Gelişmiş Arama
Ziyaret
3793
Güncellenme Tarihi: 2012/11/12
Soru Özeti
Yabancı ülkelerde ve İslami olmayan muhitlerde nasıl imanımızı koruyabiliriz?
Soru
Ben yurt dışında yaşayan bir müslümanım nasıl imanımı koruyarak iyi bir Müslüman kalabilirim?
Kısa Cevap

İnsani, İslami değerlere sahip çıkmak, dini desturlara amel etmek ve onları ihya etmek dünya hayatındaki saadet ve afiyete direkt etkisi olan unsurlardır. Beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz, pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan insanlar hayatlarından en fazla lezzeti alanlardır. Birçok hadistede tasrih edildiği üzere İlahi sınavlara tabi tutulmaları inançlarına bağlı olmaları ve imanlarını korumaları içindir.

Bu değerleri korumanın bir yolu dünyanın kara büyüsüne kapılmamak, fikri, dini ve toplumsal sapmalar karşısında direniş göstermek, dini hükümlere bağlı kalmak için insanın kendisini motive etmesidir.

Şöyleki bu motivasyonu icat etmek,imanı, ahlakı korumak ve yabancıların fesat dolu kültürel saldırılarıyla mücadele etmek için önem arz eden çeşitli unsurlara sahip olması gerekir.

Bu unsurları kısaca şöyle sıralarayabiliriz: İnsanın yaratıcıyla, İslam peygamberiyle ve Masum İmamlarla irtibatını canlı tutması; Dua ve halisane ibadetlere önem vermesi; Dini görev ve tekliflerine tam olarak bağlı kalıp, mesuliyetlerini yerine getirmesi; İslami değerlerden yoksun olan ortamlarda yaşanan ahlak dışı davranış ve eylemlerin sonuçları, etkileri hakkında yeterli araştırma ve inceleme yapması; Dini görevlerini yerine getirme noktasında takvalı alimlere tabi olması. Zira dini hükümlerin beyanı, halkın hidayeti, İslami değerlerin ve İslam dininin korunması takvalı ve hakka kalben bağlı alimlerin görevidir.

Ayrıntılı Cevap

Dini desturlar ve hükümler insanın kemali ve saadeti içindir ve işte buna binaen vacip ve farzdır. İslami, insani değerler ve dini desturlar beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz ve pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan insanlar hayatlarından en fazla lezzeti alanlardır. Diğer taraftan eğer insan bu değerlere tabi olmazsa ve desturlara amel etmezse sadece bu öğretilerin manevi ve maddi fayda ve bereketinden mahrum kalır ve sadece kendisine zarar verir. Hakka ve hakikate isyanda Allah tealaya ve dine hiçbir zarar söz konusu değildir.

Buna binaen bu faydalardan ve bereketten mahrum kalmamak için hangi şartlar altında olursa olsun imanımızı korumalı ve dini desturlara bağlı kalmalıyız. Özelliklede fesat ve fenalığın yaygın olduğu ortamlarda yaşamayak zorunda isek bu gereklilik daha fazla önem arz etmektedir.

Gaybet döneminde önemle vurgulanan ve defaatla dikkat çekilen nokta insanın dinine ve dini değerlere sahip çıkmasıdır. Ançak bu şekilde insanın inançsal ve fikri sapmalar yaşanmayacağı ve dünyanın kara büyüsüne kapılmayacağı bildirilmiştir. İslam peygamberi (s.a.a) gaybet dönemin müminleri hakkında şöyle buyuruyor: “Onlar imanlarını ve dinlerini en zor şartlarda korucayaklar. Öyleki sanki geçenin karanlığında geven ağacının dikenlerini çıplak elle soyuyorlarmış gibi,  kor ateşi ellerinde tutuyormuşcasına zor olsada. Onlar karanlık gecedeki yıldızlardır. Allah onları bütün fitnelerin zulmetinden ve tozundan kurtaracaktır.[1]

İmam Ali (a.s) gerçek müminlerin tanıtırken şöyle buyuruyor: “İmam-ı Zaman (a.f)’ın gaybetinde halk şaşkınlık ve hayret içinde zorda kalacaklar. Bir grup yoldan çıkacak ve sapacak, diğer bir grup ise bütün zorluklara rağmen hidayet üzere kalacakdır.[2]

İnsanın şahsiyetini yitirmesine yol açan unsurlardan biride günah işlemesidir. Bu bir anlamda Allah teala’nın emirlerinin ayaklar altına alınması ve şeytani heveslere tabi olunmasıdır. Farkında değilse bile günahkar şeytanı Rahmet ve şefkat sahibi yaratıcıya yeğlemiştir. Sonuç olarakta Allah katında sahip olduğu değeri kendi eliyle aşağıya indirmiştir. Halbuki insan Allah Teala’nın katında sahip olduğu yüce makamı bilse hiçbir zaman kendisini ucuza satmaz.

Teveccüh edilmesi gereken asıl nokta insanın günah karşısında göstermiş olduğu direniş imanındaki kararlılığının nişanesidir. Bozuk ortamlarda imanı korumak daha fazla çaba ve himmet gerektirmektedir. Özelliklede gençlik çağında çeşitli günahlar cezbedici bir şekilde insanın karşısına çıkmaktayken bu gerçek anlam daha fazla anlam kazanır. Zira bir taraftan gençlik çağında insanın günah işleme potansiyeli oldukca yüksek olmasıyla birlikte buna karşılık olarak sahip olduğu irade, ümit ve coşku günah karşısında direniş göstermek ve salih yaşamak içinde oldukca fazladır. İşte bu yüzden kendi çabası ve Allah Teala’nın inayetiyle şeytan ve günahla olan mücadelesinde alnı açık yüzü ak çıkacaktır inşallah.

Bu gerçeğin muhakkak olması için aşağıdaki noktalara teveccüh edilmesi gerekmektedir:

  1. Günah ortamından uzaklaşmak:

Gençlik döneminde günah işlemenin alt yapısı müsait olduğu için mümkün olduğunca insanı günaha sürükleyen unsurlar ortadan kaldırılmalı ve en aza indirilmelidir. Bu unsurlara örnek verecek olursak: namahremle şakalaşmak veyahut başbaşa kalmak, iş ortamında ve yaşantıda yalnız olmak, şehveti tetikleyen görüntüler ve filimler izlemek, fesat ve fenalığın kol gezdiği sahillerde ve havuzlarda vakit geçirmek vb...

  1. İradeyi güçlendirmek:

 İnsanın iradesi her ne kadar güçlü olursa günah ve fesat karşısında göstereceği direnç ve direnişte fazla olacaktır. Zira iradesi güçlü insanlar nefsani arzularını kontrol etmekte daha başarılı ve rahattırlar.

  1. Günahın insan hayatında yarattığı sonuçlara ve açtığı ruhsal yaralara teveccüh etmek:

 İslami değerlerden yoksun ortamlarda yaşanan ahlaksızlıklar duygusal bağların yerini sadakatsiz ve sorumlukuktan yoksun heyacanlara bırakmasına yol açmaktadır. Toplumun yapı taşı olan ailenin sarsılmasına, insanı yetiştiren, büyüten onun üzerinde en çok hakkı olan insanlara anneye, babaya ve eğitmenlere saygısızlığa ve en sonunda da insanı ruhsuzluğun hakim olduğu bir dünya hapsetmektedir. Bu sonuçları görmek insanın imanını korumasının önemini kavramasını sağlar. İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Gühan karşısında takvalı olun. Zira günah hayırları yok eder. Kul günah işlediği zaman daha önce sahip olduğu ilmi, marifeti unutur. Kul günah işlediği zaman gece teheccüdünden men edilir. Kul günah işlediği zaman helal rızkından yoksun kalır.”[3]

  1. Takvalı alimlerle irtibat kurma ve tabi olma:

İmam-ı Zaman (a.f)’in gaybet döneminde dini teklifin ve görev teşhisinin  belirlenmesi fertler için kolay olmadığı göz önünde bulundurulursa. Dini hükümlerin beyanı, halkın hidayeti, islami değerlerin ve İslam dininin korunması takvalı ve hakka kalben bağlı alimlerin görevidir. Bu şahsiyetler İslam dininin asıl kaynakları olan Kuran ve Sünnet ışığında insanların dini sorularının cevabını vermektedirler. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmaktadır: “ Eğer (gaybet döneminde) halkı hakka davet eden, hakka hidayet eden, sağlam burhanlarla dini koruyan, zavallı ve bilinçsiz insanları şeyatının, askerlerinin ve Ehlibeytin düşmanlarının tuzaklarından koruyan Alimler olmasaydı hiç kimse Allah’ın hak dini üzere kalmazdı. Rabbani Alimler kaptanların yolcularını koruduğu gibi zayıf imanlı şiaların titrek kalplerini korurlar. Bu şahıslar Allah katında en faziletli kimselerdir.[4]

İnsanların gaybet döneminde sağlam inançlara ve düşüncelere sahip olması takvalı alimlere tabi olmasına bağlıdır. İmam-ı Zaman (a.f)’a gaybet döneminde kimlere müracaat edilmesi, yaşanan olaylarda kimden teklif alınması ve hangi kesimin hidayetine itibar edilmesi gerektiği sorulduğunda Hazret şöyle buyurmuştur: “Karşılaştığınız olaylarda hadislerimizi rivayet eden (dinde derinleşmiş bütün şartları taşıyan alimlere) müracaat edin. Zira onlar bizim sizler üzerinde hüccetimiz ve bende Allah’ın hüccetiyim.[5]

Bu bağlamda insanlar gaybet döneminde iman ve inançlarını korumak için takvalı dinde derinleşmiş şartları taşıyan alimlere müracaat etmekle mükellef edilmişlerdir. Bu şekilde dinlerini bu değerli şahsiyetlerden öğrenebilir. Hayatlarında karşılarına çıkan bütün olayları dinin asıl kaynalarından elde edilmiş desturlarla uyumlu hala getirebilirler.

Ayan olduğu üzere eğer insanlar bu konuda üşengeçlik etmez ve gerekli çabayı gösterirlerse. Yalnızca gaybet döneminde ortaya çıkan fitnelerden, düşmanın ve kendinini din bilgini olarak tanıtan hilekarların tuzaklarından korunmuş olmazlar. Ayrıca  dini öğretiler çercevesinde hareket ettikleri ve doğru inanca sahip oldukları için Hz. Mehdi (a.f) zuhurunu ve ilahi hakimiyeti sağlayacak altyapıyıda sağlamış olurlar inşallah.[6]

 

 

 

 

 

[1] Bihar ul-envar, 2.c, 124.s.

[2] Kitab ul-gaybe, 104.s

[3] Bihar ul-envar, 70.c, 377.s; Mizan ul-hikme, 3.c, 465.s.

[4] Bihar ul-envar, 2.c, 6.s.

[5] İhticac, 2.c, 469.s

[6] Seyit sadık seyitnejad, dindari der asr gaybet, mecelleyi didar aşina, 1381, aban, sayı:29.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cennette uyumak mümkün müdür?
    31928 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Uyku bedenin taşıdığı yorgunluklara verdiği tabii bir reaksiyondur ve bildiğimiz gibi cennete giren hayırsever insanlar Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirttiği üzere orada hiçbir yorgunluğa duçar olmayacaktır. Bu nedenle, rivayetlerde açıklandığı üzere cennete giren insanlar ölüm, uyku, rahatsızlık ve fakirlik gibi maddî dünyayla irtibatlı hususlarla karşılaşmayacaktır. ...
  • Tütün (sigara ve nargile içmek) kullanmanın hükmü nedir?
    9211 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/30
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) belirtilen soru hakkındaki görüşü şudur: “Tütün kullanmak, zararlı olması nedeniyle mutlak olarak haramdır.” Belirtmek gerekir ki; Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin tütün kullanımının haram olduğuna değin fıkhî fetvasının delili onun zararlı olmasıdır ve Ayetullah Mekarim Şirazi’nin fetvasının fıkhî dayanağı da tütünün zararlı ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7584 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7820 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...
  • Acaba istimna (mastürbasyon) günah mıdır? Ondan kurtulmanın yolu nedir?
    542892 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    İstimna (mastürbasyon) diye bilinen kendini tatmin etme büyük günahlardandır ve haramdır[i] ve ağır bir cezası vardır.İstimna ve kendini tatmin etmenin en güzel yolları pratik risalelerde şartları açıklanan evliliktir (daimi ve ya geçici). ...
  • Acaba mezi, vezi, vedi necismidir?
    7662 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/04/07
    İnsan bedeninde idrar yolundan meni ve idrar dışında dışarı çıkan sıvılar bir kaç kısma ayrılır: Büyük abdesten sonra açığa çıkan ve azda olsa yapışkanlık taşıyan sıvı; bu sıvı “vedi” olarak adlandırılır. Cinsel birliktelik sırasında orgazm öncesi ve meninin gelmesinden önce açığa çıkan sıvı; bu ...
  • evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; neslin türenmesi, eğitim, ...
    8877 Pratik Ahlak 2010/11/08
    evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; ...
  • Bir yaratıcısı olmaksızın baştan beri tanrı nasıl mevcuttur?
    11230 Eski Kelam İlmi 2012/08/21
    Tanrının baştan beri nasıl mevcut olduğu sorusu, gerçekte neden tanrı kendi başına ve zatıyla vardır ve her varlığın bir yaratıcısı ve meydana getiricisi bulunmaktadır, diye belirtilen sorunun başka bir ifadesidir. Gerçekte soru şudur: Tanrı nasıl meydana gelmiş ve kim O’nu yaratmıştır? Cevap için birkaç soruya dikkat etmeniz ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    7131 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Günahta ısrar etmek cezanında artmasına neden olur mu?
    30297 Pratik Ahlak 2010/10/07
    Günahta ısrar etmek, deyimi iki manada kullanılmaktadır: 1)Günahı tekrarlamak, 2)Günah işledikten sonra tövbe ve istiğfar etmemek.Günahta ısrar etmenin çok kötü sonuçları vardır. Ayet ve rivayetlerde bu durum şiddetle kınanmış ve küçük günahın büyük günaha dönüşmesi, takva dairesinden çıkılması, bedbahtlık, itaat etmemek, insanı küfür ve ...

En Çok Okunanlar