Gelişmiş Arama
Ziyaret
20411
Güncellenme Tarihi: 2009/10/10
Soru Özeti
Şirk nedir?
Soru
Şirk nedir?
Kısa Cevap

Şirk lügatte, pay vermek anlamındadır, Kur’ani kullanışta ise şirkten kasıt Allah-u Teala’ya ortak ve benzer koşmaktır. Şirk, tevhit ve “hanifliğin karşısında yer almaktadır. Hanif yani, istikamet ve itidale yönelmek. Muvahhit insanlar şirkten yüz çevirip tevhit esasına yöneldikleri için onlara hanif denir.

Şirk iki kısma ayrılır: Akide de şirk ve amelde (ibadet ve itaatte) şirk.

Akidede şirkin de kısımları var:

1- İlahiyatta şirk: Allah’ın dışında, bütün ilahi sıfatlara sahip müstakil başka bir varlığın olduğuna inanmak

2- Yaratmada Şirk: Alemde müstakil iki ayrı yaratıcının olduğuna inanmak

3- Rububiyette Şirk: Alemdeki işlerin idaresinde birbirinden ayrı rablerin olduğuna inanmak

Amelde şirkte iki kısıma ayrılmaktadır:

Açık şirk ve gizli şirk.

Bunların hükümleri fıkıh ve kelamda açıklanmıştır.

Kur’an’a göre şirkin bütün kısımları sapıklık ve Allah’a büyük bir zulüm sayılmaktadır.

Günümüzde bazı fırkalar, şirk meselesini bahane edip başkalarını suçlamaktadırlar. Böyleleri kendilerini delil yönünden zayıf gördükleri için zorbacı yöntemlere başvurup kendileri dışında kalan bütün Müslümanları dinden çıkmak ve müşrik olmakla itham etmekteler.

Ayrıntılı Cevap

Şirk lügatte pay vermek ve iki ortağın birbirine karışması demektir.[1] Kur’ani kavramda ise hanifin karşısında kullanılmaktadır. Şirkten kasıt, Allah’a ortak ve benzer koşmaktır. Hanif, sapkınlıktan çıkıp doğruluğa yönelmek manasına gelmektedir. Halis tevhid’in takipçileri şirkten yüz çevirip tevhid esasına yöneldikleri için onlara hanif denmektedir. Yine bu yüzden Hanif’in manalarından biri doğru ve müstakimdir.[2]

 

Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de Peygamberine şöyle buyuruyor:

“De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine; tevhid inancı üzere olan İbrahim’in dinine iletti ve o, müşriklerden değildi.”[3]

 

Yine buyurmaktadır ki:

“Ve (yine bana şöyle emredildi): Yüzünü dosdoğru bir şekilde hak dine çevir. Sakın Allah’a ortak koşanlardan olma”[4]

 

Dolayısıyla Kur’an’a göre şirk tevhit ve hanifin tam karşısındadır. Şirkin ne olduğunu bilmek için tevhit ve hanifin ne olduğunu bilmek gerekir. Çünkü eşya zıddıyla tanınır.

Genel olarak şirk iki kısıma ayrılır: Akide de şirk ve amelde şirk.

 

Akidede şirk üç kısma ayrılır:

 

1- İlahlıkta şirk: Allah’ın dışında, bütün cemal ve kemal sıfatlara sahip müstakil başka bir varlığın olduğuna inanmak. Böyle bir inanç küfre neden olur.[5] Bu yüzden Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de Peygamberine şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki: ‘Allah, Meryem oğlu Mesihtir’ diyenler kafir olmuşlardır. De ki: ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’i annesini ve yeryüzünde olanların tümünü yok etmek istese, ona karşı kim ne yapabilir?’ Göklerin, yerin ve bu ikisinin arasındakilerin hakimiyeti Allah’a aittir. (O) dilediğini yaratır ve Allah’ın her şeye gücü yeter.”[6]

 

2- Yaratmada Şirk: İnsanın alemde ayrı ayrı iki yartıcının olduğuna inanmasıdır. Öyle ki alemin işlerindeki yaratma ve tasarruf/etki onların elindedir. Nitekim Mecusiler hayır yaratıcısı (Yezdan) ve şer yaratıcısı (Ehrimen) olmak üzere iki yaratıcının olduğuna inanmaktalar.

 

3- Rububiyette Şirk: İnsan alemde çeşitli rablerin olduğuna inanır. Yani alemdeki işler bu çeşitli rablere ayrı ayrı havale edilmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s) zamanında ki müşrikler böyle bir şirke müptela olmuşlardı. İşlerin idaresinde kimisi yıldızların, kimisi Ay’ın kimisi de Güneşin etkili olduğuna inanırdı.

 

Amelde Şirk:

 

Amelde şirk, ibadet ve itaattaki şirktir.

Yani, insan ilahlık, yaratıcılık ve rablık makamı olduğuna inandığı kimselere karşı huzu ve huşu yapar onlara karşı ibadet ederr.

 

Şunu da bilmek gerekir ki ne yazık ki bazı sapık fırkalar şirk yanlış yorumlayarak din büyüklerine saygı gösteren onların mezarlarını open kimseleri şirkle suçlamaktalar.

 

Bize göre onların şirk için tayin ettikleri ölçülerin hiç bir değeri yoktur. Zira onların koydukları ölçüler, Kur’an’ın ayetleri, İslam Peygamberi (s.a.a) ’in ve O’nun (s.a.a) halifeleri olan On iki İmam’ın (a.s) tutum ve davaranışlarıyla çelişmektedir.

 

Aşağıda onların sahte ölçülerinin bazılarına işaret ediyoruz:

 

1- Allah’ın dışında gaybi güce inanmak; diyorlar ki, birisi Peygamber veya evliyalardan birinden yardım isterse ve onların duaları duyduğuna ve halinden haberleri olduğuna veya hacetini yerine getirdiğine inırsa bud a şirktir.[7]

 

2- Ölülerden hacet istemek, onlardan yardım dilemek ve onlara yönelmek şirktir.[8]

 

3- Dua ve tevessül bir çeşit ibadettir; buna göre Allah’ın dışında birinden istekte bulunmak şirktir.[9]

 

4- Kabirleri ziyaret etmek şirktir

5- Enbiya ve Salihlerin eşyalarına teberrük etmek şirktir.

6- Peygamberin doğumunu kutlamak şirktir.

7- Kabirlere türbe yapmak şirktir.

Ancak onların bu iddialarının hiçbir delili yoktur. Hatta onların bu sözleri tamamen Kur’an ve sünnete aykırıdır.

Bu sahte ölçüler iki kısma ayrılır:

 

1- Bu ölçü ve amellere inançta şirk demelerinin nedeni müşriklerin amellerine benzediği içindir.

 

Bu şüphelerin cevabı şudur: Allah’tan başkasının gaybi güce sahip olduğuna inanmak, onlara tevessül etmekle şifa verildiğine, hacetlerin yerine getirildiğine inanmak eğer tevessül edilen kimsenin ilah olduğu ve kendi başına bu işleri yaptığına inanmak şeklinde olursa bu şirk sayılır Ancak Peygamber ve imamlara tevessül eden hiçbir Müslüman böyle bir inancı taşımaz sadece bunların Allah katında saygın bir makama sahip olduğundan Allah’ın onlara bir takım feyizler verdiğini ve kendi feyzinin aracı kıldığına inanmak şeklinde olursa bunun bir mahzuru yoktur.

 

2- Onların şirk diye niteledikleri, Hz. Peygamber (s.a.a) doğumunu kutlamak, kabirlerin üstüne kubbe ve türbe yapmak, onları öpmek vb işlere gelince bu da yersiz ve temelsiz bir iddiadır. Çünkü bu işler ibadet değildir.

 

İbadet, uluhiyyet veya yaratmak yada rablık makamına inanmaktan kaynaklanan huzu ve huşudur.

 

Ama eğer huzu ve huşu böyle bir inançtan kaynaklanmazsa, asla ibadet sayılmaz. Bu yüzden Allah-u Teala, Yusuf Suresinde Hz. Yusuf (a.s)’ın kardeşlerinin Onun karşısında secdeye kapanmalarını şirk saymamaktadır. Zira onlar Hz. Yusuf’u (a.s) uluhiyet, yaratıcılık ve rablık makamında görmemişlerdir.

 

Müslüman alimler ve bilginler bu gibi sahte ölçülere cevap vermişlerdir.

 

Daha fazla bilgi için Ayetullah Subhani’nin “Buhusun Fi’t Tevhid ve’l Şirk” adlı eserine bakabilirsiniz.



[1] -Mecme-ul Bahreyn, c.5, s.274; el-Ayn, c.5, s.293

[2] -Hanif, Hanefe kipinden olup, sapkınlıktan çıkıp doğruluğa yönelmek manasına gelmektedir. Halbu ki Hanefe’nin manası tam tersinedir. Yani doğruluktan eğriliğe yönelmek demektir. Halis tevhid’in takipçileri şirkten yüz çevirip bu asıl esasa yöneldikleri için onlara hanif denmektedir. Yine bu yüzden Hanif’in manalarından birisi doğru ve müstakim demektir.

Buradan anlaşılıyor ki, müfessirlerin hanif kelimesi için yaptıkları tefsirler yani Allah’ın evini haccetmek, hakkın yolundan gitmek, İbrahim (a.s) ’ın takipçisi olmak, ihlaslı amel gibi manalar yukarıda açıklanan anlamın birer örneğidir. (Tefsir-I Nümune, c.2, s.605)

[3] -En’am/161

[4] -Yunus/105

[5] -Hatırlatmak gerekir ki, şirkin bütün kısımları bir biçimde küfüre neden olur ve bu küfür, hem kelami küfürdür, hem de fıkhi.

[6] - Maide/17

[7] - Mecmuay-ı Fetavay-ı Bin Baz, c.2, s.552

[8] -Feth-ul Mecid, s.68

[9] -el-Reddu Ala’l Rafize (Şia Şinasi’den naklen), Ali Asker Rızvani, s.135-143

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cennette uyumak mümkün müdür?
    31928 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Uyku bedenin taşıdığı yorgunluklara verdiği tabii bir reaksiyondur ve bildiğimiz gibi cennete giren hayırsever insanlar Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirttiği üzere orada hiçbir yorgunluğa duçar olmayacaktır. Bu nedenle, rivayetlerde açıklandığı üzere cennete giren insanlar ölüm, uyku, rahatsızlık ve fakirlik gibi maddî dünyayla irtibatlı hususlarla karşılaşmayacaktır. ...
  • Tütün (sigara ve nargile içmek) kullanmanın hükmü nedir?
    9211 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/30
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) belirtilen soru hakkındaki görüşü şudur: “Tütün kullanmak, zararlı olması nedeniyle mutlak olarak haramdır.” Belirtmek gerekir ki; Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin tütün kullanımının haram olduğuna değin fıkhî fetvasının delili onun zararlı olmasıdır ve Ayetullah Mekarim Şirazi’nin fetvasının fıkhî dayanağı da tütünün zararlı ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7584 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7820 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...
  • Acaba istimna (mastürbasyon) günah mıdır? Ondan kurtulmanın yolu nedir?
    542892 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    İstimna (mastürbasyon) diye bilinen kendini tatmin etme büyük günahlardandır ve haramdır[i] ve ağır bir cezası vardır.İstimna ve kendini tatmin etmenin en güzel yolları pratik risalelerde şartları açıklanan evliliktir (daimi ve ya geçici). ...
  • Acaba mezi, vezi, vedi necismidir?
    7662 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/04/07
    İnsan bedeninde idrar yolundan meni ve idrar dışında dışarı çıkan sıvılar bir kaç kısma ayrılır: Büyük abdesten sonra açığa çıkan ve azda olsa yapışkanlık taşıyan sıvı; bu sıvı “vedi” olarak adlandırılır. Cinsel birliktelik sırasında orgazm öncesi ve meninin gelmesinden önce açığa çıkan sıvı; bu ...
  • evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; neslin türenmesi, eğitim, ...
    8877 Pratik Ahlak 2010/11/08
    evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; ...
  • Bir yaratıcısı olmaksızın baştan beri tanrı nasıl mevcuttur?
    11230 Eski Kelam İlmi 2012/08/21
    Tanrının baştan beri nasıl mevcut olduğu sorusu, gerçekte neden tanrı kendi başına ve zatıyla vardır ve her varlığın bir yaratıcısı ve meydana getiricisi bulunmaktadır, diye belirtilen sorunun başka bir ifadesidir. Gerçekte soru şudur: Tanrı nasıl meydana gelmiş ve kim O’nu yaratmıştır? Cevap için birkaç soruya dikkat etmeniz ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    7131 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Günahta ısrar etmek cezanında artmasına neden olur mu?
    30297 Pratik Ahlak 2010/10/07
    Günahta ısrar etmek, deyimi iki manada kullanılmaktadır: 1)Günahı tekrarlamak, 2)Günah işledikten sonra tövbe ve istiğfar etmemek.Günahta ısrar etmenin çok kötü sonuçları vardır. Ayet ve rivayetlerde bu durum şiddetle kınanmış ve küçük günahın büyük günaha dönüşmesi, takva dairesinden çıkılması, bedbahtlık, itaat etmemek, insanı küfür ve ...

En Çok Okunanlar