Kelam İlmi 2011/02/14
    İmamların ilmi makamları nebilerinkinden daha üstün olduğu meselesi birçok rivayetlerde konu edilmiş. Bunun asıl delili imamların (a.s.) nurani olan batini boyutlarının peygamber (s.a.a.) ile bir olmalarıdır. Peygamber (s.a.a.) diğer peygamberlerden üstün olduğu gibi, bu kaynaktan yararlanan imamların ilmi makamı da diğer tüm peygamberlerden ...
  • Hangi imam ferec duasını şahsen okumaktaydı?
    15018 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Ferec kavramı, (Arapça) sözlükte “gam ve hüzünden kurtulmak ve ferahlanmak” anlamına gelir.[1] Hadis kitaplarında ferec ve ferahlanmanın hâsıl olması için zikredilen dua ve ameller bu sözlük anlamını taşımaktadır. Burada “Ferec Duası” olarak adlandırılan üç dua ve de “Ferec Namazı” olarak isimlendirilen bir namazı zikretmekle ...

En Çok Okunanlar