Gelişmiş Arama
Ziyaret
14557
Güncellenme Tarihi: 2009/01/29
Soru Özeti
Dua ve İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetinin şifa bulmadaki rolü
Soru
Acaba hasta bir insan, doktora mı gitmeli, İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetini mi yemeli yoksa dua mı etmeli?
Kısa Cevap

Bu üç amel, hastanın şifa bulması için ayrı ayrı sebep olabilecekleri gibi üçüne birden de başvurulabilir. Ama insan dua ederken (Allah’la irtibata geçip, direkt olarak Ondan şifa isterken) doktora gider ve İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetini de yerse daha iyi olur. Zira doktorun tedavisi, ilacın etkisi, İmam (a.s)’ın şefaati ve türbetinin eseri Allah-u Teala’nın kudret ve isteğinin dışında değildir, Onun izni olmadan etki etmezler. Hepsinin de etkisi ilahi meşiyyete bağlıdır.

Diğer bir nokta da şudur: Masum İmamlar (a.s)’a tevessül edip şefaatlerinden yararlanmayı ve dua etmeyi yanlızca maddi sebeplerin halledemediği sorunlar için yapmamak gerekir. Bunlar yapılırken maddi sebepler terkedilmemeli, her hangi bir ihmalkarlık söz konusu olmamalıdır. Zira, bütün işler doğal seyrinde gerçekleşir. Bu ilahi bir kanundur. Bu yüzden hastalıktan şifa bulmak için yukarıda saydığımız üç amelin üçünden de faydalınabilir. Yani hem dua edelim, hem İmam Hüseyin (a.s)’ın türbetine teberrük edelim, hem de doktora gidip onun verdiği ilaçları kullanalım. Bu şekilde Allah-u Teala, Masum İmamlar (a.s)’ın şefaatını kabul edecek, tıbbi tedavinin uygun ve gerekli olanını bize nasip edecektir.

Kısacası, bütün dert ve sıkıntılarda Allah’ın inayeti ve Masum İmamlar (a.s)’ın şefaatinden ümit kesilmemeli, maddi sebepler terkedilmemelidir.ر

Ayrıntılı Cevap

Tıbbi ilaçları kullanmak, Seyyid-i Şüheda (a.s)’ın türbetinden faydalanıp Masum İmamlar (a.s)’a tevessül etmek ve dua etmek hastalıklardan şifa bulmak için -tabi eğer kesin ecel gelmemişse- üç etkin ameldir. Bu üç amelin her biri tek başına, Allah’ın isteğiyle etkin olabileceği, yani yanlızca birine amel edilebileceği gibi, üçü birden beraberce de (üçü tam bir sebep oluşturarak) hastanın iyileşmesine vesile olabilirler. Yani dua, İmam (a.s)’ın şefaatinin kabulüne ve türbetinin etkin olmasına sebep olurken, İmam (a.s)’ın şefaati ve türbetinin etkisi de tıbbi tedavinin iyi bir sonuç vermesine, tedavi aşamalarının kolay bir şekilde yürümesine neden olur.

Ancak unutmamak gerekir ki, ilaç, doktorun tedavisi, hatta İmam (a.s)’ın şefaat ve türbetinin etkisi Allah’ın iznine bağlı olduğundan bunları duayla beraber yapmak önemli bir fayda sağlayacaktır. Çünkü dua, Allah’la direkt bir bağlantıdır. Ondan başkasına yönelmemek (fiilde tevhid) duanın kabülünde etkilidir. Bu yüzden her işe başlarken, hatta İmamlara (a.s) tevessül edip şefaat dilerken, dua etmek, yani Allah-u Teala’dan yardım ve başarı dilemek, Ehl-i Beyt (a.s)’ın şefaatinin kabulünü istemek kesinlikle tavsiye edilmiştir. İyi bir doktor bulmak, hastalığın tam teşhisi, etkili ilacın belirlenmesi ve tedavi aşamalarının iyi bir şekilde yürümesi gibi karışık durumlar göz önüne alındığında Allah (c.c)’dan yardım istemenin zarureti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Yine Seyyid-i Şüheda (a.s)’ın türbetinin etkili olabilmesi için de bazı şartlar gereklidir. Bu şartların günümüzde gerçekleşmesi çok zordur. Söz konusu şartlar şunlardır:

1-O toprak, İmam Hüseyin (a.s)’ın hairinden (mezarının olduğu bölgeden)[1] alınmalı ve rengi kırmızı olmalıdır.

2-Hair’den çıktıktan sonra, toprağın özelliğini yitirmemesi için Şia’nın düşmanı olan şeytan ve cinlerin ona dokunması önlenmelidir (yani gizlice ve bir şeye sararak oradan çıkarılmalıdır).

3- Sırf teberrük için çok az bir miktar kullanılmalıdır.

4-Saf bir niyet ve etkili olacağına şüphe etmeden istifade edilmelidir.

5-Dua etmek, Allah-u Teala’yı Seyyid-i Şüheda (a.s)’a yemin vermek, vb. ameller yapılarak ondan istifade edilmelidir.[2]

 

Kesin olarak bilinen bir şey var ki, halis bir niyetle Seyyid-i Şüheda (a.s) ve diğer Masum İmamlar (a.s)’a yönelip tevessül ve türbetlerine teberrük edilmesi faydalı olup, bir çok kereler neticesi görülmüştür.

 

Fakat duanın isticabeti, hatta Masum İmamlar (a.s)’ın şefaatlerinin kabulü ve Allah’ın Onların şefaatlerine razı olup, izin vermesinin şartları vardır. Aşağıda bu şartları getiriyoruz:

1-Tam bir ihlasla dua edilmeli, salavat getirilmeli, istiğfar ve gerçek manada tövbe edilmelidir.

2-İlahi haklar olan ibadet yerine getirilmeli ve İslami haklar (hums, zekatı) ödenmelidir.

3-Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s)’ın sünnetleriyle muhalefet edilmemelidir.

4-Dua eden, Kur’an’a amel etmelidir.

5-Her durumda Allah’a şükredilmelidir.

6-İyiliğe emreden, kötülükten sakındıran olmalıdır.

7-Dua, maddi veya manevi vasıta ve olanaklardan faydalanılarak yapılmalıdır (yani maddi sebeplerin peşinden gitmek konusunda tembellik edilmemeli ve yersiz beklentiler olmamalıdır).

8-Malında kul hakkı olmamalıdır.

9-Ahde vefa edilmelidir...[3]

Bazen yukarıda ki şartların tümü olmadan da dua ya da tevessül kabul edilebilir. Bu, ya dua veya tevessül edenin kalbini kazanmak içindir ya da onun eski kötülüklerine dönme bahanesini elinden almak için hücceti tamamlamaktır. Zira, maddi sebepler sorunların giderilmesinde yetersiz kaldıklarında Allah-u Teala ve Masum İmamlar (a.s)’ın lütuf ve inayeti daha çok olur. Bu da şüpheye düşenlerin yolunu kapatır. Kimi zaman bu inayet, bir ödül ve karşılıktan dolayıda olabilir. Yani insan, bazen hayırlı bir iş veya Masum İmamlar (a.s)’a karşı göstermiş olduğu bir saygıdan dolayı duası Yüce Allah katında icabet edilmiş ve sorunu giderilmiş olabilir.

 

Diğer önemli bir nokta da şudur: Dua veya Masum İmamlar (a.s)’a tevessül etmek demek maddi sebeplerden faydalanmamak, ihmalkarlık edip işleri Allah’a havale etmek anlamına gelmemektedir. İmam Sadık (a.s) buyuruyor: ‘Allah, bir işi sebepler olmadan yapmak istemez.’[4] Öyleyse maddi sebeplerden faydalanmanın yanı sıra hacet ve dileklerimize kavuşmak için dua ve tevessül de etmeliyiz. Dua ve tevessülden faydalanmak yanlızca tüm maddi sebeplerden ümit kesildiği zaman -örneğin doktor tedavisinin yetersiz kaldığı yerde- olmamalıdır. Yine sorun giderildikten sonra her şeyi unutmamalıyız. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de[5] ve bir çok hadiste kınanmıştır. Böyle bir durumda şefaat ve duanın icabeti hüccetin tamam olmasına neden olur ve insanın ahiretteki azabını artırır.

Duanın icabeti ve şafaatten asla ümit kesilmemelidir. Zira kainatta ki düzen sebep ve müsebbepler üzerine kuruludur. Ve Allah-u Teala bütün sebeplerin üstündedir. Sebeplere sebebiyet veren O’dur. O, her müsebbebe sebebinden ve her çocuğa sorumlusundan daha yakındır. Çünkü kayyumdur (ve sebepleri verendir, işleri doğal sebepler yoluyla yapandır). Kimi zaman da sebeplerin etkilerini kaldırandır. Yani sebepleri etkisiz hale getirebilir. Bıcağın İsmail (a.s)’ın kesmemesi veya ateşin İbrahim (a.s)’ın yakmaması örneklerinde olduğu gibi. Allah, zahiri sebepler olmadan da gaybdan direkt olarak feyiz ulaştırabilir veya bilinmeyen sebepten ve normal sebeplerin dışında müsebbep yaratabilir.[6] Hz. Salih (as.)’ın devesi, Hz Musa (a.s)’ın asasının yılana dönüşmesi vs. olaylar bu konu için verebileceğimiz örneklerdendir.

 

Kısacası, bütün işlerimizde maddi sebeplerden faydalanmanın yanı sıra Allah-u Teala ve Masum İmamalar (a.s)’la irtibatta olmalı ve sıkıntıların karşısında ümitsizliğe düşmemeliyiz.

 

Daha fazla bilgi için aşağıda ki kitaplara da başvurulabilir:

-Merahili Ahlak der Kur’an, Abdullah Cevadi Amuli, İsra yayınları, Kum

-Cami ez Zulal-i Kevser, Muhammed Taki Misbah Yezdi, İmam Humeyni Eğitim ve Araştırma Müessesesi, Kum

-Kamil’uz Ziyarat, İbn-i Kuluviye Kummi, Muhammed Cevad Zihni Tahrani’nin tercümesi, Peyam-ı Hak yayınları, Tahran

-Eşk Revan ber Emir-i Karvan, Şeyh Cafer Şuşteri, Mirza Muhammed Hüseyin Şehristani’nin tercümesi, Dar’ul Kitab-ı Cezayiri, Kum



[1] -Fıkhi ve ibadi terimde Hüseyni Haremin sınırları, İmam Hüseyin (a.s)’ın kabri, avlusu, türbesinin bölümleri (revak), müze, vs. yerlerini içine alan ve ister yeni olsun, ister eski, tüm bölümleridir. Bazıları haremin ‘Hair’le sınırlı olduğunu söylüyor, fazlasını kabul etmiyorlar.

[2] -Muhammed Cevad Zihni Tahrani, Kamil’uz Ziyarat’ın Tercümesi, 91-95. bab, s.832-867, Peyam-ı Hak yayınları; Bihar’ul Envar, c.98, s.128 ve 132

[3] -Mekarim Şirazi, Mezheplerin Doğuş Nedeni, s. 90 ve 112

[4] -Usul-u Kafi, c.1, s.183

[5] -Rum/32, Lokman/32, Ankebut/65, Yunus/12, 22, 23 vs. ayetler

[6] -Abdullah Cevad Amuli, Kur’an’da Ahlakın Merhaleleri, s.63

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar