Gelişmiş Arama
Ziyaret
12230
Güncellenme Tarihi: 2010/12/18
Soru Özeti
Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl konu edilmiş?
Soru
Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl işlenmiş? (Ve) ilgili ayet ve sure zikir edilsin.
Kısa Cevap

Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpte bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.

Kalpsel itminan ile imanın farkı:

Bazen insan ilmi ve mantıksal delil ve burhan ile bir şey hakkında yakine varması olanaklı ve bu delille aklını razı edebiliyor, ama kalbi itminan, huzur ve rahatlık kendisi için gerçekleşmeyebiliyor. Ama eğer ilmi ve mantıksal delille ispatlanmış şey hakkında kapsal itminan gerçekleşirse bu itminan, kalpsel ve zihinsel huzur ve rahatlık meydana getiriyor. Bir rivayette bu sorunun aynısı imam Rızadan (a.s.) soruldu: acaba Hz. İbrahim'in kalbinde şek ve şüphe mi var idi? İmam Rıza (a.s.) şöyle buyurdu: "hayır! İbrahim (a.s.) yakin sahibi idi. (Ancak) O Allahtan onun yakinini daha da fazlalaştırmasını istedi".

Ayrıntılı Cevap

Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir[1]. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpsel bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.[2]

Kalpsel itminan ile imanın farkı:

Bazen insan, ilmi ve mantıksal delil ve burhan ile bir şey hakkında yakine varıyor ve bu delille aklını razı edebiliyor, ama kalbi için itminan, huzur ve rahatlık gerçekleşmeyebiliyor. Ama eğer ilmi ve mantıksal delille ispatlanmış olan şey hakkında kapsal itminan gerçekleşirse bu itminan doğrultusunda kalpsel ve zihinsel huzur ve rahatlık meydana geliyor. Böylece çeşitli vesvese ve vahimlerin kalbine ve zihnine girmeleri engelleniliyor. Zira gerçekleşen bu itminan ile vesvese ve vahimleri kalbe ve zihne götüren tüm yollar kapanıyor. Örneğin: hepimiz ölmüş bir kimseden hiçbir faaliyet gerçekleşemeyeceğini yakinle biliyoruz. Bunu delil ve burhanla kabul etmişiz. Ama bu yakin canımızın derinliğine inmediği için meyyit olan bir kimseden, özellikle gece vakitlerinde korkuyoruz. Ama işleri gereğince sürekli meyyitle uğraşan kimseler ise hiçbir zaman ölü kimseden korkmuyorlar.[3] Buna binen şuhut derecesine ulaşmış bir kimsenin kalbi ancak huzur ve sükûnet bulabiliyor. İbrahim, (a.s) da yeniden diriliş anlamında olan bisete (yeniden dirilme) ve yeniden dirilmeye kâmil ve halis bir şekilde iman etmişti ve kalbinde hiçbir şekilde şek ve şüphe yoktu, ama kendisi kalpsel itminana yetişmek istedi.

Bir rivayette bu sorunun kendisi imam Rızadan (a.s.) soruldu: "acaba Hz. İbrahim'in kalbinde şek ve şüphe mi vardı? İmam Rıza (a.s.) şöyle buyurdu: hayır! İbrahim (a.s.) yakin sahibi idi. O Allahtan onun yakinini daha da fazlalaştırmasını istedi".[4] Has zihniyetlere sahip olan bazı kimseler kendi kendine şöyle bir düşünceye kapılıyorlar: Hz. İbrahim şek ve şüphe içinde idi, dolayısıyla biz de şek ve şüphe edebiliriz ve edersek de mazuruz. İman veya yakine ulaşamadığımız zaman zararı yoktur. Ama bu tür zihniyetler rivayetlerde kınanmış ve batıl zihniyetler olarak tanımlanmışlardır. Bir rivayette şöyle nakil edilmiştir: "şahsın birisi imam Musa Kazıma (a.s.) bir mektupta şunu yazmıştı: Hz. İbrahim (a.s.) Allah u Teâlâ'dan şöyle bir talepte bulunmuştu: "Allah'ım nasıl ölüleri dirilteceğini bana göster. Ben de şek ve şüphe içindeyim, dolayısıyla ben de (şek ve şüphelerimi giderecek) bir şeyleri bana göstermenizi istiyorum". İmam Musa (a.s.) bu şahsın cevabında şöyle buyuruyor: "İbrahim (a.s.) mümin idi ancak o sadece imanının artmasını istemişti. Ama sen ise şüphedesin. Şüphede olan kimselerde hayır yoktur".[5]

Dolayısıyla insan "usul-i din", itikat-i ve iman etmesi gerekir türden olan meseleler hakkında yakin sahibi olması gerekir. İman getirmek ve yakine ulaşmak için burhansal ve delile dayalı yollar söz konusudur. Bu yollara insan başvurması gerekir ki, artık kendisi için bu konular noktasında şüphe ve tereddüt kalmasın. Ortaya atılan şüpheleri kendinden uzaklaştırmak için de âlimlere müracaat edebilinir.

Her halükarda kuranı kerimin ayetlerinde birazda olsa tefekkür eder ve derine inersek şu hakikate varabiliyoruz ki; hekim ve adil olan Allaha, hakeza ahirete, cennete, cehenneme olan imanı güçlendirir onun gölgesinde ruhsal ve psikolojik türünden olan tedirginlikleri gidermek zor değildir. Günlük olarak beş vakit namaz kılma gibi ibadet türünden olan ameller de insanın bu merhaleye kavuşması için planlanmış ve programa alınmıştır. Mümin Allahın lütuf ve yardım elinin peyderpey üzerinde his ettiğini gördüğü zaman artık kalbine korkunun, ıstırabın ve hüznün girmesine izin vermez. Allah u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz"[6] Allah u Teâlâ bu ayeti kerime de şunu buyurmaktadır: ey insan eğer Allah ile birlikte olursan yeryüzünün ve gökyüzünün tüm güçleri senin güdümündedir ve Allah u Teâlâ senin tüm sorunlarından, ihtiyaçlarından ve musibetlerinden haberdardır. Senin itaatlerinden, çabalarından ve kulluk görevini yerine getirdiğinden haberdardır. Bu ilahi vaatlere iman getirmekle insanın kalbindeki huzur, vücudunun her tarafını sarmaması mümkün müdür? Böyleli bir yöntem ve marifet insanda oluştuğunda kesinlikle, insanın psikolojik huzursuzluğuna ve ıstırabına neden olan bütün nedenler insanın kalbinden ve ruhundan güç edip giderler.



[1] "el-imanu et-tesdiku. zıdduhu et-tekzibu", (İBNİ MANZUR, Muhammed b. Mukrem, "lisanu'l-arap", Beyrut: naşır daru sadır, baskı: 3, 1414 hk., c. 13, s. 21).

[2] KULEYNİ, "Kafi" tahran; daru'l-kutubul-islamiye, 1365, hş., c. 2, s. 27, hadis no: 1, imam sahdık şöyle buyurmuş: el-iman hıve hghrvhv bil-lisan ve akdun fil-kalb ve amelun bil-erkan", iman ve iman ile islamın ve ilim arasında var olan fark ile alakalı daha fazla bilgi edinmek için bkz. Nemaye: "İslam ila imanın şarları, no: 1311, (sayt: 1343).". ve "farki iman ve ilm no: 5382 (sayt: 5651)".

[3] ŞİRAZİ, Nasır Mekarım, "tefsir-i Nümüne", Tahran: darul-kutubul-ilamiye, bas. 1, 1374 ş. c. 2, s. 304.

[4] ARUSİ HAVBEZİ, Abdu Ali b. Cuma, "nuru's-sakaleyn" Beyrut: naşır müesesei't-tarihi'l-arabi, baskı 1, 1412 h., c. 1, s. 330.

[5] Age. c. 1, s 336.

[6] Vela tehinu vela tahzenu ve entumul-aalevne in kontum müminin, (ali İmran, 139).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar