Gelişmiş Arama
Ziyaret
10727
Güncellenme Tarihi: 2011/03/03
Soru Özeti
İslam neden Avrupaya göre Asya’da daha çok yayılmıştır?
Soru
İslam neden bu bölgede (Asya) daha çok yayılmışken, Avrupa’da daha az yayılmıştır?
Kısa Cevap

İslam Asya’da ortaya çıktığı için orada daha fazla yayılmıştır. İslam dininin Avrupa’da daha az yayılmasının, Müslümanların arasındaki ihtilaflar, Öz Muhammedi İslamın güzel çehresinin anlatılamaması vb. gibi nedenleri vardır.

Hz. Peygamberin vefatından sonra, İslam dinin yayılması için çabalar gösterilmeye başlandı. Ama Müslümanların arasındaki ihtilaflardan dolayı istenilen sonuca ulaşılmadı. Hicri 71’le 389 yılları arasında yeniden başlayan çabalar sonucu Afrika ve Avrupa kıtaları İslamın hakimiyetine girdi ve oralarda da bir ölçüye kadar yayıldı. Günümüzde İslam Avrupa ve diğer kıtalarda gözle görülür ve inkar edimeyecek bir şekilde ilerlemektedir.

Ayrıntılı Cevap

Bu konu bu kısa yazıya sığmayacak kadar çok geniş bir konudur. Ancak şu kadarıyla yetinelim ki, İslam dini Asya’da (Hicaz’da Mekke şehrinde) doğduğundan onun yayılışı da İslamın beşiği olması hasebiyle Asya’da olmuştur. İslam dininin Avrupa’da daha az yayılmasının, Müslümanların arasındaki ihtilaflar, Öz Muhammedi İslamın güzel çehresinin anlatılamaması vb. gibi nedenleri vardır.

Peygamberimizin vefatından sonra Müslümanlar, Saad Vakkas’ın komutanlığında doğuya, bir başka grubun komutanlığında (Amr b. As, Yezid b. Ebi Süfyan, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ve Şerhebil b. Hasana) Filistin’e ve Halid b. Velid’le Şam’a gittiler. Müslümanlar Faris’e geldiler, ama bu batı ordusu ilerleme kaydedemedi. Çünkü Muaviye b. Ebi Süfyan’ın halifeliği döneminde Rumlarla yapılan antlaşma Müslümanların batıda ilerlemelerine engel olmuştu.[1]

Ayrıca halifeliğin Muaviye tarafından padişahlığa çevirilmesi batının İslamın mahiyetini anlamasına engel oldu ve İslam’a inanmaları için kendilerinde herhangi bir neden göremediler. Bu yüzden büyük Alman bilginlerinden biri şöyle diyor: ‘Muaviye’nin heykelini altından yapıp Almanya’nın başkenti Berlin’e dikmemiz gerekiyor. Çünkü Muaviye’nin İslam’a vurduğu darbe olmasaydı İslam bütün dünyayı kuşatmış, biz Almanlar ve diğer Avrupa ülkeleri Arap ve Müslüman olmuştuk.’[2]

Ama ondan sonra Velid b. Abdulmelik’in zamanında Müslümanlar, Irak, İran, Şam, Mısır ve Afrika’yı Atlantik sahillerine kadar hakimiyetleri altına almış, Cebeli Tarık boğazını geçmişlerdi. Hicri 71 yılında İspanya halkına İslam’ı sunulduktan sonra İslamın daveti diğer Avrupa ülkelerine de ulaştı.

Aynı şekilde Müslümanlar Seyhan ve Ceyhan’dan geçmeyi başarmış, devamlı olarak şehirlerde ve ülkelerde insanları İslama davet ediyorlardı. Böylece Suriye’de merkezi Dimeşk olan büyük İslam imparatorluğu kurulmuş oldu.[3] Dolayısıyla hicri 78 yılı civarına kadar bütün Afrika ve Avrupa İslamın hakimiyetine girmiş oldu. İslamın bu hakimiyeti Avrupa’da hicri 398’e kadar sürdü. 398’de Abdulmelik Mansur’un ölümüyle kardeşi en-Nasır Li Dinillah lakaplı kardeşi Abdurrahman Avrupa hükümetinin başına geçti. O da babası ve kardeşi gibi zamanın Emevi halifesine (Hişam b. Hakem)[4] itina etmiyordu. O, halifelik geleneğinin geri kalanını ortadan kaldırmaya karar verdi. Bu yüzden Hişam’dan kendisini veliaht etmesini istedi. Onun veliahtlığı halkın çoğusunun kızgınlığına ve aile içindeki savaşlara neden oldu. Müslümanlar bu şekilde kendileriyle meşgulken sınırlar korumasız kaldı. İçeride ise taife padişahları ortaya çıktı ve gece gündüz düşmanların gözü önünde birbirlerinin canına düşüp birbirlerini öldürmeye başladılar. Müslümanlar arasındaki bu ihtilaf ve yöneticilerin kötü yönetimleri neticesinde Hıristiyanlar durumu fırsat bilip çeşitli savaşlar yaparak Müslümanları Avrupa kıtasından attılar.[5] Ama sonraları, özellikle günümüzde İslam kültürü Avrupa’da ve dünyanın diğer bütün ülkelerinde önemli ölçüde nüfuz etmiştir.

Bu arada, Avrupalıların gelişmiş teknoloji ve tebliğ imkanlarıyla İslamın çehresini kötü göstermeleri ve hakikatın sesinin halkların duymasına engel olmak için gösterdikleri çabalar da göz ardı edilmemelidir. Bu konu başka bir zaman genişçe ele alınması gereken bir konudur.

Bir başka ihtimalde şudur: Rumlar o zaman Hıristiyan olduklarından Hıristiyanlığı hak bir din olarak görüyorlardı. Savaşarak böyle bir inancın üstesinden gelmek zordu.

Dolayısıyla Müslümanlar onlarla iki cephede savaşmalıydılar. Birisi İslamın hak, Hıristiyanlığın batıl din olduğunun ispatını yapan bilim ve kültür cephesi, diğeri ise düşmanı askeri alanda yenilgiye uğratacak cepheydi. Emevilerin ise bu alanalarda dinlerini savunacak insanları yetiştirmedikleri açıkca görülüyordu.

Bunların yanı sıra, Ehl-i Beyt mektebinin ışığı, Emevilerin taassuplarından dolayı o bölgelere ulaşamadı. Oysa İran ve çevresindeki ülkeler İslamın bu gelişmiş mektebini tanıdıkları için o bölgelerde iki işe birden koyuldular: Biri İslam dinine girmeleri, diğeri onu savunup yaymaları. Abbasilerin, Emevilerin karşında seçtikleri ‘Âl-i Muhammed’in Rızası’ sloganı bu iddiaya en güzel delil olabilir.



[1] -Ahmed b. Ali b. A’sam Kufi, el-Futuh, s.182-305, Muhammed b. Ahmed Mustevfi’nin çevirisi, İntaşarat-ı İlmi Ferhengi, h.ş.1374.

[2] -Salihi Necefabadi, Şehid-i Cavid, s.313, 8. Baskı, Ebi Ca, Bi Ta.

[3] -Şekip Ersalan, Tarih-i Futuhat-ı İslami Der Avrupa, Çeviri: Ali Devvani, s.37, Kitapfuruşi-i Benî Haşim, Bi Ta.

[4] -Bu Hişam, Emevi hakimi olan meşhur Hişam b. Hakem değildir. O, Endülüs hakimlerinden el-Müeyyid Billah’dır. (el-A’lam, c.2, s.310).

[5] -a.g.e. s.295.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cennette uyumak mümkün müdür?
    31928 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Uyku bedenin taşıdığı yorgunluklara verdiği tabii bir reaksiyondur ve bildiğimiz gibi cennete giren hayırsever insanlar Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirttiği üzere orada hiçbir yorgunluğa duçar olmayacaktır. Bu nedenle, rivayetlerde açıklandığı üzere cennete giren insanlar ölüm, uyku, rahatsızlık ve fakirlik gibi maddî dünyayla irtibatlı hususlarla karşılaşmayacaktır. ...
  • Tütün (sigara ve nargile içmek) kullanmanın hükmü nedir?
    9211 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/30
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) belirtilen soru hakkındaki görüşü şudur: “Tütün kullanmak, zararlı olması nedeniyle mutlak olarak haramdır.” Belirtmek gerekir ki; Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin tütün kullanımının haram olduğuna değin fıkhî fetvasının delili onun zararlı olmasıdır ve Ayetullah Mekarim Şirazi’nin fetvasının fıkhî dayanağı da tütünün zararlı ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7584 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7820 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...
  • Acaba istimna (mastürbasyon) günah mıdır? Ondan kurtulmanın yolu nedir?
    542892 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    İstimna (mastürbasyon) diye bilinen kendini tatmin etme büyük günahlardandır ve haramdır[i] ve ağır bir cezası vardır.İstimna ve kendini tatmin etmenin en güzel yolları pratik risalelerde şartları açıklanan evliliktir (daimi ve ya geçici). ...
  • Acaba mezi, vezi, vedi necismidir?
    7662 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/04/07
    İnsan bedeninde idrar yolundan meni ve idrar dışında dışarı çıkan sıvılar bir kaç kısma ayrılır: Büyük abdesten sonra açığa çıkan ve azda olsa yapışkanlık taşıyan sıvı; bu sıvı “vedi” olarak adlandırılır. Cinsel birliktelik sırasında orgazm öncesi ve meninin gelmesinden önce açığa çıkan sıvı; bu ...
  • evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; neslin türenmesi, eğitim, ...
    8877 Pratik Ahlak 2010/11/08
    evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; ...
  • Bir yaratıcısı olmaksızın baştan beri tanrı nasıl mevcuttur?
    11230 Eski Kelam İlmi 2012/08/21
    Tanrının baştan beri nasıl mevcut olduğu sorusu, gerçekte neden tanrı kendi başına ve zatıyla vardır ve her varlığın bir yaratıcısı ve meydana getiricisi bulunmaktadır, diye belirtilen sorunun başka bir ifadesidir. Gerçekte soru şudur: Tanrı nasıl meydana gelmiş ve kim O’nu yaratmıştır? Cevap için birkaç soruya dikkat etmeniz ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    7131 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Günahta ısrar etmek cezanında artmasına neden olur mu?
    30297 Pratik Ahlak 2010/10/07
    Günahta ısrar etmek, deyimi iki manada kullanılmaktadır: 1)Günahı tekrarlamak, 2)Günah işledikten sonra tövbe ve istiğfar etmemek.Günahta ısrar etmenin çok kötü sonuçları vardır. Ayet ve rivayetlerde bu durum şiddetle kınanmış ve küçük günahın büyük günaha dönüşmesi, takva dairesinden çıkılması, bedbahtlık, itaat etmemek, insanı küfür ve ...

En Çok Okunanlar