Gelişmiş Arama
Ziyaret
19824
Güncellenme Tarihi: 2009/10/10
Soru Özeti
Şirk nedir?
Soru
Şirk nedir?
Kısa Cevap

Şirk lügatte, pay vermek anlamındadır, Kur’ani kullanışta ise şirkten kasıt Allah-u Teala’ya ortak ve benzer koşmaktır. Şirk, tevhit ve “hanifliğin karşısında yer almaktadır. Hanif yani, istikamet ve itidale yönelmek. Muvahhit insanlar şirkten yüz çevirip tevhit esasına yöneldikleri için onlara hanif denir.

Şirk iki kısma ayrılır: Akide de şirk ve amelde (ibadet ve itaatte) şirk.

Akidede şirkin de kısımları var:

1- İlahiyatta şirk: Allah’ın dışında, bütün ilahi sıfatlara sahip müstakil başka bir varlığın olduğuna inanmak

2- Yaratmada Şirk: Alemde müstakil iki ayrı yaratıcının olduğuna inanmak

3- Rububiyette Şirk: Alemdeki işlerin idaresinde birbirinden ayrı rablerin olduğuna inanmak

Amelde şirkte iki kısıma ayrılmaktadır:

Açık şirk ve gizli şirk.

Bunların hükümleri fıkıh ve kelamda açıklanmıştır.

Kur’an’a göre şirkin bütün kısımları sapıklık ve Allah’a büyük bir zulüm sayılmaktadır.

Günümüzde bazı fırkalar, şirk meselesini bahane edip başkalarını suçlamaktadırlar. Böyleleri kendilerini delil yönünden zayıf gördükleri için zorbacı yöntemlere başvurup kendileri dışında kalan bütün Müslümanları dinden çıkmak ve müşrik olmakla itham etmekteler.

Ayrıntılı Cevap

Şirk lügatte pay vermek ve iki ortağın birbirine karışması demektir.[1] Kur’ani kavramda ise hanifin karşısında kullanılmaktadır. Şirkten kasıt, Allah’a ortak ve benzer koşmaktır. Hanif, sapkınlıktan çıkıp doğruluğa yönelmek manasına gelmektedir. Halis tevhid’in takipçileri şirkten yüz çevirip tevhid esasına yöneldikleri için onlara hanif denmektedir. Yine bu yüzden Hanif’in manalarından biri doğru ve müstakimdir.[2]

 

Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de Peygamberine şöyle buyuruyor:

“De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine; tevhid inancı üzere olan İbrahim’in dinine iletti ve o, müşriklerden değildi.”[3]

 

Yine buyurmaktadır ki:

“Ve (yine bana şöyle emredildi): Yüzünü dosdoğru bir şekilde hak dine çevir. Sakın Allah’a ortak koşanlardan olma”[4]

 

Dolayısıyla Kur’an’a göre şirk tevhit ve hanifin tam karşısındadır. Şirkin ne olduğunu bilmek için tevhit ve hanifin ne olduğunu bilmek gerekir. Çünkü eşya zıddıyla tanınır.

Genel olarak şirk iki kısıma ayrılır: Akide de şirk ve amelde şirk.

 

Akidede şirk üç kısma ayrılır:

 

1- İlahlıkta şirk: Allah’ın dışında, bütün cemal ve kemal sıfatlara sahip müstakil başka bir varlığın olduğuna inanmak. Böyle bir inanç küfre neden olur.[5] Bu yüzden Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de Peygamberine şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki: ‘Allah, Meryem oğlu Mesihtir’ diyenler kafir olmuşlardır. De ki: ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’i annesini ve yeryüzünde olanların tümünü yok etmek istese, ona karşı kim ne yapabilir?’ Göklerin, yerin ve bu ikisinin arasındakilerin hakimiyeti Allah’a aittir. (O) dilediğini yaratır ve Allah’ın her şeye gücü yeter.”[6]

 

2- Yaratmada Şirk: İnsanın alemde ayrı ayrı iki yartıcının olduğuna inanmasıdır. Öyle ki alemin işlerindeki yaratma ve tasarruf/etki onların elindedir. Nitekim Mecusiler hayır yaratıcısı (Yezdan) ve şer yaratıcısı (Ehrimen) olmak üzere iki yaratıcının olduğuna inanmaktalar.

 

3- Rububiyette Şirk: İnsan alemde çeşitli rablerin olduğuna inanır. Yani alemdeki işler bu çeşitli rablere ayrı ayrı havale edilmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s) zamanında ki müşrikler böyle bir şirke müptela olmuşlardı. İşlerin idaresinde kimisi yıldızların, kimisi Ay’ın kimisi de Güneşin etkili olduğuna inanırdı.

 

Amelde Şirk:

 

Amelde şirk, ibadet ve itaattaki şirktir.

Yani, insan ilahlık, yaratıcılık ve rablık makamı olduğuna inandığı kimselere karşı huzu ve huşu yapar onlara karşı ibadet ederr.

 

Şunu da bilmek gerekir ki ne yazık ki bazı sapık fırkalar şirk yanlış yorumlayarak din büyüklerine saygı gösteren onların mezarlarını open kimseleri şirkle suçlamaktalar.

 

Bize göre onların şirk için tayin ettikleri ölçülerin hiç bir değeri yoktur. Zira onların koydukları ölçüler, Kur’an’ın ayetleri, İslam Peygamberi (s.a.a) ’in ve O’nun (s.a.a) halifeleri olan On iki İmam’ın (a.s) tutum ve davaranışlarıyla çelişmektedir.

 

Aşağıda onların sahte ölçülerinin bazılarına işaret ediyoruz:

 

1- Allah’ın dışında gaybi güce inanmak; diyorlar ki, birisi Peygamber veya evliyalardan birinden yardım isterse ve onların duaları duyduğuna ve halinden haberleri olduğuna veya hacetini yerine getirdiğine inırsa bud a şirktir.[7]

 

2- Ölülerden hacet istemek, onlardan yardım dilemek ve onlara yönelmek şirktir.[8]

 

3- Dua ve tevessül bir çeşit ibadettir; buna göre Allah’ın dışında birinden istekte bulunmak şirktir.[9]

 

4- Kabirleri ziyaret etmek şirktir

5- Enbiya ve Salihlerin eşyalarına teberrük etmek şirktir.

6- Peygamberin doğumunu kutlamak şirktir.

7- Kabirlere türbe yapmak şirktir.

Ancak onların bu iddialarının hiçbir delili yoktur. Hatta onların bu sözleri tamamen Kur’an ve sünnete aykırıdır.

Bu sahte ölçüler iki kısma ayrılır:

 

1- Bu ölçü ve amellere inançta şirk demelerinin nedeni müşriklerin amellerine benzediği içindir.

 

Bu şüphelerin cevabı şudur: Allah’tan başkasının gaybi güce sahip olduğuna inanmak, onlara tevessül etmekle şifa verildiğine, hacetlerin yerine getirildiğine inanmak eğer tevessül edilen kimsenin ilah olduğu ve kendi başına bu işleri yaptığına inanmak şeklinde olursa bu şirk sayılır Ancak Peygamber ve imamlara tevessül eden hiçbir Müslüman böyle bir inancı taşımaz sadece bunların Allah katında saygın bir makama sahip olduğundan Allah’ın onlara bir takım feyizler verdiğini ve kendi feyzinin aracı kıldığına inanmak şeklinde olursa bunun bir mahzuru yoktur.

 

2- Onların şirk diye niteledikleri, Hz. Peygamber (s.a.a) doğumunu kutlamak, kabirlerin üstüne kubbe ve türbe yapmak, onları öpmek vb işlere gelince bu da yersiz ve temelsiz bir iddiadır. Çünkü bu işler ibadet değildir.

 

İbadet, uluhiyyet veya yaratmak yada rablık makamına inanmaktan kaynaklanan huzu ve huşudur.

 

Ama eğer huzu ve huşu böyle bir inançtan kaynaklanmazsa, asla ibadet sayılmaz. Bu yüzden Allah-u Teala, Yusuf Suresinde Hz. Yusuf (a.s)’ın kardeşlerinin Onun karşısında secdeye kapanmalarını şirk saymamaktadır. Zira onlar Hz. Yusuf’u (a.s) uluhiyet, yaratıcılık ve rablık makamında görmemişlerdir.

 

Müslüman alimler ve bilginler bu gibi sahte ölçülere cevap vermişlerdir.

 

Daha fazla bilgi için Ayetullah Subhani’nin “Buhusun Fi’t Tevhid ve’l Şirk” adlı eserine bakabilirsiniz.



[1] -Mecme-ul Bahreyn, c.5, s.274; el-Ayn, c.5, s.293

[2] -Hanif, Hanefe kipinden olup, sapkınlıktan çıkıp doğruluğa yönelmek manasına gelmektedir. Halbu ki Hanefe’nin manası tam tersinedir. Yani doğruluktan eğriliğe yönelmek demektir. Halis tevhid’in takipçileri şirkten yüz çevirip bu asıl esasa yöneldikleri için onlara hanif denmektedir. Yine bu yüzden Hanif’in manalarından birisi doğru ve müstakim demektir.

Buradan anlaşılıyor ki, müfessirlerin hanif kelimesi için yaptıkları tefsirler yani Allah’ın evini haccetmek, hakkın yolundan gitmek, İbrahim (a.s) ’ın takipçisi olmak, ihlaslı amel gibi manalar yukarıda açıklanan anlamın birer örneğidir. (Tefsir-I Nümune, c.2, s.605)

[3] -En’am/161

[4] -Yunus/105

[5] -Hatırlatmak gerekir ki, şirkin bütün kısımları bir biçimde küfüre neden olur ve bu küfür, hem kelami küfürdür, hem de fıkhi.

[6] - Maide/17

[7] - Mecmuay-ı Fetavay-ı Bin Baz, c.2, s.552

[8] -Feth-ul Mecid, s.68

[9] -el-Reddu Ala’l Rafize (Şia Şinasi’den naklen), Ali Asker Rızvani, s.135-143

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar