Gelişmiş Arama
Ziyaret
6185
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
Soru
Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir? Yani Allah insan iradesini daha insan iradî fiilini gerçekleştirmeden önce nasıl bilmektedir?
Kısa Cevap

Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye bir şey yoktur. Diğer bir nokta da nedeni bilmenin aynı sonucu bilmek olmasıdır. Burada Allah evrendeki tüm varlıkların baş kaynağıdır ve O kendi zatını biliyorsa, kesinlikle diğer varlıkları da bilecektir. Bundan dolayı bir gökbilimcisi eğer size hangi zaman ve hangi konumda ay ve güneş tutulmasının olacağını söyleyebiliyorsa, bu onun ay ve güneş tutulmasının nedenini bilmesi sebebiyledir. O, söz konusu nedenin vuku bulması durumunda sonucun da vuku bulacağını bilmektedir. Tüm varlıkların nedenlerinin nedeni olan Allah’ın ilmi nasıl olacaktır?!

Ayrıntılı Cevap

Bu soru gerçekte şu meşhur kelam meselesine dönmektedir: Allah’ın eşyalara yönelik ilmi onların icat edilmesinden önce midir, sonra mıdır? Esasen Allah için böyle bir ilim mümkün müdür, değil midir? Bu soruya yanıtlarken mukaddime sıfatıyla bazı noktalara işaret etmeliyiz.

1. Bazı âlimlerin[1] belirttiğine göre bu en zor kelamsal ve felsefî meselelerden biridir. Hatta mütekellim ve filozoflar bazı yerlerde acayip ve tuhaf yanıtlara başvurmuşlardır.[2] 

2. Felsefe ve kelam kitaplarında Allah’ın ilmini iki kısma ayırmaktadırlar.

2.1. Allah’ın Kendi Zatına Yönelik İlmi: Felsefe ve kelam kitaplarında Allah’ın zatına yönelik ilmi hakkında alimlerin kanıtları tam bir şekilde açıklanmıştır. Soruya konu olan husus bu olmadığından buna değinmiyoruz.

2.2. Allah’ın Eşyalara Yönelik İlmi: Bu ilim ya eşyaların icadından öncedir ya da onların icat edilmesinden sonradır.

Allah’ın kendi zatına ve icat edilmeden önce haricî eşyalara yönelik ilmi zatî ilim ve icat edildikten sonra haricî eşyalara yönelik ilmi ise fiilî ilim olarak adlandırılır.

Allah’ın İcat edildikten sonra eşyalara yönelik ilmi de sorunun konusu değildir ve şimdiye dek hiç kimse bunu soru konusu yapmamıştır.[3] Bundan dolayı değinmemiz gereken tek husus, Allah’ın icat edilmeden önce eşyalara yönelik ilmidir. İslam âlimleri bu soruya değişik yanıtlar vermiştir ve biz sadece onların üçünü açıklamakla yetineceğiz.

A. Yüce Allah nezdinde hiçbir şekilde zaman ve mekân yoktur. O’nun mukaddes varlığı tüm zaman ve mekânları kuşatmıştır. Geçmiş, hal ve gelecek O’nun için birdir. O’nun varlığının mahlûklardan önce olmasını, nasıl zamansal bir öncelik olarak bilmek olanaksızsa, aynı şekilde O’nun mahlûkların varlığına yönelik ilmini zamansal öncelik olarak bilmek de olanaksızdır.[4] Başka bir tabirle insanın bilmeye güç yetiremediği ilimler kendi varlıksal haddi dışındadır. İnsanın bilmeye kadir olduğu ilimler ise kendi varlıksal haddinde olan ilimlerdir. Allah’ın hiçbir had taşımadığı ve hiçbir şeyin O’nu sınırlayamayacağı göz önünde bulundurulursa, hiçbir şeyin Allah’ın ilmi dışında olmadığı anlaşılacaktır.[5] Daha sade bir ifadeyle, “Allah geçmişte bizim gelecekte ne yapacağımızı bilmektedir”, diye bir şey söz konusu değildir; bilakis Allah zaman üstü olarak bu meseleyi bilmektedir. O, bu konuyu şimdiki zamandaki bir gerçekliği bildiği gibi bilmektedir; çünkü tüm zamanlar O’nun için haldir. Aquinali Thomos’ın deyimiyle, “bir caddede yürüyen kimse, kendisinden sonra gelenleri görmez; ama bir yükseklikten tüm caddeye bakan kimse, bir bakışta caddeyi geçmekte olan tüm yayaları gözlemler.” Elbette bu yükseklik Allah için ezeli ve ebedi olmaktır. Allah belirtilen yükseklikten zaman caddesini görmektedir. Ama bu caddenin zamansal yayaları olan biz ise, sadece caddede ilerlediğimizde azar azar ona yönelik ilim sahibi oluruz.[6] 

B. Allah hakkında ilmin mefhumunun ne olduğuna dikkat etmek, bu meseleyi halletmek için çok önemlidir. Felsefeciler ilimi huzurî ve husulî diye iki kısma ayırmıştır. Eğer bilinen hiçbir vasıta olmaksızın bilenin nezdinde hazır olursa, bu huzurî ilimdir. Ama bilinen zihindeki sureti vasıtasıyla bilen nezdinde hâsıl olursa, bu husulî ilimdir. Örneğin insanın Kâbe’ye yönelik bilgisi husulî bilgidir; çünkü onu bilmek için ilkönce zihinde Kâbe’nin bir sureti icat edilmekte ve sonra o surete dönük bir bilgi ortaya çıkmaktadır. Ama insanın kendi iradesine veya zihnî suretlerine dönük ilmiyse, huzurî ilimdir; çünkü bu ilimde hiçbir suret vasıta olmamıştır.[7] Allah’ın ilmi konusunda Allah’ın varlıklara yönelik ilminin husulî ilim olmayıp huzurî ilim olduğu noktası çok önemlidir; çünkü aksi takdirde eşyalara dönük bilgi elde etmek için Allah’ın onların suretlerine ihtiyaç duyması gerekecektir. Oysaki Allah her ihtiyaç duymadan beridir. Yanı sıra huzurî ilimde bilinenin bilmeden önce olmasına gerek yoktur; huzurî ilimde durum tersinedir ve bilme bilinenden önce var olmalıdır.[8] 

C. Belirtilen hususlar bir yana, Allah’ın icat olmadan önce eşyalara yönelik ilminin olasılığı ve tahakkuk etmesi hakkında bazı deliller getirilmiştir ve biz burada onların en önemlilerine işaret ediyoruz:

Sebebi bilmek sebebin vaki olduğunu da bilmektir. Neden olması cihetiyle nedeni bilmek, sonucu da bilmektir. Nedeni bilmekten kastedilen şey, sonucun varlığına menşe olan boyutu bilmektir. Örneğin bir gökbilimci ay veya gök tutulmasının ne zaman olacağını bildirdiğinde, bu onun eflak kanun ve hesaplarını bilmesinden kaynaklanır. Başka bir ifadeyle onların nedenlerini bildiği için onları da bilmektedir. Yahut mesela bir doktor bir hastalığın nedenlerini bildiği için, bu nedenleri bir hastada gördüğü zaman, bu hastanın kaç güne kadar sorunla karşılaşacağını teşhis etmektedir. Bu delilin benzerini Allah için de kullanabiliriz. Şöyle ki; evrendeki tüm varlıklar Allah’ın varlığının sonucudur ve Allah’tan başka onların bir nedeni yoktur. Bundan dolayı Allah’ın kendi zatına yönelik ilmi, onların gerçekleşmesine sebep olan hususa yönelik ilmin aynısıdır. Başka bir ifadeyle, Allah’ın kendi zatına yönelik ilmi, tüm evrenin kendisinden yaratıldığı hususa yönelik ilimdir ve o hususa yönelik ilim de sonuca yönelik ilmin gereğidir.[9] Mesela Allah’ı nurların nuru bilecek olursak, diğer varlıkların tümü O’nun ışıklarıdır; o halde eğer Allah kendi zatını (ki nurların nurudur) biliyorsa, evrendeki tüm varlıkları bilecektir. Çünkü onların tümü O’nun zatının yansımasıdır.[10] Yahut ekilen bir tohum eğer kendini tanısaydı, kendinde yeti halinde olan yaprak, dal, sap, gül ve meyveyi de kendini tanımanın yanında tanırdı.[11]     



[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Felsefe, c. 2, s. 411, Çap Ve Neşr-i Beynelmilel-i Tebliğat-ı İslami.

[2] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Bidayetü’l-Hikmet, s. 204 – 207, Müessesetü’l-Neşri’l-İslamî.

[3] Sübhani, Cafer, Muhazarat Fi’l-İlahiyat, s. 113, Merkezu’l-Alemi lid-Derasati’l-İslami, çap-ı sevvom, 1411 h.k.

[4] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Felsefe, c. 2, s. 412.

[5] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsiru’l-Mizan, tercüme-i Seyid Muhammed Bakır ve Musevi Hemedani, c. 11, s. 419, Defter-i İntişarat-ı Camia-i Müderrsisin-i Havza-i İlmiye-i Kum.

[6] Petersun, Maykıl, Akıl Ve İtikad-ı Dini, Ahmed Neraki ve İbrahim Sultani, c.122, Terh-i Nu.

[7] Faali, Muhammed Taki, Ulum-ı Paye, Nazariye-i Bidahet, s. 66 – 68, Daru’s-Sadıkin, çap-ı evvel.

[8] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsiru’l-Mizan, tercüme-i Seyid Muhammed Bakır ve Musevi Hemedani, c. 14, s. 383.

[9] Sübhani, Cafer, Muhazarat Fi’l-İlahiyat, s. 113 – 114.

[10] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Felsefe, c. 2, s. 412.

[11] Aleme Hilli, Keşfu’l-Murad, Şerh-i Allame Şa’rani, s. 398, Kitapfuruşi-i İslamiye.

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar