Gelişmiş Arama
Ziyaret
10465
Güncellenme Tarihi: 2007/09/18
Soru Özeti
Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
Soru
Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz. Ama onlar iyi insanlardır ve amelleri de doğrudur. Birçok buluşlar, gayri Müslimler tarafından bulunmuştur. Acaba onların hepsinin Müslüman olmadıklarından dolayı cehenneme gitmeleri ve ilahi azabı hak etmeleri doğru mudur?
Kısa Cevap

İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:

Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:

1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve cehennemde ebedi kalmayı hak etmişlerdir.

2- Terim olarak cahil-i kasır (hakkı öğrenmeye gücü yetmeyen suçsuz cahiller) olan grup. Bunlara İslam’ın mesajı ulaşmamıştır veyahut da İslam onlara çok eksik ve gerçek olamayan bir şekilde sunulmuştur. Öyle ki İslam’ı Hint ve Çin dinleri haddinde bir din olarak zannediyorlar ve en fazla onu Yahudilik ve Hıristiyanlığın haddinde zannediyorlar.  Bu tür insanlar kendi dinlerinde ve inançlarında sadık oldukları takdirde kurtuluş ehlidirler.

Ayrıntılı Cevap

İslam hak bir dindir. Öyle ki selim bir akla sahip olan birisinin kabul edeceği ve benimseyeceği, hak olduğuna anlamasının mümkün olduğu kolay bir dindir. Bu hakikate ulaşmak için insana, “zahir ve batın hüccet” yani “ilahi peygamberler ve imamlar ile akıl” verilmiştir.[1]

İslam, çok dinlilik (dini plüralizm) ile tamamen zıttır. Zira çok dinlilik, çeşitli inançların eşit olması esasına dayalıdır ve bu görüşe göre Müslüman, Hindu, Yahudi ve Hıristiyan eşittir. Bütün bunlar makam ve şan olarak eşittirler. Hiçbir inancın batıl olduğuna dair herhangi bir delil yoktur. Zira hakikate ulaşmak mümkün değildir ve din de nispi bir olgudur. Onun tamamen şahsi bir içeriği vardır. Onun hakikatine ve muhtevasına ulaşmanın mümkün olmayışı ve herkesin dinden kendi anlayışının söz konusu oluşu bir yana hatta sayısız hakikatler ve kurtuluşa ulaşmak için de birden fazla yollar ve doğrular vardır.

Böyle bir görüş, inanç esasları, ameli, şer’i ve ahlaki kanunlar toplamına sahip olan İslam dini ile tamamen uyumsuzluk içindedir.[2] Bununla birlikte İslam bir çeşit çokluktan da söz etmiştir. Ama o çokluk, amel makamındadır. Yani İslam’ın hakikatinden uzak kalmış insanlara karşı yumuşak ve iyi davranmaktır. Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:

1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan gruptur. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup inatçı kâfirdirler ve cehennem azabını hak etmişlerdir. Zira hak ve hakikati bilmişlerdir ve kendi ihtiyar ve seçme haklarını kötüye kullanarak, bilerek ve kasıtlı olarak ona karşı çıkmışlardır. Böyle bir grup kurtuluş ehli olabilirlerdi. Bunlar her ne kadar zahirde iyi davranışları olsa da hakkı örttükleri ve hakikate karşı inatla ve başkaldırı ile davrandıkları için kurtuluş yolunu kendilerine kapamışlardır.

2- Terim olarak cahil-i kasır (suçsuz cahiller) olan gruptur. Yani ya İslam ya da onun mesajı onlara ulaşmamıştır veyahut da İslam onlara çok eksik ve gerçek olamayan bir şekilde sunulmuştur. Öyle ki İslam’ı Hint ve Çin dinleri haddinde bir din olarak zannediyorlar ve en fazla onu Yahudilik ve Hıristiyanlığın haddinde zannediyorlar.

Açıktır ki bu grup ister uzak bölgelerde yaşasınlar isterse Avrupa ve Amerika kıtalarında medeniyetin kucağında yaşasınlar, iman etmeyişlerinde suçlu olmadıklarından dolayı cehennem azabına duçar olmayacaklardır. Zira azap, suçlu günahkârlara aittir. Ama İslam’ın ve onun hak oluşunun mesajı ulaşmayan veya gerçek olmayan bir şekilde ulaşan, İslam dininin hak olduğunu bilmeyen kimseler onu kabul etmeyişlerinde suçlu olmadıklarından dolayı günahkâr olarak hesaplanmazlar.

Üzülerek söylemek gerekir ki İslam’ın aleyhine olan yoğun propagandalar yüzünden bu din hakkında her çeşit özgür düşünme ve hakkı görme insanların çoğundan alınmıştır artık hakkı batıldan ayırt edemiyorlar. Gerçek şu ki hızlı bir şekilde olan maddi ilerlemelere rağmen yüzyılın insanı manevi açıdan gerilemişlerdir. Bunun sebebi de bütün güçleriyle hakikati değiştirme ve tahrif etmeye kararlı olan sömürgeci güçler ve onların propaganda ve sanat araçlarıdır. Buna göre birçok insan medeniyetin kucağında da olsalar İslam’dan ve hayat bağışlayan Ehli Beyt (a.s) mektebinden habersiz kalmışlardır. Daha kötüsü de şu ki İslam hakkında yanlış ve gerçek olamayan bilgiler onlara verilmiştir. Hatta rahmet, sevgi ve adalet dini olan İslam, huşunet, zulüm ve adaletsizlik dini olarak tanıtılmıştır.

İslam dinine göre bu tür insanlar eğer –fıtrata dayalı olan- kendi dinlerinde ve inançlarında sadık olurlarsa, örneğin yalandan kaçınır ve insanlığa ters olan işlere bulaşmazlarsa kurtuluş ehlidirler ve ilahi rahmete ümit beslemelidirler.

Bu konu, İslam’ın kendilerine doğru olarak tanıtılmadığı muvahhit ve Allah’ı tanıyan bilim adamları ve yine Şia’nın hakikati kendilerine anlatılmammış olan Ehli Sünnet için de geçerlidir.

Özetle, hakikatin ulaşmadığı ve onun da bu hakikatin ulaşmamasında bir suçu olmayan kimse cehennemi hak etmemiştir. Zira cehennem günahkârların yeridir, hakikati bilmeyenlerin değil.[3]



[1] El-Kafi, c1 s25 h22 Akıl ve Cehalet Bölümü

[2] Çok dinlilik için daha geniş bilgi için bakınız: Mevsimlik yayınlanan “Eleştiri Kitabı” dergisi, sayı 4, sonbahar 76, “Çok Dinlilik ve Çokluğa Eğilim” adı altındaki makale. Özellikle de Doktor Legenhavzın ile yapılan “Nübüvvet Kavramını bozmayalım” adındaki makaleye ve “Âyetullah Cevadi Amuli ve Çok dinlilik” başlığı altındaki makaleye. Abdullah Nasri’nin Suruş Yayınlarında basılan Kaybedilmiş Yakin kitabı. Hadi Sadıgi ile yapılan söyleşi. Sayfa 319-427.

[3] Üstad Şehid Murtaza Mutahhari, Adli İlahi, İslami yayınlar, Tahran, Sekizinci Bölüm, s319-427. “Eleştiri Kitabı” dergisi, Muhammed Hasan Karamleki’nin “Kafir Müslüman ve Müslüman Kafir” makalesi.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kaza namazı olan sünnet namazı kılabilir mi?
    3761 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2018/11/12
    Kaza namazı olan sünnet namazı kılabilir.[i] [i] Tevzuh’ul-Mesail (El’Mehşil-İmam’ul-Humeyni) 1.c, 750.s 1373.m. ...
  • Hz. Fatıma’nın (a.s) düğünü gibi Peygamber (s.a.a) zamanında yapılan düğünleri göz önünde bulundurulursa, şimdiki düğün merasimleri nasıl yapılmalıdır?
    36463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Boş ve oyun meclisleriyle bağdaşır olması durumunda müzik, ezgi ve şarkı söylemek İslam’ın bakışında şüphesiz haramdır. Ama bu amel düğün veya diğer eğlencelerde istisnaya tabi tutulmuş mudur, tutulmamış mıdır? Peygamber zamanındaki düğünlerde def çalmak ve dans etmek hakkında elimize ulaşan tarihi rivayetlerin senedi zayıf olmasından ve bazı muteber rivayetlere ...
  • Kadın hangi durumda erkekle eşit miktarda miras alabilir?
    23211 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/08
    Genel olarak iki yerde kadınla erkek mirastan eşit miktarda pay alabilirler: 1- Anne ve baba (bir çok yerde), 2- Ölenin anne tarafından akrabaları Çalışan kadın sayısı erkekten çok olması, mirasın az ya da çok olmasını gerektirmez. Elbette toplumun manevi açıdan ilerleyebilmesi ...
  • Acaba Hz. Musa(a.s) vefat emiş midir?
    19615 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Hadis kaynaklarında Hz. Musa(a.s)ın vefatı şu şekilde aktarılmıştır: Hz. Musa(a.s) eceli ile vefat etmiştir. Hz. Azrail, Hz. Musa(a.s)ın huzuruna geldi ve selam etti. Ona şöyle hitap etti: “Allahu Teala'nın emri ile senin ruhunu teslim almaya geldim”. Hz Musa(a.s)ın ruhunu teslim aldıktan sonra insan suretinde zahir olarak Hz Musa ibni ...
  • Din olmaksızın maneviyata ulaşılabilir mi?
    10416 Teorik Ahlak 2010/08/08
    Son olarak gündeme gelen yeni maneviyat tasviri, bir Müslüman olarak bizim zihnimizde yer alan maneviyat tasvirinden çok farklıdır. Bizim telakkimizde maneviyatın din ile sıkı sıkıya bir irtibatı vardır. Bir dinin maneviyatı, bir takım öğretiler mecmuasına göre amel etmekle hâsıl olur. Bunlar, maddî âlem ötesindeki hakikatlerden söz ...
  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6507 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Bir Avrupalı için, İslam’ı ve Şia’yı nasıl tanıtmak mümkündür?
    8804 Eski Kelam İlmi 2009/08/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı nedir?
    6902 Eski Kelam İlmi 2011/12/18
    İmam-ı Zamanın (a.c) anne tarafından büyük babasının adı Yaşua’dır. O, Rum kayserinin evladı olup havarilerin ve belirgin olarak Şamun’un (Hz. Mesih’in vâsii) neslindendir.[1]  
  • Tanrı nedir ve varlığını ispatlayan deliller var mıdır?
    5425 وجود 2020/01/14
    İslam dininde Tanrı Allah olarak ifade edilir. Allah Teala mutlak vücut ve mutlak kemaldir. Buna binaen  her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehtir. Mümkün olan her şeye kadir eşsiz bir varlıktır. Bütün mahlukata her an ve her halde agahtır. Her şeyi duyan, gören, irade ve ihtiyar sahibidir. Her ...
  • Allah’ın ilmi meteoroloji ve sonografi gibi günümüz ilimleriyle çelişir mi?
    7820 Tefsir 2011/07/14
    Allah’ın ilmi ve beşerin ilmi birbiriyle çelişmez, bir farkla ki Allah her şeye tüm ayrıntılarıyla ve hatta zaman kısıtlaması olmaksızın vakıftır. Beşerin ilmi ise sadece bazı hususları sınırlı olarak algılamaya kadirdir. Elbette bu ilim her zaman ilerleme ve tekâmül halindedir. Ama bununla birlikte bilinmeyenler ile mukayese edildiğinde hiçbir şekilde ...

En Çok Okunanlar