Gelişmiş Arama
Ziyaret
12975
Güncellenme Tarihi: 2011/12/07
Soru Özeti
Tabari tarihi güvenilebilinen bir tarih olabilir mi?
Soru
Acaba Tabari tarihine güvenilebilinir mi? Örneğin aşağıdaki konu bağlamında Tabari şöyle diyor: İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s.) İran’ın Aleyhine ikinci halife (Ömer) tarafından gerçekleştirilen Savaşa katılmışlardır. Bu nakil doğru olabilir mi? Eğer bu nakil doğru ise neden Hz. Ali (a.s.) kendi çocuklarına bu izni vermiştir? İranlıların günahı ne idi ki öldürüldüler?
Kısa Cevap

1-   Tarihi ya rivayi bir kaynağın itibarı o kaynakta bulunan tüm konuların yüzde yüz doğru ve kesin ve teyit edilmiş anlamında değildir. Taberi tarihi de bu kaideden müstesna değildir. Bunun yanı sıra yukarıdaki haber Şia kaynaklarının hiçbirisinde bulunmamaktadır.

1-   Ravilerden (haberi nakledenler) bazıları bu haberin ravisini yani Ali b. Mücahidi güvenilir kişi olarak kabul etmemişlerdir. Muin’in oğlu Yahya, Daris’in oğlu Yahya ve Hasan-i Hasancani’nin oğlu, Ali Mücahidin oğlu Ali hakkında o yalancı ve haber uyduran bir kimsedir diyorlar.

2-   İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s.) bu savaşa katıldıklarını kabul etsek bile ama ilkin şunu bilmeliyiz ki İmam Ali (a.s.), çocukları ve yaranlarıyla birlikte hâkim olan hükümete muhalif olmaları şu anlama gelmiyor ki camiada gerçekleşen olaylardan bihaber ve camiaya hâkim olan kurallara bağlı kalmamalılar. İkinci olarak da bu haberin doğru olduğunu kabul etsek bile onların diğer kimselerle bu savaşa katılmaları kültürel bir anlam ve yöne sahip olduğu şeklinde yorumlanabilinir. Yani onlarda ordunun diğer erlerinin kenarında savaşan orduyu tadil ediyorlardı. Ordu şehirlere girdiği vakit yersiz yere ve uygunsuz taarruzlarda bulunmalarına engel olurlardı. Kimsenin malına ve canına yersiz yere taarruz etmelerini engellemek için bu savaşa katıldıklarını söyleyebiliriz. Üçüncü olarak tarihin neresinde İran’ın askerleri ve İran’in güçleri bu iki İmamın eliyle katledildiği yazılmıştır ki biz onların hakkını almaya koyulalım?!.

Ayrıntılı Cevap

Bu tarihi meseleyi açıklanması birkaç cihetten dikkat edilmeye ve düşündürmeye şayan zikirdir:

1)   Bildiğiniz gibi Tarihi ya rivayi bir kaynağın itibarı o kaynakta bulunan tüm konuların yüzde yüz doğru ve kesin ve teyit edilmiş anlamında değildir. Taberi tarihi de bu kaideden müstesna değildir. Taberi tarihi muteber olan tarihi kitaplardan olup Ehlisünnetin kaynaklarından bir kaynak kitabıdır. Bu kitapta İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in (a.s.) İran’ın Aleyhine ikinci halife tarafından başlatılan savaşa katıldıkları yazılmıştır. Ama Şia’nın hiçbir kaynak kitabında böyle bir haber nakledilmemiştir. Bu haberin Şia kaynaklarında zikredilmemesi bu konunun Şia âlimleri ve tarihçileri tarafından teyit edilmediğine delalet ediyor.

2)   Muin’in oğlu Yahya, Daris’in oğlu Yahya ve Hasan-i Hasancani’nin oğlu Ali gibi ravilerden (haberi nakledenler) bazıları bu haberin ravisini yani Ali b. Mücahidi güvenilir bir kişi olarak kabul etmemişlerdir. Muin’in oğlu Yahya onun hakkında şöyle diyor: O yalancıdır o haber uyduran bir kimsedir. Darisi’nin oğlu Yahya onun hakkında; o yalancı ve haber uyduran bir kimsedir diyor. Hasan-i Hasancani’nin oğlu Ali şöyle diyor: Eba Cafer-i Cemal yani Mihran’ın oğlu Muhammeden Alinin oğlu Mücahit hakkında sordum? O onun hakkında yalancıdır dedi.[1] Buna binaen böyleli bir şahısın haberi ki rical (raviler) uzmanları tarafından teyit edilmemektedir. O halde ondan nakledilen habere nasıl itimat edilebilinir?

3)   Hz. Hasan ve hz. Hüseyin’in (a.s.) bu savaşa katıldıklarına dair var olan haberin doğru olduğunu kabul etsek bile farklı yönlerden bunun tevcih edilmesi mümkündür: ilkin: Her ne kadar onlar Hz. Ali gibi bir şahsiyetin çocukları ve Hz. Ali’nin kendisi peygamberden sonra şekillenen hükümete muhalif olanların başında geliyordu. Ona göre peygamberden sonra üç halifeden hiçbirisinin hilafeti meşru değildir, Ama bu şu anlama gelmiyor ki o hazretin kendisi, çocukları ve ona taraftar olan kimseler toplumun içinde gerçekleşen olaylardan uzak, onlardan bihaber ve şehre hâkim olan kanunlara aykırı hareket ederlerdi. Bilakis şehir ile alakalı olan işlerde onlarda diğer insanlar gibi hareket ediyorlardı. Hz. Ali’nin çocuklarının bu savaşa veya diğer savaşlara katıldığını kabul etsek bile bu zaviyeden ve bu açıdan değerlendirilmesi gerekir. Bu konu dünyanın her tarafında kabul görülmektedir. Hükümete muhalif olan hiç kimse hükümete muhalif olduğu bahanesiyle hükümetin kanunlarını dinlemiyorum ve toplum bağlamında gerçekleşen olaylardan kendini uzaklaştıramaz.

İkinci olarak: Bu haberin doğru olduğunu kabul edersek onların diğer insanlarla birlikte savaşa katılmaları kültürel bir yönü var olabilir. Yani onlar diğer insanlarla birlikte şehirlere girdiklerinde onlarla birlikte olanların davranışlarını şehirdeki insanların mallarına ve canlarına karşı yersiz yere ve uygun olmayan davranışlarda bulunmalarına engel olurlardı ve savaşçıların gücünü tadil ediyor görevini üstlenmiş olmuş olabilirler. Günümüzde de tüm askeri güçlerin yardım ve kültürel hata itikadi ve inançsal bölümlere sahip oldukları gibi. İmam Ali’nin kendisi de hükümete muhalif olduğu halde hükümeti tadil etmek için halifelere yardımcı oluyor ve öğüt veriyordu. Onun çocukları da bu savaşlarda birer savaşçı değil belki durumları kontrol etme ve onlara yön verme görevini üstlenmiş olabilirler. Üçüncü olarak; hangi tarihte iranın askerlerinin o iki imamın eliyle öldürüldüğü yazılmıştır? Ta onlardan öldürülmüş olan İranlıların hakkını almaya koyulalım düşüncesi bizde şekillenebilsin. O iki İmamın İranlıların aleyhinde gerçekleşen savaşa katıldıklarını yazan bu tarih katabının kendisi bile onların eliyle her hangi birisinin öldürüldüğüne dair hiçbir işaret söz konusu değildir.



[1] El-muzci, “Tehzibul-Kemal”, c. 21, s. 1118-119(el-mektebetu eş-şamile) kitabın hüviyeti yazılmamış.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Niçin Hz. Mehdi (a.s) gaybet döneminde insanların hidayeti için bir kitap te'lif etmiyor?
    10828 Eski Kelam İlmi 2011/05/23
    Şimdi gaybet döneminde yaşıyoruz; bu dönem genel naiplerin dönemidir. Bu dönemde Şia'nın hidayeti gerekli şartları haiz Şia'nın büyük fakih ve alimlerinin üzerinedir. Ama bu dönemde Hz. Mehdi'nin insanların yararlanmaları için niçin bir kitap telif etmediği konusuna gelince bunun çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin:
  • Allah kelimesinin lügatteki anlamı ndedir?
    12909 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    Farçada "huda" kelimesiyle karşılık bulmuş olan mübarek "Allah" kelimesi has isim ve Allahın en kapsamlı isimlerindendir. Hz Ali (a.s.) "Allah" kelimesinin anlamı hakkında şöyle buyurmuş: "Allah yaratıkların kendisinde şaşkılıkta kaldığı ve kendisine aşık oldukları bir mabud anlamını veriyor. Gözlerden gizli olan ve akılların (künhi zatiını) derk edemedikleri ...
  • Yoga-Zen konsantrasyonu (meditation) hakkında görüşünüz nedir?
    10228 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Bu tekniği yapanların iddiasına göre konsantrasyon egzesizi yapmak, bizi şaşırtıcı bir şekilde düşüncelerimizin arasında yolculuk yapmamızı sağlıyor. Onun, daha sağlıklı, ıztrapsız, endişesiz bir yaşam sağlaması, yorgunluğu gidermesi gibi birçok faydalar vardır. Ve bizi zihnin çeşitli safhalarına ve farkındalığa ulaştırıyor.Konsantrasyon, ...
  • “Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir” şeklindeki ayetin anlamı nedir?
    34702 Tefsir 2015/06/18
    Kelam ilminde insanın kendiişlerinde ihtiyar sahibi olduğu gerçeği kesin delillerle ispat edilmiştir. Kuranın öğretileri de bu hakikatten farklı değil ve bu hakikati teyit ediyor. Ancak şu var ki kuranın bazı ayetleri diğer bazılarını tefsir ediyor konumda olduğunu bilmek lazım. Dolayısıyla ayetlerin gerçek anlamlarını elde edebilmek için konuyla ...
  • Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamının önemli bölümlerini Kur’an ve rivayetler esasınca açıklar mısınız?
    14536 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamı üç belirgin aşamada söz konusu edilebilir: 1. Nübüvvetten önceki dönem. 2. Nübüvvet ve putperest Babil kavmiyle mücadele dönemi. 3. Babil’den hicret edip Mısır, Filistin ve Mekke topraklarında faaliyet gösterdiği dönem.1. İbrahim (a.s)’in doğduğu yer ve çocukluğuİbrahim (a.s), “Babil” topraklarında dünyaya geldi. İbrahim (a.s)’in doğumundan ...
  • Neden İslam dininde evlat boşanma durumunda erkeğe verilir?
    3787 Koruma 2019/06/15
    Öncelikle bu soruda kast edilen ifadenin incelenmesi gerekir. Eğer kastınız evladın intisabı ise İslam dininde evladın intisabı erkeğe olduğu gibi kadınadırda. Bu konu tamamen açık ve nettir. Örneğin mahremiyet, miras, akrabalık,... erkeğe özgü değildir. Bütün bu bağlar kadın içinde söz konusudur.[1] Ama eğer kastınız ...
  • Dinin usul ve fürû’u Masum İmamların (a.s) hadislerinden mi alınmıştır? Eğer böyle ise lütfen kaynak gösteriniz. Değilse ne zaman ve kimin tarafından böyle bir ayırım yapılmıştır?
    9700 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Dinin usul ve fürû’unun şu anda ki şekli Masum İmamların (a.s) hadislerinden alınmamıştır. Din ilimleri alimleri, dini öğretileri bu şekilde bölümlere ayırmışlardır. Bu iki asıl’ın geçmişi hicri birinci yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Ama bu ismi (usul-u din) kimin verdiği tam olarak belli değildir. Böyle ilmi konular genellikle alimlerin ...
  • ben kasetlerden ve has şirketlere ait sd.lerden kopyalama yapıyordum. Şirketleri tanımadığımı dikkate alarak onların hakkını nasıl eda edebiliyorum?
    6249 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/06/18
    Kopyalama ve manevi haklar noktasında değerli mercilerin görüşleri farklıdır. Ayetullah, İmam Humeyni, Tebrizi, Sistani, ve Safi hazretleri şuna inanmaktadırlar: yazılım türü bir şeyi icat etmek usulen üretkenine hak icat etmiyor ve dolayısıyla sahiplerinden izin almaksızın kopyalamaları ve çoğaltması caizdir. Ayetullah Hamenei, Behcet, ve Vahit hazretleri şöyle diyorlar: ...
  • Dine dayalı ahlakın manası nedir?
    11239 Yeni Kelam İlmi 2012/06/16
    Din ve ahlak arasındaki ilişki bağlamında ahlaki değerlerin temelleri hususunda iki genel bakış vardır: 1. Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur. 2. Ahlak din, iman ve Allah’a inanmayla bağlantı kurmaksızın gerçekleşmez. Batı toplumlarında bu konu geniş ...
  • Acaba Kuran-ı Kerim'de sırat köprüsüne işaret edilmiş midir?
    50484 Kur’anî İlimler 2009/05/13
    “Sırat köprüsü” kelimesi Kuran-ı Kerim'de geçmemesine rağmen bazı rivayetlerde bu kelime açıklanmıştır; örneğin İmam Sadık (a.s), Fecir Suresi’nin 14. ayetindeki “Mirsad” kelimesinin tefsirinde, onu cehennemden geçen bir köprü olarak beyan etmiştir.Konunun açıklığa kavuşması için, “sırat” kelimesi hakkında bazı noktaları açıklayacağız. “Sırat” yol anlamına gelmektedir ve bazı ayetlerde geçen “sırat-ı ...

En Çok Okunanlar