Gelişmiş Arama
Ziyaret
10840
Güncellenme Tarihi: 2011/11/17
Soru Özeti
İbni Sina, Şeyh İşrak ve Molla Sadra görüşlerinde hayal âlemi nasıl bir âlemdir?
Soru
İbni Sina, Şeyh İşrak ve Molla Sadra görüşlerinde hayal âlemi hakkında bir açıklama yapar mısınız?
Kısa Cevap

Şeyhi İşrak şuna inanmaktadır: Misal veya hayal âlemi maddeden soyut ama eserlerinden yoksul olmayan varlığın bir mertebesidir. Yani mahsus (hissedilen) ile ma’kul (akledilen) veya madde ile mücerret (soyut) arasındadır. Bu nedenle her iki âlemin (mahsus ve ma’kul) bazı nitelik ve özelliklerine sahiptir.

Molla Sadra şöyle inanmaktadır: Hayal âlemi bedenden ve içinde bulunduğumuz âlemden ayrı ve soyut bir cevherdir. Ama soyutluğu akılsal şeklinde soyut değil, bilakis cüz’i (tikel) idraksel âlemindedir, tözsel (cevheri) bir neş’e (âlem) madde ile kaimdir. Başka bir mazhar değildir. Bağımsız ve reel (ayni) bir âlemdir ki onun reel ve ayni vücudu şuurun, idrakin ve hayalsal suretlerin kendisidir. Hazır oluşunda ve kalıcılığında (beka) cisimsel maddenin hazır (var) olmasına ve kalıcılığına bağlı değildir. Belki cisimsel madde has ve özel nitelikli bir aynaya benzer ki idrake özgün âlemde suretleri tasvir etmek için nefsi hazır konuma getirir. Bu suretleri tasvir edilebilmesi için nefis içiz ortam hazırlıyor.

Şeyh er-Resi İbni Sina hayal (misal ve ide) âlemini inkâr ediyor. Onun inancına göre suret, form ve miktarın maddesiz şekillenmesi imkansızdır.

Ayrıntılı Cevap

Hayal âlemi (his ve hissi idrak merhalelerinden olan) hayal yetisinden farklıdır. Hayal yetisinde ve onun tarifinde kimsenin ihtilafı yoktur. Ama hayal âleminin tarifi konusunda meşşa’a (Arısto takipçileri) ve işrak ekollerin (Eflaton takipçileri) arasında ihtilaf var. Yani aslında filozoflar batini ve içsel yeti olup her kes tarafından kabul görülen hayali suret ve hayal yetisinin yanı sıra misal veya hayal âlemi isminde bir şeyden bahsediyorlar.

Bu mukaddimeden sonra Şeyh İşrak, İbni Sina ve Molla Sadra perspektifinden bu alemi konu edip hakkında bir açıklama yaparız.

Şeyhi İşrak Anlayışında Alemi Misal:

Şeyhi İşrak (Şahabuddin Suhreverdi) şöyle inanmaktadır: Varlık sisteminde Meşşailerin de kabul gördükleri akıllar (ukul), nefisler (nufus) ve cisimler (ecsam) âlemlerinin var olmasının yanı sıra başka bir âlemde vardır. Bu âleme âlem-i misal, âlemi hayal ya müsül-i (suretler) muallâka denilmektedir.

O şöyle der: Hayal veya Misal âlemi, varlık ve vücud âleminin bir mertebesidir. Bu mertebe maddeden soyut ama eserlerinden soyut değildir. Yani mahsus ile ma’kul veya soyut ile madde arasında var olan bir âlemdir. Bundan dolayı her iki âlemin (madde ile ma’kul) bazı nitelik ve özelliklerini taşımaktadır. Berzahi veya misali bir varlık nicelik ve nitelik, hakeza konum (vez’a) ve diğer arazlar gibi özelliklere sahip olmasıyla birlikte maddeden soyut bir varlıktır.[1]

Şeyh-i İşrak şöyle inanmaktadır: Mahsus ve cisimsel âlemden ma’kul âlemine bir vasıta âlem olmaksızın direk geçmek imkânsızdır. Dolayısıyla bu iki âlem arasında başka bir âlemin var olması zorunlu ve bu ikisinin arasında yer alan âlemin kendisi hem mahsus âlemin bazı özelliklerini hem ma’kul alemin bazı özelliklerine sahip olmalıdır. Arada olan bu âlemi “misal” veya “hayal” âlemi olarak isimlendiriyor. Epistemolojik bağlamda var olan mertebelerden hissi idrak ile akli idrak arasında yer alan hayali idrake tekabül ediyor. Yani Şeyh İşrak (Suhreverdi) hayali suretleri “kaim-i bizat” (zatıyla kaim) şeklinde olduğunu kabul eder. Bu suretleri mekâna sahip ve suveri muntabia (nefiste tecelli etmiş ve onunla kaim olan) türünden değildir. Belki bu suretleri nefisten ayrı dış âlemde mevcut olduğunu söyler. Ona göre hayali suretler ne zihin âleminde ne dış âlemindedir. Belki dışsallığa sahip olan misal veya hayal âlemindedir.[2] Başka bir ifadeyle; hayali suretler mevcuttur ve tahakkuk etmiş, ama ne âlem-i ayinde (dışsal âlemde) ne âlemi zihindedir. Bu suretler ukul âleminde (akıllar âleminde) de değildir. Zira âlem-i ukulda boyut, nicelik ve nitelik yoktur. Dolayısıyla hayli suretlerin başka bir yerde var olduğunu söylemek lazım ki o da âlem-i misal veya ayrı bir âlemdedir.

O hayal âlemine vücut bağışlayan illetinin de ukuli arziye (ensel akıllar) ile isimlendirilen ukuli mütekafie olduğunu söyler. Misal âleminde tözsel (cevher) suretler temesül (şekil) kabul etmiş ve farklı şekillerde zuhur bulmuştur. Zira misal veya hayal âleminde farklı şekil veya farklı mahiyetlerin tözsel fiiliyeti vahdeti şahsiyesine zarar vermez. Örneğin bireylerden bir grup tarihsel bir kimsenin kişiliği hakkında araştırmaya koyulduğunda bütün bu gruptaki fertlerin o kimsenin şahsiyeti hakkındaki tasavvurları farklıdır. Ama burası kesindir ki bütün bu fertler tek ve muayyen bir kişi hakkında konuşur ve onların bu kişi hakkındaki farklı tasavvurları bu kişinin vahdeti şahsiyesine bir zarar vermiyor. Dolayısıyla bir şeyin farklı suret ve şekilleri o şeyin vahdeti şahsiyesiyle tezat teşkil etmiyor. Bu nedenle bir şey farklı şekil ve suretlere bürünebilir.[3]

Molla Sadra Anlayışında Alemi Misal:

Molla Sadra şöyle diyor: Hayal müşterek hissinden farklıdır. Zira hayal suretlerin bekçisidir. Müşterek his ise suretleri kabul eden yetidir.

Molla Sadra’nın düşüncesine göre hayla âlemi bedenden ve bu âlemden ayrı bir âlemdir. Ama akıldan ayrı bir âlem değildir. cüz’i idraksal âleminde bir varlık ve tözsel bir neş’e (alem)dir. Madde ile kaim ve başka bir mazhar değildir. Bağımsız ve dışsal bir âlemdir. Onun bu dışsal ve ayini vücudu, şuurun, idrakin ve hayali suretlerinin aynısıdır. Var oluşu ve kalıcılığında (beka) cisimsel maddenin var (hazır) olmasına muhtaç değildir.

 Belki cisimsel madde has ve özel nitelikli bir aynaya benzer ki idrake özgün olan âlemde suretleri tasvir etmek için nefsi hazır konuma getirir. Bu suretleri tasvir etmek için nefis için ortam hazırlıyor.[4]

Dolayısıyla bu âlem doğal (tabiat) ve hareket âleminin haricinde bir âlemdir. Molla Sadra azap ve sevap, mükâfat ve ceza, yeninden diriliş ve barzahı buna döneceğine inanıyor. Sadraya göre munfasıl (ayrı) hayali bir cihetle (bir anlamda) misal âlemidir. (Şeyhi işrak anlayışında) muttasıl (bitişik) hayal karşısındadır.[5]

İbni Sina Anlayışında Misal Alemi:

Müslüman filozoflar içerisinde Meşşa mektebine mensup filozoflar özellikle Şeyh-u er-Reis ibni Sina hayal âlemini (misal) inkâr ediyorlar. O şöyle inanıyor: Suret, şekil ve miktarın madde olmaksızın tahakkuk bulması imkânsızdır.

Şeyh-u er-Reis “ilahiyat necat” adlı eserinde şöyle yazıyor: Sureti cimsiye, sureti cimsiye olma itibariyle farklılığı ve ihtilafı kabul etmez. Dolayısıyla onlardan bir kısmı medde ile kaim (var) olsun bir kısmı da kaim olmasın. Zira mahiyet cihetiyle hiçbir şekilde ihtilafa sahip olmayan tek tabiat vücut zarfında ihtilafı kabul etmesi muhaldir. Çünkü tabiatı tek olan bir şeyin vücudu da tek olacaktır. Diğer taraftan bu tabiat ve “suret cimsiye” üç hallet şeklinde tasavvur edilmesi mümkündür; ya madde de olmalı ya madde de olmamalı veya onun bir kısmı madde de bir diğer kısmı da madde dışında olmalı. Ama onun bir kısmı madde de ve bir diğer kısmı madde dışında olma faraziyesi imkânsızdır. Zira onu hiç ihtilafsız ve tek bir hakikat şeklinde tasavvur etmiştik. Buna binaen ya bu hakikatin tamamı madde ile olmalı ya maddeden tamamen uzak ve biniyaz (zengin) olmalıdır. Bu hakikat tamamen maddeden biniyaz (zengin) olmadığı için netice alıyoruz ki bu hakikatin tamamı maddeye bağlı ve onunla kaimdir. [6]    



[1] İbrahim Dinani, GULAMHÜSEYN, “Şuai Endişe der Felsefei Suhreverdi”, 1379, beşinci baskı, Tahran: İntişariti Hikmet, s. 363.

[2] Kutbu Dini Şiraz, MUHAMMED BİN MESUD KAZURANİ, “Şerhi Hikmetül-İşrakiye’i Suhreverdi”, birinci baskı, Tahran: Encümen Asar ve Mefahiri Ferhengi, 1383, hazırlayan: Abdullah NURANİ ve Mehdi MUHAKKIK, s. 450.  

[3]Şuai Endişe der Felsefei Suhreverdi”, s. 364.

[4] Molla Sadra, “el-Haşiyetü Alal İlahiyat”, c. 1, s. 138.

[5] Secadi, seyit CAFER, “Ferheng-i Istılahat-i Felsefi-i Molla Sadra”, Vezareti Ferheng ve İrşadi İslami, 1379, Tahran, s. 232-233; Mollah Sadra, “Mebde ve Mead”, Tahran çapı, tercüme: Muhammed Hüseyin Erdekani, s. 474-476.

[6] Şeyhu er-reis, ibni ,Sina, “ilahiyati Necat”, mekalei evel, fesli bencum, tercüme: Dr. Yesribi, s. 39-40.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13286 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Zina zade hakkında rivayet edilen hadisler hangileridir?
    8914 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Zina sonucu doğan çocuğun (zina zade) İslam nazarında Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve masum İmamlarımızın (a.s.) rivayetlerinde beyan edilmiş, özel hükümleri vardır. O, hadislerden bazılarının adresleri şunlardır:1-   Zina zadenin mirası: “Vesailuş-Şia”, c.26, ...
  • Cenabet guslü alınmazsa namaz ve orucun kazasını yerine getirmek farz olur mu?
    11948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/30
    Bu konuda kendi taklit merciinizin fetvasına göre amel etmelisiniz. Büyük taklit merciilerinin ‘Yıllarca cenabetli olarak namaz kıldım, oruç tuttum. Ama cenabetlinin gusül alması gerektiğini bilmiyordum. Bu durumda görevim nedir?’ sorusuna verdikleri cevaplar şöyledir:Ayetullah Humeyni, Behcet, Tebrizi, Hamanei, Mekarim, Vahid:
  • Ahzap suresinin 37. ayetinin nüzul sebebi nedir?
    28705 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Ahzap suresinin 37. ayeti Peygamber’le (s.a.a) Cahş’ın kızı Zeynep’in evliliği hakkında olup şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye ‘eşini bırakma ve çekin Allah'tan’ diyordun.’Zeyd bin. Harise azad edilmiş bir köle olup, Peygamber (s.a.a) onu kendisine ...
  • Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
    9549 Sire 2009/04/08
    Abdestayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27622 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7057 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba Nebiyi ekrem (s.a.a) ezanda kendi nübüvvetine ve hazreti Ali’nin (a.s.) velayetine şehadet veriyor muydu? Neden zamanımızın imametine şehadet vermiyoruz?
    8512 Fıkıh Tarihi 2015/05/20
    Rivayetler esasınca şu müsellemdir ki İslam Peygamberi (s.a.a.) ezanda kendi nübüvvetine şehadet veriyordu. Zira nebiyi ekrem (s.a.a.) diğer insanlar gibi şer’i hükümlere ve tekliflere amel etmeye mükellef olmadığını ispatlayan has bir delil var olmadığı sürece mükellefti. Ezan bağlamında müstesna kılındığına dair hiçbir delilimiz yok iken mükellef olduğuna ...
  • Allahın sıfatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz halde neden günah işliyoruz?
    9927 Pratik Ahlak 2010/11/09
    Allah amellerinizden haberdar ve Onun kadir ve hekim olduğunu bilmek insanı itaat yapmaya sürüklemez. Şeytan Allahın sıfatlarını biliyordu, ama Onun emrine sırt çevirdi.İlahi sıfatlar hakkındaki ilim, itikat ve iman ile birlikte olunca, insanı amele sevk eder. Ama heva ve ...
  • Neden İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir?
    9862 تاريخ بزرگان 2012/05/16
    İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik ve imamet ...

En Çok Okunanlar