Gelişmiş Arama
Ziyaret
12995
Güncellenme Tarihi: 2010/04/29
Soru Özeti
Peygamber (s.a.a) zamanında ve Peygamber (s.a.a)’den önce kadınların tesettürü nasıldı?
Soru
Tarihten yararlanarak, Peygamber (s.a.a) zamanında hicabın nasıl ortaya çıktığını söyleyebilir misiniz?
Kısa Cevap

Bazen tesettür kelimesi yerine hicap kelimesi kullanılmaktadır; hicap sözlükte; perde, örtü ve iki şey arasındaki engel ve ayırıcı anlamına gelmektedir. Tabi müfessirlerin ve araştırmacıların söylediği gibi, hicap kelimesinin kadınların örtüsü anlamında kullanılması günümüzde ortaya çıkmıştır, yani yeni bir terimdir. Geçmişte, özellikle fakihlerin kullandığı kelime, örtünme anlamında olan Arapça “sitr” veya “tesettür” kelimesidir. Bu konu hakkında geçmiş tarihten de anlaşılan şey; tesettürün, kadınların örtüsü olarak İslam’dan önce de çeşitli dinler arasında değişik şekillerde var olduğu, ancak İslam dininin bunun çerçevesini belirlemiş olmasıdır.

Peygamber (s.a.a) zamanında, kadınların örtüsü o zamanda geçerli ve yaygın olan örtünme şekliydi. Yani kadınlar bedenlerini örtüyor ve başlarına da bir eşarp takıyorlardı. Ancak kulakları, boyunları ve sinelerinin bir kısmı açık kalıyordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.a)’e ayet nazil oldu ve kadınların açıkta kalan kısımlarını da kapatmaları ve bu şekilde ziynetlerinin gizli kalması emredildi.

Ayrıntılı Cevap

Bazen tesettür kelimesi yerine hicap kelimesi kullanılmaktadır; hicap sözlükte, perde, örtü ve iki şey arasındaki engel ve ayırıcı anlamına gelmektedir.[1] Müfessirlerin ve araştırmacıların söylediği gibi, hicap kelimesinin kadınların örtüsü anlamında kullanılması terimsel bir manadır ve bu kullanım günümüzde ortaya çıkmıştır, yani yeni bir terimdir. Ancak geçmişte, özellikle fakihlerin kullandığı kelime, Arapçada “sitr” olarak kullanılan ve örtü anlamına gelen kelimeydi.[2]

Kadınların, kendilerini namahrem erkekler karşısında örtmelerinin gerekli oluşu, İslam dininin önemli hükümlerinden biridir. Kuran-ı Kerim, kadınların gelişip yücelmesi, hem aile ve hem toplum düzeninin sağlıklı kalması için tesettürü kadınlara farz kılmıştır.

Tarihe bakıldığında görülen şudur ki; tesettür, İslam’dan önce de çeşitli dinler arasında, değişik şekillerde vardı. Örtünme hükmü, sonradan oluşturulup meydana getirilen bir hüküm değildir. Yani bu hükmü yalnız İslam dini karar kılmamıştır, aksine var olan bu hükmü kabul etmiştir. Peygamber (s.a.a)’in zamanından da anlaşıldığı üzere, İslam dini bu hükmün sınırlarını belirlemiş ve güçlendirmiştir.

İslam’dan önce, İran’daki Yahudi kavimler arasında ve yine Hindistan’da ağır bir tesettür şekli vardı.[3]

Bu nedenle tarihten anlaşılan şey şudur ki; kadınların Peygamber (s.a.a) zamanında da örtünmeleri vardı ama bu tam anlamıyla bir tesettür değildi. Arap kadınları, genellikle uzun ama yakaları açık elbise giyerlerdi, yani boyun ve sineleri gözüküyordu. Başlarına örttükleri eşarbın alt kısımlarını arkalarına atıyorlardı. Doğal alarak bu durumda kulakları, küpeleri, sinelerinin bir kısmı ve boyunları görünüyordu.[4] Netice olarak, kadınların Peygamber (s.a.a) zamanında da tesettürleri vardı ve beden ve başlarını örtüyorlardı, ancak boyunları, sineleri, ziynet yerleri ve erkeklerin şehvetini tahrik ettirecek yerleri açıkta kalıyordu. İmam Bakır (a.s)’dan şöyle rivayet edilmektedir: “Bir gün, Medine’nin o sıcak havasında, her zamanki gibi eşarbını arkasına atmış, boynu, kulakları ve küpeleri gözüken genç bir kadın sokaktan geçiyordu. Peygamber Ekrem (s.a.a)’in ashabından olan genç bir adam ise karşıdan geliyordu. Gördüğü bu manzara, onu o kadar etkimiş ve o güzel kadını seyretmeye öyle dalmıştı ki, hem kendisinden ve hem de etrafında olan şeylerden bihaber olmuştu, hatta önüne bile bakmıyordu. Kadın başka bir sokağa girdiğinde o genç adam da gözleriyle kadını takip ediyordu. Bu şekilde ilerlerken, aniden duvarda bulunan bir kemik ve ya şişe parçası çıkıntısına çarpar. Genç adamın yüzü yaralanır ve kendisine geldiğinde, başını ve yüzünü kanlar içinde bulur. Bu şekilde Peygamber Ekrem (s.a.a)’in yanına giderek olayı anlatır.[5] Tam o sırada örtünme ile ilgili ayet-i kerime inmiştir.”[6] “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.”

Bu ayetin, hicap ve örtünün sınırlarını belirlemekte olduğu oldukça açıktır. Çünkü zaten, bedenin diğer kısımları o zamanki yaygın olan elbise ve eşarplarla kapatılıp örtülüyordu ve sadece boyun ve sinenin bir kısmı açıkta kalıyordu.[7]

Bu ayette dikkat edilmesi gereken kısım, şu cümledir:

وَلْیَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُیُوبِهِنَّ Ragıp, Müfredat isimli kitabında şöyle demektedir: “Humr” kelimesinin asıl anlamı, bir şeyi örtmektir ve bir şeyleri örten şeye “humr” denilmektedir. Ancak pratikte kadınların başlarını örttükleri şeye “humr” denilmektedir[8] ve bu ayetin nazil olduğu zamanda, kadınların eşarplarını arkaya toplayıp boyun ve sinelerinin bir kısmının açıkta kaldığı söylenmektedir.[9]

Sonuç olarak, ayetin manası şöyle olmaktadır: “Kadınlar, boyun ve sinelerinin örtülmesi için eşarplarını boyun ve sinelerinin üzerine kadar örtmelidirler.”

İbn-i Abbas, bu ayetin bir bölümünün tefsirinde şöyle demektedir: “…Yani kadın saçını, sinesini, boynunu ve boğazının alt kısmını örtmelidir.”[10]

Ayşe’den şöyle nakledilmektedir: “Hiçbir kadını Ensar kadınlarından daha iyi görmedim Nur Suresi’nin 31. ayeti nazil olduktan sonra onların asla geçmişte olduğu gibi dışarıya çıktığı görülmemiştir.[11]



[1] İbn-i Mensur, Lisan’ul Arap, Hicap kelimesi

[2] Tefsir-i Numune, c: 17, s: 402; Mutahhari, Murteza, Hicap Meselesi, s: 78

[3] Will Durant, Tarih-I Temeddün, c: 12, s: 30; c: 1, s: 552

[4] Mutahhari, Murteza, Mecmue-yi Asar, c: 19, s: 484–485

[5] Feyz-i Kaşani, Tefsir-i Safi, c: 5, s: 230; Mutahhari, Murteza, Mecmue-yi Asar, c: 19, s: 485

[6] Nur Suresi, 31. ayet,

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ یَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَیَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا یُبْدِینَ زِینَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْیَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُیُوبِهِنَّ وَلَا یُبْدِینَ زِینَتَهُنّ

[7] Daha fazla bilgi için bkz: Kadın Hicabının Sınırları, 495. soru

[8] Ragıp İsfehani, Müfredat-I Elfaz-ı Kuran, “Humr” kelimesi

[9] Gureşi, Seyit Ali Ekber, Kamus-u Kuran, c: 2, “Hecebe” kelimesi

[10] Tabersi, Mecme’ul Beyan, c: 4, s: 138

[11] Tefsir-i Kaşani, c: 3, Nur Suresi’nin 31. ayetinin tefsiri

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17221 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Hz. Muhammed (s.a.a) Nerede Toprağa Verilmiştir?
    8777 تاريخ بزرگان 2011/10/23
    İslam Peygamberi, Ebrehe’nin askerleriyle[1] Allah’ın evine hücum ettiği yılda doğmuş ve kırk yaşındayken Hira mağarasında ibadetle meşgulken Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.a) çağrısını ilkönce gizli olarak başlatmış ve Allah’ın emriyle açık çağrısına da yakınlarından başlamıştır.[2] Hz. Peygamberin ...
  • Astıma müptela olan oruçlu bir şahsın sprey kullanmasının hükmü nedir?
    7095 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mercilerin çoğu, ilaç yerine istifade edilen iğne ve serum gibi şeylerin kullanımını caiz bilmektedir. Elbette belirtilen hususların yemek yerine istifade edildiği yerde onlardan sakınmak gerekir.[1] Aynı şekilde nefes darlığı için kullanılan sprey eğer ilacı sadece akciğere aktarırsa, orucu bozmaz.
  • Gönüllerine göre eş bulamayan, evlilik zamanı gelmiş kızların duası hangisidir?
    18099 Pratik Ahlak 2012/07/21
    Saygıdeğer okuyucumuz; Sizin nazarınızdaki dua Şeyh Abbas Kummi’nin “Mefatihu’l Cinan” kitabında zikredilmiştir ve o dua şöyledir: Şeyh ve Seyyid, Mufazzal bin Ömer’den şöyle rivayet etmektedir: Bir gün İmam Cefer-i Sadık’ı (a.s) Cafer-i Tayyar namazını kılarken gördüm ve namazı kıldıktan sonra ellerini kaldırarak nefesi ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8247 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12435 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...
  • Abdest ve teyemmümün felsefesi nedir?
    10117 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/12
    Banyo yapıldığı zaman ortaya çıkan şey dış temizliktir. Dış temizliğin yanı sıra, manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Bu da ancak abdest ve gusülle gerçekleşir. Su kullanma imkanı yoksa, manevi ve batıni taharet için, abdest ve guslün yerine teyemmüm alınır. Ama bu, teyemmümün dış temizliğe faydası olmadığı ...
  • Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
    10641 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve ...
  • Niçin insan (intihar ederek) hayatı kendinden selb edemiyor?
    7274 Ahlak 2010/11/09
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar