Gelişmiş Arama
Ziyaret
10926
Güncellenme Tarihi: 2012/03/07
Soru Özeti
Âli İmran Suresi’nin 55. Ayetine uygun olarak İsa’nın (a.s) takipçileri kıyamete kadar kâfirlerin tamamından üstündür. O halde kıyamete kadar kâfirlerin hepsinden üstün olmamız için İsa’nın (a.s) dinini mi seçmeliyiz?
Soru
Allah-u Teâlâ Âli İmran Suresinin 55. Ayetinde şöyle buyuruyor: “Kıyamete kadar sana (İsa) uyanları küfre sapanların üstünde tuttum.” Bu ayet gereğince Hz. İsa’nın (a.s) tâbi’leri kıyamete kadar kâfirlerin tamamından üstündür. O halde İsa’nın (a.s) dinini seçip kıyamete kadar kâfirlerin tamamından üstün olmak varken niçin Muhammed’in (s.a.a) dinini seçelim?
Kısa Cevap

Soru konusu olan ayeti şerife hakkında çeşitli cevap ve görüşler söz konusu edilmiştir ve biz onların bazılarına işaret edeceğiz:

1. İsa’nın tabilerinden, Muhammed’in (s.a.a) ümmeti kastedilmiş ve bunun için üç cihet beyan edilmiştir:

A. Hz. Muhammed’in (s.a.a) ümmeti zamansal açıdan İsa’nın ümmetinden sonradır.

B. Bizim Peygamberimiz (s.a.a) İsa (a.s) ve onun kitabını tasdik etmiştir ve bir başkasını tasdik eden kimseye, “tasdik ettiği kişiye tabidir” derler.

C. Bizim Peygamberimizin (s.a.a) şeriatı dinin asli bölümünü oluşturan diğer nebilerin şeriatıyla tevhit konusunda birdir dolayısıyla Peygamber Ekrem onların tevhidine tabidir.

2. Ayeti Şerife deki “tabi olma (itba’) dan hakka; Allah’ın rızasına tabi olmak kastedilmiştir. O halde “Sana tabi olanlar” ibareti, İslam’ın doğuşundan önceki Nasranîler ve İslam’ın doğuşundan sonra İslam’a tabi olmada mukavemet gösteren Müslümanlarla da uygunluk arz eder.

3. Söz konusu ayeti şerife deki mesele şudur: Ayeti Şerife, Yahudilerin ve kıymete kadar Hz. İsa’ya (a.s) tabi olmanın vacip olduğuna inananların zelil olacağını anlatmaktadır.

Müslümanların, Hz. İsa’yı (a.s) inkâr edenlerin bir bölümünden hesap edilmeyişine gelince, burada kâfir, inkâr etmek anlamındadır ve bunlarda Hz. İsa’yı (a.s) inkâr eden Yahudi kavmidir. Müslümanlar ise Hz. İsa’yı (a.s) inkâr edip yalanlamak şöyle dursun aksine İslam Peygamberinin peygamberliğini haber veren Hz. İsa’nın (a.s) hakiki tabileri Müslümanlardır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzda söz konusu ettiğiniz tercüme, ayeti şerife ile uygunluk taşımıyor. Biz dakik cevap için öncelikle ayetin tercümesini yapacağız ve sonra soru konusu olan ayet hakkında tefsirden yararlanarak soruyu cevaplandıracağız.

Ayetin tercümesi:

“Ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”[1]

Dakik cevaba ulaşmak için birkaç meselenin açıklığa kavuşması gerekir.

Aşağıdaki bahislerin zimmînde ve ayeti şerifenin incelenmesinde istenilen cevaba ulaşacağız.

Soruda söz konusu edilen ayeti şerife hakkında çeşitli cevap ve görüşler söz konusu edilmiştir ve biz onların bazılarına işaret edeceğiz:

1. İsa’nın (a.s) tabilerinden, Muhammed’in (s.a.a) ümmeti kastedilmiş ve bunun için üç cihet beyan edilmiştir:

A. Hz. Muhammed’in (s.a.a) ümmeti zamansal açıdan İsa’nın (a.s) ümmetinden sonradır. “Falan şahıs, falan şahsa tabidir” denildiği zaman, onun ardından ve ondan sonra gelecek anlamındadır.

B. Bizim Peygamberimizin (s.a.a) İsa (a.s) ve onun kitabını tasdik etmesi cihetiyle bir başkasını tasdik eden kimseye, tasdik ettiği kişiye tabidir derler.

C. Buna ilaveten bizim Peygamberimizin (s.a.a) şeriatı dinin asli bölümünü oluşturan diğer nebilerin şeriatıyla tevhit konusunda birdir, dolayısıyla Peygamber Ekrem ona tabidir yani onun inandığına inanmaktadır.[2]

2. Ayeti Şerife deki “tabi olma (itba’) dan hakka; Allah’ın rızasına tabi olmak kastedilmiştir. O halde “Sana tabi olanlar” ibareti, sadece İslam’ın doğuşundan ve İsa’nın (a.s) dininin nesh edilmeden önceki Nasranîlik üzerinde dimdik duran kimseler ve İslam’ın doğuşundan sonra İslam’a tabi olmada mukavemet gösteren Müslümanlarla da uygunluk arz eder. Zira İslam uymak da hakka ve sonuç itibariyle İsa’ya (a.s) uymaktır.[3]

Allame Tabatabai bu görüşü bazı tefsircilere nispet verir ve onu eleştirir.[4]

3. Ayette anlatılmak istenen şudur: Allah-u Teâlâ Nasranîleri[5] Yahudilerden (yani İsa’yı (a.s) inkâr eden ve onun aleyhine komplo kuran Yahudilerin önde gelenleri) üstün tutacaktır. Bundan da Allah çetin azabının Yahudi kavmine indireceği ve onlar üzerine ilahi tuzak ve azabın şiddetleneceği kastedilmektedir.[6]

Ayetin zahiriyle de uygunluk arz eden bu tefsir esasına göre “Hz. İsa’nın (a.s) tabileri, sürekli ona muhalefet eden Yahudilerden üstün olacaktır” buyrulan bu ayet, Kur’an’ın mucize içeren ve gaybi haberleri bildiren ayetlerinden birisidir.[7]

Bu bakış açısı gereği Hz. İsa’ya (a.s) uyanlardan Nasranîler kastedilmektedir ve bu haseple her yerde ve her zaman Yahudilerin, Nasranîlerden daha zelil olduklarını görüyoruz. Mülk ve saltanatın Yahudilerin elinden alınıp Nasranîlerin elinde sabit kalması (Avrupa’da, Rum’da ve… ) bundan dolayıdır ve Nasranîler ta kıyamete kadar Yahudilerden üstün olacaktır.[8]

4. “Ellezine ittebe’uke (sana uyanlar)” dan maksat (genel olarak tamamı) Nasraniler ve Müslümanlardır ve ayet, Yahudilerin ve İsa’ya uymanın vacip olduğunu söyleyenlerin kıyamete kadar zelil olacağını anlatmaktadır.[9]

Acaba Müslümanlar Hz. İsa’yı (a.s) inkâr edenlerden sayılır mı?

Burada kâfir, inkâr eden anlamındadır[10] ve Müslümanlar Hz. İsa’yı (a.s) yalanlayıp inkâr etmek şöyle dursun, aksine Hz. İsa’yı (a.s) büyük peygamberlerden, ulu’l azm peygamberlerin üçüncüsü ve şeriat sahibi bilirler. Allah-u Teâlâ Kur’an’da şöyle buyurur: “Bebek şöyle konuştu: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı (İncil'i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”[11]

Ne var ki Yahudi kavmi Hz. İsa’yı (a.s) inkâr etti ve onu öldürdü.

Dolayısıyla Allah-u Teâlâ’nın “Kıyamete kadar sana uyanları kâfirlerden üstün tutacağım” buyruğuyla, hakikaten Müslümanların kâfir oldukları kastedilmiş olamaz, çünkü hiçbir şekilde bu kelime Müslümanları kapsamamaktadır.

Buna binaen “sana uyanlar” cümlesi dikkate alındığında, bu cümle, Hz. İsa’ya (a.s) uyanların tamamını kapsamaktadır ve Müslümanlar ise “sana uyanlar” cümlesinin tefsirinde açıklandığı üzere, Hz. İsa’nın (a.s) tabilerinden hesap edilir. O halde bu cümle, Nasranî ve Müslümanları kapsamaktadır ve ayetin manası şöyledir: “Ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”

Konunun sonunda şu noktanın açıklanması zaruridir: Hak yolda olup da zahiren yenilgiye uğramak veya batıl yolu seçip de zahiren başarıya ulaşmak arasında tereddüt edilmesi halinde birinci seçenek çok daha uygun olacaktır ve nitekim İmam Hüseyin (a.s) de bu seçeneği seçmiştir. Bu ilke gereğince bizim için İslam’ın hak olduğu belirginlik kazanmışsa sadece zahiri başarı için Hıristiyanlığa yönelmek (sorunuzda delil olarak getirmişsiniz) mantıklı olmayacaktır ve Bakara Suresi’nin 20. Ayeti ve diğer ayetlerle de uygunluk arz etmeyecektir.

Daha fazla bilgi edinmek için bu sitede yer alan 3503 numaralı “İslam Dininin Hatemiyetinin Sırrı” başlıklı indekse müracaat ediniz.

 

 


[1] Ayetullah Mekarim Şirazi’nin tercümesi. Elbette burada Diyanet’in tercümesi esas alınmış ve Ayetullah Mekarim Şirazi’nin tercümesiyle karşılaştırılmıştır ki her iki tercümede birbirleriyle örtüşmektedir(mütercim).

[2] Tabersi, Fazl b. Hasan, “Mecmeu’l beyan bi tefsiri’l Kur’an”, Tahran: Birinci baskı 1360 ş, İntişarati Ferahani, c. 4, s. 94.

[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, Kum: Beşinci baskı 1374 ş, Defteri İntişarati İslami Camiayi Müderrisini Hozeyi İlmiyeyi Kum Yayınları, c. 3, s. 326-327.

[4] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, c. 3, s. 328 ve 329.

[5] Tabersi, Fazl b. Hüseyin, “Mecmeu’l beyan fi tefsiri’l Kur’an”, Müterciman, c. 4, s. 94.

[6] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, c. 3, s. 330.

[7] Mekarim Şirazi, Nasır, “Tefsiri Numune”, Tahran: Birinci baskı 1374 ş, Daru’l kutubi’l İslamiye, c. 2, s. 570.

[8] Tabersi, Fazl b. Hasan, “Mecmeu’l beyan fi tefsiri’l Kur’an”, Müterciman, c. 4, s. 330.

[9] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, “Tefsiru’l mizan”, Musevi Hamedani, Seyit Muhammed Bakır, c. 3, s330.

[10] Ferahidi Halil b. Ahmed, “Kitabu’l eyn”, Kum: Hicret yayınları 1410 k, ikinci baskı, c. 5, s. 356.

[11] Meryem Suresi, 30.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17221 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Hz. Muhammed (s.a.a) Nerede Toprağa Verilmiştir?
    8777 تاريخ بزرگان 2011/10/23
    İslam Peygamberi, Ebrehe’nin askerleriyle[1] Allah’ın evine hücum ettiği yılda doğmuş ve kırk yaşındayken Hira mağarasında ibadetle meşgulken Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.a) çağrısını ilkönce gizli olarak başlatmış ve Allah’ın emriyle açık çağrısına da yakınlarından başlamıştır.[2] Hz. Peygamberin ...
  • Astıma müptela olan oruçlu bir şahsın sprey kullanmasının hükmü nedir?
    7095 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mercilerin çoğu, ilaç yerine istifade edilen iğne ve serum gibi şeylerin kullanımını caiz bilmektedir. Elbette belirtilen hususların yemek yerine istifade edildiği yerde onlardan sakınmak gerekir.[1] Aynı şekilde nefes darlığı için kullanılan sprey eğer ilacı sadece akciğere aktarırsa, orucu bozmaz.
  • Gönüllerine göre eş bulamayan, evlilik zamanı gelmiş kızların duası hangisidir?
    18099 Pratik Ahlak 2012/07/21
    Saygıdeğer okuyucumuz; Sizin nazarınızdaki dua Şeyh Abbas Kummi’nin “Mefatihu’l Cinan” kitabında zikredilmiştir ve o dua şöyledir: Şeyh ve Seyyid, Mufazzal bin Ömer’den şöyle rivayet etmektedir: Bir gün İmam Cefer-i Sadık’ı (a.s) Cafer-i Tayyar namazını kılarken gördüm ve namazı kıldıktan sonra ellerini kaldırarak nefesi ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8247 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12435 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...
  • Abdest ve teyemmümün felsefesi nedir?
    10117 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/12
    Banyo yapıldığı zaman ortaya çıkan şey dış temizliktir. Dış temizliğin yanı sıra, manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Bu da ancak abdest ve gusülle gerçekleşir. Su kullanma imkanı yoksa, manevi ve batıni taharet için, abdest ve guslün yerine teyemmüm alınır. Ama bu, teyemmümün dış temizliğe faydası olmadığı ...
  • Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
    10641 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve ...
  • Niçin insan (intihar ederek) hayatı kendinden selb edemiyor?
    7274 Ahlak 2010/11/09
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar