Gelişmiş Arama
Ziyaret
3442
Güncellenme Tarihi: 2012/11/12
Soru Özeti
Yabancı ülkelerde ve İslami olmayan muhitlerde nasıl imanımızı koruyabiliriz?
Soru
Ben yurt dışında yaşayan bir müslümanım nasıl imanımı koruyarak iyi bir Müslüman kalabilirim?
Kısa Cevap

İnsani, İslami değerlere sahip çıkmak, dini desturlara amel etmek ve onları ihya etmek dünya hayatındaki saadet ve afiyete direkt etkisi olan unsurlardır. Beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz, pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan insanlar hayatlarından en fazla lezzeti alanlardır. Birçok hadistede tasrih edildiği üzere İlahi sınavlara tabi tutulmaları inançlarına bağlı olmaları ve imanlarını korumaları içindir.

Bu değerleri korumanın bir yolu dünyanın kara büyüsüne kapılmamak, fikri, dini ve toplumsal sapmalar karşısında direniş göstermek, dini hükümlere bağlı kalmak için insanın kendisini motive etmesidir.

Şöyleki bu motivasyonu icat etmek,imanı, ahlakı korumak ve yabancıların fesat dolu kültürel saldırılarıyla mücadele etmek için önem arz eden çeşitli unsurlara sahip olması gerekir.

Bu unsurları kısaca şöyle sıralarayabiliriz: İnsanın yaratıcıyla, İslam peygamberiyle ve Masum İmamlarla irtibatını canlı tutması; Dua ve halisane ibadetlere önem vermesi; Dini görev ve tekliflerine tam olarak bağlı kalıp, mesuliyetlerini yerine getirmesi; İslami değerlerden yoksun olan ortamlarda yaşanan ahlak dışı davranış ve eylemlerin sonuçları, etkileri hakkında yeterli araştırma ve inceleme yapması; Dini görevlerini yerine getirme noktasında takvalı alimlere tabi olması. Zira dini hükümlerin beyanı, halkın hidayeti, İslami değerlerin ve İslam dininin korunması takvalı ve hakka kalben bağlı alimlerin görevidir.

Ayrıntılı Cevap

Dini desturlar ve hükümler insanın kemali ve saadeti içindir ve işte buna binaen vacip ve farzdır. İslami, insani değerler ve dini desturlar beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz ve pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan insanlar hayatlarından en fazla lezzeti alanlardır. Diğer taraftan eğer insan bu değerlere tabi olmazsa ve desturlara amel etmezse sadece bu öğretilerin manevi ve maddi fayda ve bereketinden mahrum kalır ve sadece kendisine zarar verir. Hakka ve hakikate isyanda Allah tealaya ve dine hiçbir zarar söz konusu değildir.

Buna binaen bu faydalardan ve bereketten mahrum kalmamak için hangi şartlar altında olursa olsun imanımızı korumalı ve dini desturlara bağlı kalmalıyız. Özelliklede fesat ve fenalığın yaygın olduğu ortamlarda yaşamayak zorunda isek bu gereklilik daha fazla önem arz etmektedir.

Gaybet döneminde önemle vurgulanan ve defaatla dikkat çekilen nokta insanın dinine ve dini değerlere sahip çıkmasıdır. Ançak bu şekilde insanın inançsal ve fikri sapmalar yaşanmayacağı ve dünyanın kara büyüsüne kapılmayacağı bildirilmiştir. İslam peygamberi (s.a.a) gaybet dönemin müminleri hakkında şöyle buyuruyor: “Onlar imanlarını ve dinlerini en zor şartlarda korucayaklar. Öyleki sanki geçenin karanlığında geven ağacının dikenlerini çıplak elle soyuyorlarmış gibi,  kor ateşi ellerinde tutuyormuşcasına zor olsada. Onlar karanlık gecedeki yıldızlardır. Allah onları bütün fitnelerin zulmetinden ve tozundan kurtaracaktır.[1]

İmam Ali (a.s) gerçek müminlerin tanıtırken şöyle buyuruyor: “İmam-ı Zaman (a.f)’ın gaybetinde halk şaşkınlık ve hayret içinde zorda kalacaklar. Bir grup yoldan çıkacak ve sapacak, diğer bir grup ise bütün zorluklara rağmen hidayet üzere kalacakdır.[2]

İnsanın şahsiyetini yitirmesine yol açan unsurlardan biride günah işlemesidir. Bu bir anlamda Allah teala’nın emirlerinin ayaklar altına alınması ve şeytani heveslere tabi olunmasıdır. Farkında değilse bile günahkar şeytanı Rahmet ve şefkat sahibi yaratıcıya yeğlemiştir. Sonuç olarakta Allah katında sahip olduğu değeri kendi eliyle aşağıya indirmiştir. Halbuki insan Allah Teala’nın katında sahip olduğu yüce makamı bilse hiçbir zaman kendisini ucuza satmaz.

Teveccüh edilmesi gereken asıl nokta insanın günah karşısında göstermiş olduğu direniş imanındaki kararlılığının nişanesidir. Bozuk ortamlarda imanı korumak daha fazla çaba ve himmet gerektirmektedir. Özelliklede gençlik çağında çeşitli günahlar cezbedici bir şekilde insanın karşısına çıkmaktayken bu gerçek anlam daha fazla anlam kazanır. Zira bir taraftan gençlik çağında insanın günah işleme potansiyeli oldukca yüksek olmasıyla birlikte buna karşılık olarak sahip olduğu irade, ümit ve coşku günah karşısında direniş göstermek ve salih yaşamak içinde oldukca fazladır. İşte bu yüzden kendi çabası ve Allah Teala’nın inayetiyle şeytan ve günahla olan mücadelesinde alnı açık yüzü ak çıkacaktır inşallah.

Bu gerçeğin muhakkak olması için aşağıdaki noktalara teveccüh edilmesi gerekmektedir:

  1. Günah ortamından uzaklaşmak:

Gençlik döneminde günah işlemenin alt yapısı müsait olduğu için mümkün olduğunca insanı günaha sürükleyen unsurlar ortadan kaldırılmalı ve en aza indirilmelidir. Bu unsurlara örnek verecek olursak: namahremle şakalaşmak veyahut başbaşa kalmak, iş ortamında ve yaşantıda yalnız olmak, şehveti tetikleyen görüntüler ve filimler izlemek, fesat ve fenalığın kol gezdiği sahillerde ve havuzlarda vakit geçirmek vb...

  1. İradeyi güçlendirmek:

 İnsanın iradesi her ne kadar güçlü olursa günah ve fesat karşısında göstereceği direnç ve direnişte fazla olacaktır. Zira iradesi güçlü insanlar nefsani arzularını kontrol etmekte daha başarılı ve rahattırlar.

  1. Günahın insan hayatında yarattığı sonuçlara ve açtığı ruhsal yaralara teveccüh etmek:

 İslami değerlerden yoksun ortamlarda yaşanan ahlaksızlıklar duygusal bağların yerini sadakatsiz ve sorumlukuktan yoksun heyacanlara bırakmasına yol açmaktadır. Toplumun yapı taşı olan ailenin sarsılmasına, insanı yetiştiren, büyüten onun üzerinde en çok hakkı olan insanlara anneye, babaya ve eğitmenlere saygısızlığa ve en sonunda da insanı ruhsuzluğun hakim olduğu bir dünya hapsetmektedir. Bu sonuçları görmek insanın imanını korumasının önemini kavramasını sağlar. İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Gühan karşısında takvalı olun. Zira günah hayırları yok eder. Kul günah işlediği zaman daha önce sahip olduğu ilmi, marifeti unutur. Kul günah işlediği zaman gece teheccüdünden men edilir. Kul günah işlediği zaman helal rızkından yoksun kalır.”[3]

  1. Takvalı alimlerle irtibat kurma ve tabi olma:

İmam-ı Zaman (a.f)’in gaybet döneminde dini teklifin ve görev teşhisinin  belirlenmesi fertler için kolay olmadığı göz önünde bulundurulursa. Dini hükümlerin beyanı, halkın hidayeti, islami değerlerin ve İslam dininin korunması takvalı ve hakka kalben bağlı alimlerin görevidir. Bu şahsiyetler İslam dininin asıl kaynakları olan Kuran ve Sünnet ışığında insanların dini sorularının cevabını vermektedirler. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmaktadır: “ Eğer (gaybet döneminde) halkı hakka davet eden, hakka hidayet eden, sağlam burhanlarla dini koruyan, zavallı ve bilinçsiz insanları şeyatının, askerlerinin ve Ehlibeytin düşmanlarının tuzaklarından koruyan Alimler olmasaydı hiç kimse Allah’ın hak dini üzere kalmazdı. Rabbani Alimler kaptanların yolcularını koruduğu gibi zayıf imanlı şiaların titrek kalplerini korurlar. Bu şahıslar Allah katında en faziletli kimselerdir.[4]

İnsanların gaybet döneminde sağlam inançlara ve düşüncelere sahip olması takvalı alimlere tabi olmasına bağlıdır. İmam-ı Zaman (a.f)’a gaybet döneminde kimlere müracaat edilmesi, yaşanan olaylarda kimden teklif alınması ve hangi kesimin hidayetine itibar edilmesi gerektiği sorulduğunda Hazret şöyle buyurmuştur: “Karşılaştığınız olaylarda hadislerimizi rivayet eden (dinde derinleşmiş bütün şartları taşıyan alimlere) müracaat edin. Zira onlar bizim sizler üzerinde hüccetimiz ve bende Allah’ın hüccetiyim.[5]

Bu bağlamda insanlar gaybet döneminde iman ve inançlarını korumak için takvalı dinde derinleşmiş şartları taşıyan alimlere müracaat etmekle mükellef edilmişlerdir. Bu şekilde dinlerini bu değerli şahsiyetlerden öğrenebilir. Hayatlarında karşılarına çıkan bütün olayları dinin asıl kaynalarından elde edilmiş desturlarla uyumlu hala getirebilirler.

Ayan olduğu üzere eğer insanlar bu konuda üşengeçlik etmez ve gerekli çabayı gösterirlerse. Yalnızca gaybet döneminde ortaya çıkan fitnelerden, düşmanın ve kendinini din bilgini olarak tanıtan hilekarların tuzaklarından korunmuş olmazlar. Ayrıca  dini öğretiler çercevesinde hareket ettikleri ve doğru inanca sahip oldukları için Hz. Mehdi (a.f) zuhurunu ve ilahi hakimiyeti sağlayacak altyapıyıda sağlamış olurlar inşallah.[6]

 

 

 

 

 

[1] Bihar ul-envar, 2.c, 124.s.

[2] Kitab ul-gaybe, 104.s

[3] Bihar ul-envar, 70.c, 377.s; Mizan ul-hikme, 3.c, 465.s.

[4] Bihar ul-envar, 2.c, 6.s.

[5] İhticac, 2.c, 469.s

[6] Seyit sadık seyitnejad, dindari der asr gaybet, mecelleyi didar aşina, 1381, aban, sayı:29.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar