Gelişmiş Arama
Ziyaret
12544
Güncellenme Tarihi: 2010/12/18
Soru Özeti
Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl konu edilmiş?
Soru
Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl işlenmiş? (Ve) ilgili ayet ve sure zikir edilsin.
Kısa Cevap

Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpte bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.

Kalpsel itminan ile imanın farkı:

Bazen insan ilmi ve mantıksal delil ve burhan ile bir şey hakkında yakine varması olanaklı ve bu delille aklını razı edebiliyor, ama kalbi itminan, huzur ve rahatlık kendisi için gerçekleşmeyebiliyor. Ama eğer ilmi ve mantıksal delille ispatlanmış şey hakkında kapsal itminan gerçekleşirse bu itminan, kalpsel ve zihinsel huzur ve rahatlık meydana getiriyor. Bir rivayette bu sorunun aynısı imam Rızadan (a.s.) soruldu: acaba Hz. İbrahim'in kalbinde şek ve şüphe mi var idi? İmam Rıza (a.s.) şöyle buyurdu: "hayır! İbrahim (a.s.) yakin sahibi idi. (Ancak) O Allahtan onun yakinini daha da fazlalaştırmasını istedi".

Ayrıntılı Cevap

Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir[1]. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpsel bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.[2]

Kalpsel itminan ile imanın farkı:

Bazen insan, ilmi ve mantıksal delil ve burhan ile bir şey hakkında yakine varıyor ve bu delille aklını razı edebiliyor, ama kalbi için itminan, huzur ve rahatlık gerçekleşmeyebiliyor. Ama eğer ilmi ve mantıksal delille ispatlanmış olan şey hakkında kapsal itminan gerçekleşirse bu itminan doğrultusunda kalpsel ve zihinsel huzur ve rahatlık meydana geliyor. Böylece çeşitli vesvese ve vahimlerin kalbine ve zihnine girmeleri engelleniliyor. Zira gerçekleşen bu itminan ile vesvese ve vahimleri kalbe ve zihne götüren tüm yollar kapanıyor. Örneğin: hepimiz ölmüş bir kimseden hiçbir faaliyet gerçekleşemeyeceğini yakinle biliyoruz. Bunu delil ve burhanla kabul etmişiz. Ama bu yakin canımızın derinliğine inmediği için meyyit olan bir kimseden, özellikle gece vakitlerinde korkuyoruz. Ama işleri gereğince sürekli meyyitle uğraşan kimseler ise hiçbir zaman ölü kimseden korkmuyorlar.[3] Buna binen şuhut derecesine ulaşmış bir kimsenin kalbi ancak huzur ve sükûnet bulabiliyor. İbrahim, (a.s) da yeniden diriliş anlamında olan bisete (yeniden dirilme) ve yeniden dirilmeye kâmil ve halis bir şekilde iman etmişti ve kalbinde hiçbir şekilde şek ve şüphe yoktu, ama kendisi kalpsel itminana yetişmek istedi.

Bir rivayette bu sorunun kendisi imam Rızadan (a.s.) soruldu: "acaba Hz. İbrahim'in kalbinde şek ve şüphe mi vardı? İmam Rıza (a.s.) şöyle buyurdu: hayır! İbrahim (a.s.) yakin sahibi idi. O Allahtan onun yakinini daha da fazlalaştırmasını istedi".[4] Has zihniyetlere sahip olan bazı kimseler kendi kendine şöyle bir düşünceye kapılıyorlar: Hz. İbrahim şek ve şüphe içinde idi, dolayısıyla biz de şek ve şüphe edebiliriz ve edersek de mazuruz. İman veya yakine ulaşamadığımız zaman zararı yoktur. Ama bu tür zihniyetler rivayetlerde kınanmış ve batıl zihniyetler olarak tanımlanmışlardır. Bir rivayette şöyle nakil edilmiştir: "şahsın birisi imam Musa Kazıma (a.s.) bir mektupta şunu yazmıştı: Hz. İbrahim (a.s.) Allah u Teâlâ'dan şöyle bir talepte bulunmuştu: "Allah'ım nasıl ölüleri dirilteceğini bana göster. Ben de şek ve şüphe içindeyim, dolayısıyla ben de (şek ve şüphelerimi giderecek) bir şeyleri bana göstermenizi istiyorum". İmam Musa (a.s.) bu şahsın cevabında şöyle buyuruyor: "İbrahim (a.s.) mümin idi ancak o sadece imanının artmasını istemişti. Ama sen ise şüphedesin. Şüphede olan kimselerde hayır yoktur".[5]

Dolayısıyla insan "usul-i din", itikat-i ve iman etmesi gerekir türden olan meseleler hakkında yakin sahibi olması gerekir. İman getirmek ve yakine ulaşmak için burhansal ve delile dayalı yollar söz konusudur. Bu yollara insan başvurması gerekir ki, artık kendisi için bu konular noktasında şüphe ve tereddüt kalmasın. Ortaya atılan şüpheleri kendinden uzaklaştırmak için de âlimlere müracaat edebilinir.

Her halükarda kuranı kerimin ayetlerinde birazda olsa tefekkür eder ve derine inersek şu hakikate varabiliyoruz ki; hekim ve adil olan Allaha, hakeza ahirete, cennete, cehenneme olan imanı güçlendirir onun gölgesinde ruhsal ve psikolojik türünden olan tedirginlikleri gidermek zor değildir. Günlük olarak beş vakit namaz kılma gibi ibadet türünden olan ameller de insanın bu merhaleye kavuşması için planlanmış ve programa alınmıştır. Mümin Allahın lütuf ve yardım elinin peyderpey üzerinde his ettiğini gördüğü zaman artık kalbine korkunun, ıstırabın ve hüznün girmesine izin vermez. Allah u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz"[6] Allah u Teâlâ bu ayeti kerime de şunu buyurmaktadır: ey insan eğer Allah ile birlikte olursan yeryüzünün ve gökyüzünün tüm güçleri senin güdümündedir ve Allah u Teâlâ senin tüm sorunlarından, ihtiyaçlarından ve musibetlerinden haberdardır. Senin itaatlerinden, çabalarından ve kulluk görevini yerine getirdiğinden haberdardır. Bu ilahi vaatlere iman getirmekle insanın kalbindeki huzur, vücudunun her tarafını sarmaması mümkün müdür? Böyleli bir yöntem ve marifet insanda oluştuğunda kesinlikle, insanın psikolojik huzursuzluğuna ve ıstırabına neden olan bütün nedenler insanın kalbinden ve ruhundan güç edip giderler.



[1] "el-imanu et-tesdiku. zıdduhu et-tekzibu", (İBNİ MANZUR, Muhammed b. Mukrem, "lisanu'l-arap", Beyrut: naşır daru sadır, baskı: 3, 1414 hk., c. 13, s. 21).

[2] KULEYNİ, "Kafi" tahran; daru'l-kutubul-islamiye, 1365, hş., c. 2, s. 27, hadis no: 1, imam sahdık şöyle buyurmuş: el-iman hıve hghrvhv bil-lisan ve akdun fil-kalb ve amelun bil-erkan", iman ve iman ile islamın ve ilim arasında var olan fark ile alakalı daha fazla bilgi edinmek için bkz. Nemaye: "İslam ila imanın şarları, no: 1311, (sayt: 1343).". ve "farki iman ve ilm no: 5382 (sayt: 5651)".

[3] ŞİRAZİ, Nasır Mekarım, "tefsir-i Nümüne", Tahran: darul-kutubul-ilamiye, bas. 1, 1374 ş. c. 2, s. 304.

[4] ARUSİ HAVBEZİ, Abdu Ali b. Cuma, "nuru's-sakaleyn" Beyrut: naşır müesesei't-tarihi'l-arabi, baskı 1, 1412 h., c. 1, s. 330.

[5] Age. c. 1, s 336.

[6] Vela tehinu vela tahzenu ve entumul-aalevne in kontum müminin, (ali İmran, 139).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zekât düşen bir mala humus da taalluk eder mi? Nelere zekât düşer? Zekât ve humus arasındaki fark nedir?
    13355 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/12
    Zekât düşen şeylerin, zekâtı verildikten sonra yıllık harcamalardan geriye fazlası kalmışsa bunların humusu verilmelidir.[1] Dokuz şeye zekât düşer: 1. Buğday, 2. Arpa, 3. Hurma, 4. Kuru üzüm, 5. Altın, 6. Gümüş,[2] 7. Deve, 8. İnek, 9. Koyun. Bu dokuz ...
  • İsrail bir peygamberin adı mıdır? Onun kendisine haram kıldığı şey nedir?
    17825 Tefsir 2012/04/04
    İsrail, ilahi peygamberlerden biri olan Hz. Yakub’un (a.s) adıdır. O, bir maslahat uyarınca deve etini ve sütü kendisine haram kılmış idi. Âli İmran suresinin 93. ayetinde Yüce Allah şöyle buyuruyor: "كُلُّ الطَّعامِ كانَ حِلاًّ لِبَنِي إِسْرائِيلَ إِلاَّ ما حَرَّمَ إِسْرائِيلُ عَلى‏ نَفْسِهِ مِنْ قَبْلِ أَنْ تُنَزَّلَ ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7205 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba rivayetleri silip Kuran’la yetinirse Müslümanlar arasındaki ihtilaflar vahdete dönüşebilir mi?
    8833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/03/04
    Kur’an’la yetinme ve rivayet ve sünnetleri silme konusunun tarihçesi yaklaşık İslam’ın ilk yıllarına dayanmaktadır. Zira Ehlisünnet ve Şia kaynakları esasınca, Peygamberimiz, (s.a.a) mübarek ömrünün sona erme esnasındayken İslam ümmetini doğru yoldan sapmasını engelleyecek mahiyette kılavuzluk yapacak bir vasiyet yazmak amacıyla kalem, mürekkep ve kâğıt istedi. Maalesef peygamberin bu ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesi nedir?
    13409 Eski Kelam İlmi 2010/12/22
    İmam Hüseyin’in (a.s) mateminin önem ve felsefesini anlamak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir:1. Kur’an değişik ayetlerde yüce insanlar ve din evliyalarının erdem ve ulvî sıfatlarını diri tutmayı vurgulamıştır.2. Yüce şahsiyetli Şia imamları (a.s) Kerbela hadisesini diri tutmak için matem merasimleri düzenlemeyi, ağlamayı ve ağlatmayı, şairlerin mersiye ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9958 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • İlahi marifette ilerlemek ve Hz. Mehdi’nin ilgisini kazanmak için ne yapmamız gerekir?
    5963 Pratik Ahlak 2010/06/20
    Size muvaffakiyet diliyoruz, Ehl-i Beyt Mektebiyle onurlanmanız bizi sevindirdi, istediğiniz konular hakkında bilgi edinmeniz için bu sitede önceden cevaplandırılmış bazı soruları cevaplarıyla birlikte size gönderiyoruz.İlgili Sorular:
  • İnkılâbın Rehberi Seyit Ali Hameyney’i hazretlerinin namahrem kadına bakma bağlamındaki fetvası nedir?
    8113 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/20
    İnkılâbın Rehberi Seyit Ali Hameyney’i hazretlerinin namahrem kadına bakma bağlamındaki fetvası imam Humeyni’nin (r.h.) fetvasıyla aynıdır.Müslüman kadınlara bakmanın hükmü hakkında İmam Humeyni şöyle buyuruyor: “erkeğin kadının bedenine bakması ister lezzet kastıyla olsun ister lezzet kastıyla olmasın haramdır. Yüzüne ve ellerine bakması eğer lezzet kastıyla olursa haramdır. Ama eğer lezzet ...
  • Vilayet-i fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyeti nasıl açıklanabilir ve acaba vilayet-i fakih Allah tarafından mı yoksa halk tarafından mı naspediliyor?
    7523 Eski Kelam İlmi 2012/04/02
    Çeşitli suretlerde “vilayet-i fakih” ve vilayeti fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyetini ispatlayabiliriz. İspatı için önemli olan ayrıntılı cevapta okuyacağınız akli ve nakli delillerdir. Şia’nın görüşünde velayeti fakihi ispatlayan delillere dikkatle velayeti fakih gaybet döneminde (asri gaybet) vilayeti fakihin vilayeti, imamların velayeti Peygamberimizin (s.a.a) velayetinin devamında olduğu ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6841 Eski Kelam İlmi 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...

En Çok Okunanlar