Gelişmiş Arama
Ziyaret
6721
Güncellenme Tarihi: 2009/12/22
Soru Özeti
“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’nin (a.s) buyrukları esasınca hanımların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür mü hesap edilir?
Soru
“Nehcü’l Belağa”nın 124. Hikmetli sözünde açıklandığı üzere, kadınların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür sayılır. Bütün kadınların aynı özelliğe sahip olduklarını dikkate alırsak o hal de kadınların tamamının kâfir ve necis olmaları gerekmez mi?
Kısa Cevap

“Nehcü’l Belağa”da erkeğin kıskançlığının, onun imanı ve kadının kıskançlığının ise onun küfrünün alameti olduğu açıklanmıştır ve dikkat edilmesi gerekir ki diğer rivayetlerin incelenmesiyle, kadının kıskançlığı, kadınların çoğunda olduğu gibi, müşterek yaşamın devamı için eşine beslediği sevgi ve alaka anlamında ise ve bu sevgi ve alaka, başka kadınlar tarafından tehdit anlamı taşımıyorsa böyle bir sevgiyi küfrün alameti bilemeyiz. Ne var ki İslam tarafından dikkate alınan şartlarla birlikte kadın, erkeğin birkaç eşe sahip olmasının caizliğini sorgular ve bu işi adaletsizlik sayarsa; Kur’an’da apaçık İslam kanunu olduğuna işaret edilmesi hasebiyle bu kanunla muhalefet ederek küfre düşecektir.

Bunun yanında erkeklerin yersiz kıskançlıklarının yerildiği rivayetler de vardır. Sonuç itibariyle kadın ya da erkek olsun karşılıklı doğru hassasiyetin oluşması övülmeye değer olacaktır, ama yersiz kıskançlık, her iki taraf için de doğru değildir.

Ayrıntılı Cevap

“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’ne (a.s) nispetlendirilen sözde açıkça kadının eşinin yeniden evlenmesine razı olmadığına işaret edilmiyor bilakis ibarede “Kıskançlık kadın tarafından olursa küfrün alameti; erkek tarafından olursa imanın alametidir” buyruluyor.

Şayet ilk bakışta Ali’nin (a.s) bu kelimeleri açıklamasındaki maksadının ne olduğu anlaşılmayabilir, zira böyle bir cümle, İslam’ın ve dini önderlerin kadına karşı ayırımcı bakış açısının göstergesi olarak tasavvur edilebilir. Ne var ki biraz dikkat edildiğinde böyle bir düşünce ortadan kalkacaktır.

Arap dilini kullananların sözleri incelendiği zaman, onların bir meseleye karşı şiddetli hassasiyet gösterip tepki göstermek istedikleri zaman “kıskanç (gayret)” kelimesini kullandıklarını görürüz.

Daha dar bir alanda ve aile ortamında “kıskanç” kelimesini, evli çiftlerin ikili ilişkilerindeki “hassasiyet” ve “tepki” anlamına geldiğini bilmek mümkündür. Şu halde kadın ve erkek tarafından gösterilen tepkinin, İslam tarafından kabul konusu olup olmadığına bakmamız gerekir. Bu doğrultuda İslami ilkeleri dikkate alarak “kıskanç (ğayret)” kelimesinin çeşitli konulardaki kullanımını inceleyelim:

1. Erkeklerin, eşlerinin gayri meşru ilişkileri konusundaki kıskançlığı: Allah-u Teâlâ, erkekleri aileyi idareci olarak kararlaştırmış ve bu idarecilik için de delillerini açıklamıştır. Örneğin ailenin mali idaresi erkeğin sorumluluğunda olması hasebiyle, ailenin idareciliği de onun sorumluluğu altında olması gerekir. İmanlı erkek, mali idareciliğinin yanı sıra, aile kültüründen de gafil olmaması ve imkânlar dâhilinde kendinin ve kendi idaresi altındaki fertlerin yanlışlıklara düşmesini önlemesi gerekir.

Açıktır ki imanlı kadınlar da kendi şer’i sorumlulukları bilip İslam ölçülerinin muhalifinde davranmaktan kaçınmaları gerekir. Ama bir ailenin idarecisi şeytanların eşi ve çocuklarını saptırma doğrultusunda gizli ve aşikâr vesveselerini hissetmesine rağmen tepkide bulunmazsa, İslami açıdan istenmeyen bir unsur unvanında tanınacak ve yerilme konusu olacaktır. Böyle bir istenmeyen davranış karşısında erkeğin tepki göstermesi doğal olup onun imanının göstergesidir ve övülmesi gerekir ki bu “erkeğin gayreti, imanının işaretidir” ifadesiyle açıklanmıştır.

2. Erkeklerin, eşlerinin meşru ilişkilerine karşı kıskançlığı: Erkeklerin, eş ve çocuklarının gösterdiği her davranışlarının karşısında kötümser mi olmaları gerekir ve hatta onların şeriatın karşısında davranmadığı konularda da erkeğin kontrolü altında olacaklar ve tabiri caizse kıskanacaklar mı?

Dini önderlerin öğretileri esasına göre erkekler caiz ve helallerin karşısında kıskanç olmamaları gerekir ve erkeklerdeki kıskançlığın böylesi yerilmiştir ve uygun bir neticesi de olmayacaktır.

Muttakilerin Mevlası Ali (a.s) kendi vasiyetinde çocukları İmam Hasan-ı Müçteba’ya (a.s) şöyle tavsiye etmektedir: “Çok dikkatli ol! Kıskanmaya gerek duyulmayan konularda kıskanmayasın! Kesinlikle böyle bir davranış, sağlıklı kimselerin hastalanması ve temiz fertlerin günaha bulaşmasıyla sonuçlanacaktır!”

İmam Ali (a.s) bu sözlerinde psikolojik çok önemli bir noktaya işaret etmiş ve kıskançlık bahanesiyle bazı erkeklerin gereksiz hassasiyetlerinin, eşlerini her türlü toplumsal faaliyetlerden alıkoyacağını belirterek böyle bir davranışı yermiştir.

3. Kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerini kıskanmaları: Soruda işaret edildiği gibi bazı rivayetlere dayanarak, kıskançlığın erkeklere has olduğu ve kadının, eşinin gayri meşru ilişkisi karşısında hiçbir tepki göstermemesi ve sadece Allah’a havale etmesi gerektiği çıkarımında bulunabilinir mi?

Bu soruya bizim cevabımız şudur: İslami öğretiler esasına göre kadınlar da toplumda sorumluluk yüklenebilir ve yapabildikleri oranda çarpık ve çirkinliklerin önünü alabilirler. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: ““Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreden, kötülükten alıkoyarlar.”

Bu esas doğrultusunda kendi eşini gayri meşru ilişkiden alıkoyan Müslüman bir kadın, dini vazifesine amel etmiş ve eğer böyle bir durum karşısında çekimser kalmışsa, o da günaha bulaşmıştır ve Allah-u Teâlâ’nın karşısında cevap verecektir.

4. Kadınların, eşlerinin meşru ilişkilerini kıskanmaları: Doğal olarak kadınlar eşlerinin karşı cinsle irtibatlarına karşı hassastırlar ve eşleriyle müşterek yaşamlarına başka kadının girmesini istemezler.

Diğer taraftan çok azda olsa İslam hükümlerini bilen her fert, bir takım şartlara haiz olmakla birlikte erkeklerin birkaç evlilik yapabileceğini bilir ve bu konu Kur’an’da açıkça dile getirilmiştir.Elbette sayım gerçekleriyle birlikte erkeklerin kadınlara nispi oranı ve İslam’ın da erkeklerin tamamına evlilik konusundaki tavsiyesini göz önünde bulundurulursa, erkeklerin yüzde birinin yeni bir evlilik yapabileceği görülür. Her halükarda biz, İslami açıdan erkeklerin birkaç evlilik yapabileceklerinin delilleri öğrendiğinizi ve bu alanda sizin için kapalı bir şeyin kalmadığını düşünüyoruz.

Açıklananları dikkate alarak kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerine karşı kıskançlığını iki guruba ayırabiliriz:

1-4. İlgi ve alakadan dolayı duyulan kıskançlık: Yani bir kadın, eşinin daimi veya geçici evlenme kararının olduğunu ve bunun da şeriatın karşısında bir davranış olmadığını bilir, ama sadece eşine alaka duyması sebebiyle, İslam’ın hükmüne itiraz etmeksizin gelecekteki ortak yaşamı konusunda endişeye kapılırsa, çeşitli üsluplarla eşini bu kararından alı koymaya çalışır. Daha ziyade kadınların kıskançlıklarının bu doğrultuda olduğu dikkat edilmesi gereken bir konudur. Acaba kadınların bu türden olan kıskançlıkları da küfrü içerir mi?

İshak b. Ammar’ın rivayeti bu sorunun cevaplayıcısıdır. Onun rivayet ettiğine göre İmam Sadık’a (a.s): “Kadının birisi kendi eşine karşı kıskançlıkta bulunmuş ve bundan ötürü ona eziyet etmektedir!” şeklinde arz edildiğinde İmam Sadık (a.s) – soğukkanlılıkla ve söz konusu kadını bu doğrultuda suçlu bulmaksızın – şöyle buyurmuşlardır: “Böyle bir kıskançlığın delili, o kadının kendi eşine duyduğu ilgi ve alakadandır.”

Dikkat edilmesi gerekir ki Masum İmam (a.s) bu konuda kadınların hassasiyet ve kıskançlıklarını küfür telakki etmemiş bilakis bu kıskançlığı, kadının eşine duyduğu ilgi ve alaka olarak değerlendirmiştir. O halde bu konuda kötümser davranmamak ve kadının eşine karşı kıskançlığını, Allah’a küfürle müsavi bilmemek gerekir.

2-4. İslam hükmünü kabul etmemeye dayanan kıskançlık: Kur’an erkeklerin yeniden evliliklerinin caiz olmasını kötüye kullanmamalarını ve çok eşli bir hayat düzeni kurarak aile kökenini sarsmamaları gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Ne var ki bir erkek, birtakım deliller üzerine daimi ya da geçici yeni bir evliliğe ihtiyaç duyar da şartları gözeterek böyle bir işe kalkışırsa, kadının İslam hükmüne karşı algılanmayacak bir üslupta davranması gerekir, zira bunun dışında sergilenecek bir davranışın sonu küfürdür ve imanlı kadınlar kesinlikle küfür içerecek davranışta bulunmazlar.

“Nehcü’l Belağa” da ki söz konusu “Kadının kıskançlığı, onun küfrünün alametidir” buyruğu da bu anlamda olup bu hadiste kadınların yersiz kıskançlıkları küfür ve nankörlük olarak değerlendirilir. Açıklandığı üzere erkeklerin yersiz kıskançlıkları da kendi yerinde yerilme konusu yapılmıştır. Bu esas üzere ve bu rivayetin, diğer ayet ve rivayetlerle uygunluğunun incelenmesini de göz önünde bulundurarak şöyle bir sonuç alınabilir:  İmam Ali (a.s) kadınların ne doğru ve yerinde kıskançlığını eleştiri konusu yapmış ve ne de erkeklerin yersiz kıskançlıklarını onaylamıştır.

Sonuç olarak söylenmesi gerekir ki İslam’ın işaret ettiği her küfür, ıstılahı anlamdaki küfür olmayıp necis olmayı da gerektirmez aksine, dini metinlerde bazı nankörlükler de “küfür” unvanında hatırlatılmıştır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar