Gelişmiş Arama
Ziyaret
8202
Güncellenme Tarihi: 2010/07/18
Soru Özeti
Amellerle Allah’ın onlar için vadettiği mükafatlar arasında uygunluk gözetilmiş midir?
Soru
Deniliyor ki, filan müstehap namaz veya dua, şehidin, hacca gitmenin, köle azat etmenin vb. sevabına sahiptir. Bunlar Allah’ın adaletiyle bağdaşır mı? Amel ile Allah’ın vereceği mükafatlar arasında uygunluk gözetilmiş midir?
Kısa Cevap

Böyle mükafatları vadetmek ne İlahi adalete aykırıdır, ne de amelle sevap arasındaki uygunluğa; çünkü adaletin manasının, her şeyi kendi uygun olduğu yere koymak olduğunu söylersek, yani amelle sevap arasında uygunluk olması gerekli ise sözünü ettiğiniz yerlerde amelle sevap arasında uygunluk vardır. Zira:

1- Böyle rivayetlerin maksadı bu ibadetlerin (cihad, hac...) önem ve değerine dikkat çekmektir, onların değerini düşürmek değil. Hatta bu rivayetler dolaylı olarak cihad ve haccın önemini ortaya koymakta ve onların diğer ibadetleri değerlendirmek için birer ölçü olduklarını göstermektedir. Nitekim dünya işlerimizde de diyoruz ki: ‘F’lan şey altın gibidir.’

2- Böyle rivayetler, hac, cihad, vs. gibi şer’i görevlerin olmadığı yerlerdedir.

3- Uygunlukta yalnızca nicelik, miktar ve maddi zorluklar ölçü sayılmamalıdır. Niyet, huzu, inançlar ve insanın ilminin amelin karşılığındaki etkisi, amelin maddi zorluk ve azametinden daha fazladır. Dolayısıyla bir amel bu şartları taşırsa hac ve şehadet gibi amellere eşit olabilir.

Ayrıca bazı dua ve ziyaretler bir çok dini öğretileri içinde barındırdığı için inanç bakımından özel bir etkileri vardır. Bu yüzden bu etkinin olmadığı başka amellerden daha değerli olabilirler.

Unutmamak gerekir ki, cihadın olmadığı ve hac döneminin geçtiği zamanlarda genellikle şeytanın ve batıl güçlerin faaliyeti çoğalır ve insan daha çok şehvetlere yönelir. Böyle durumlarda insan şehvetlerine uymak yerine dua, ziyaret ve namazla kalp ve ruha sefa vermek isterse yüksek bir ilim ve ihlasa sahip olması gerekiyor.

Ama adaleti, zulmetmemek, başkalarının hakkını ayaklar altına almamak manasında tutarsak kimsenin hakkının yenmediğini göreceğiz. Çünkü, Allah-u Teala’nın bir amele onun değerinden fazla sevap verdiğini farzedersek bu, başka kulların hakklarının kaybolmasına neden olmaz. Çünkü sevaplar kul hakkettiği için değil, Allah’ın fazlından kaynaklanmaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Birkaç noktayı açıklarsak söz konusu sevaplarla onlara ait amellerin uygunluğu ortaya çıkar:

1-İlahi sevaplar kullar hakkettikleri için değildir. Bunlar kulların dünyadaki amellerine göre Allah’ın inayeti ve kendi  kabiliyetlerine göre kazandıklarına karşılık Onun bir lütfudur.[1]

Kulların (Allah onlara vadetmemiş olsaydı) Allah’ın sevabını almak için hiçbir hakları yoktu. Çünkü yaptıkları amellerin tümü Allah’ın verdiği nimetlerinin vesilesiyle olmuştur. Allah, rahmet ve hikmeti üzerine kullarına mükafat vaadinde bulunmuş ve onu yerine getirmeyi kendisine hak bilmiştir. İşte Allah’ın bu sonsuz rahmeti ve kamil hikmetidir ki amellerin karşılığını belirlemektedir, yoksa amellerin zorluğu, kolaylığı, azlık ya da çokluğunun bunda etkisi yoktur. Dolayısıyla nimetlerin azlığı, hatta çokluğu ve Allah tarafından kullar için belirlenen mükafatlar İlahi adalete hiçbir zarar vermez. Çünkü kimsenin hakkı yitmemiştir, aksine kullara haklarından fazlası verilmiştir.

2- Dualar, ziyaretler ve müstehap namazların şartları vardır ve o şartların tümüne uyulursa o zaman bu sevaplara ulaşılabilir. Aşağıda bu şartlardan bazılarına değiniyoruz:

a) Bütün farzlar yerine getirilmelidir. Buna göre vazifesi cihad veya hacca gitmek olan bir kimse onların yerine dua etse, müstehap namaz kılsa sevap kazanmayacağı gibi ilahi azabada uğrayacaktır.

b) Marifet(bilinç), kalp huzuru ve ihlas olmalıdır. Bazı rivayetlerde bu gibi ziyaretlerin için zikredilen sevaplara ulaşmak için bir bilincin olması gerektiği belirtilmiştir.[2] Bir rivayette İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘İnsanlar niyetlerine göre kıyamette haşrolunacaklardır.’[3] Buradan anlıyoruz ki, ilahi sevapların asıl kaynağı amelin zorluğu değildir. Sevap almakta kulun niyet ve inancı, amelin maddi zorluklarından daha etkilidir.

Marifet, kalp huzuru ve ihlası kazanmak ise cihaddan zor olmasada ondan daha kolay değildir. Bu yüzden bir çok kişi görünürde cihad edip, hacca gitmiş olsa da çok az kimse marifet ve ihlasın doruğuna çıkabilmektedir. Bir çok rivayette Şiiler, Masum İmamların (a.s) özelliklede İmam Rıza’nın (a.s) ziyeretine gitmeleri teşvik edimiştir.[4] Böyle rivayetlerden Masumların (a.s) ziyaretlerinin yapılma şekline göre iki tür sevabı olduğu anlaşlmaktadır. Yani ziyarete giden herkese eşit sevap verilecek diye bir şey yoktur. Böyle sevapları anlatmaktan maksat insanların kabiliyetlerini ortaya koymaktır. Yoksa amel edenlere her durumda verilecek sevabı göstermez.

3- Bir çok dua ve ziyaretin temel inançları açıklanmasında ve dini marifetin yayılamasında önemli rolleri vardır. Masum İmamlar (a.s) dua ve ziyaret kalıbında insanlığa çeşitli öğretileri hediye etmişlerdir; zira başka şekilde onları öğretmek mümkün değildi. Bu yüzden onlara önem vermek gerçekte cihad, şehadet kültürü, hac, din ve şeriatın canlı kalmasına neden olacaktır. Bu öğretilerdir ki hacı ve mücahid yetiştirmektedir.

4- Cihadın olmadığı ve hac döneminin geçtiği zamanlarda genellikle şeytanın ve batıl güçlerin faaliyeti çoğalır ve insanın doğası daha çok şehvetlere yönelir. Böyle durumlarda insan şehvetlerine uymak yerine dua, ziyaret ve namazla kalbini, ruhunu nurlandırmak isterse yüksek bir marifet ve ihlasa sahip olması gerekiyor. İşte bu yüzden Allah Resulü (s.a.a) zor bir savaştan dönen ashabına şöyle buyurdu: ‘Küçük cihaddan döndünüz, şimdi önünüzde büyük cihad vardır.’ Ashap ‘Büyük cihad nedir?’ diye sorduklarında: ‘Nefisle cihad!’[5] diye buyurdular.

Masum İmamların (a.s) namaz ve dualar için söyledikleri bunca sevabın nedenlerinden biri bu vesileyle toplumun ruhunu maneviyat ve ruhaniyete götürerek dünya ve ahiretin her türlü alçaklık ve zilletine sebep olan nefsani heveslerin bataklığından kurtarmak olabilir.

Kısacası böyle rivayetlerin maksadı, cihad ve hac gibi ibadetlerin değerini azaltmak değil, bu gibi ibadetlerin değer ve önemine dikkat çekmektir. Hatta bu rivayetler dolaylı olarak cihad ve haccın önemini ve diğer ibadetleri değerlendirmek  için onların birer ölçü olduklarını ortaya koymaktalar. Nitekim dünya işlerimizde de diyoruz ki: ‘Filan şey altın gibidir.’



[1] - Tefsir-i Nümune, c.23, s.361

[2] - Men La Yahduruh-ul Fakih, c.2, s.583

[3] - Tehzib-ul Ahkam, c.6, s.135

[4] - el-Kafi, c.4, s.585

[5] - Vesail-uş Şia, c.15, s.161

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7765 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15910 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • Erkek altın saat kullanabilir mi?
    32339 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/27
    Boyna altın zincir asmak, altın yüzük takmak ve ele altın kaplama saat takmak gibi altınla süslenmek[1] erkeğe haramdır ve bunlarla namaz kılmak da namazı bozar.[2] Elbette altın saat ve altın zincir sadece ...
  • Erkek karısını dışarıda çalışmaya mecbur edebilir mi?
    12865 Pratik Ahlak 2011/01/17
    Aile düzeninde masrafların karşılanması erkeğin vazifesi olup, erkek bu konuda karısını çalışmaya zorlayamaz. Ama kadın kocasının rızasını kazanmak için yapacağı her işin karşılığında çok sevap alır, ancak yapacağı iş dini kural ve ölçülerle çelişmemelidir. ...
  • Melekler her yıl kadir gecesinde amel defterlerimizi İmam Mehdi’nin (a.s) huzuruna takdim ediyorlar mı? İmam (a.s) onları imzalıyor mu?
    12233 Tefsir 2011/07/28
    Muteber rivayetlere göre kulların bütün işleri Peygambere (s.a.a) ve Masum İmam’a (ilahi hüccete) nazil olmaktadır. Bu yüzden şu anda zamanın İmam’ı (a.f) yaşadığından kulların işlerinin takdiri ona sunulmaktadır. Soruların cevabına gelince:1- Geçmiş ümmetlerde kadir gecesi yoktu.
  • Muhammed b. Hanefiye’nin naklettiği rivayette zikredilen “hucze” kelimesinin anlamı nedir?
    7388 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Rivayette zikredilen “hucze” kelimesinden maksat, dünyada bizim ile Allah, Resulüllah (s.a.a.) ve imamlar (a.s.) arasında var olan sebeplerdir. Yani o sebeplere temessük etmek ve bağlamak anlamındadır. Söz konusu olan sebepler şunlardan ibarettir: din, ahlak ve güzel amellerdir. Eğer insanlar İslam dinini takip ederler, güzel ahlak ve Salih ameller işlerler onların ...
  • Akrabalık bağı olmayan eş'e verilen hibenin geri alınması caiz midir?
    8039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/21
    Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır. Buna atiye ve nehle de deniliyor.Eğer kişi ...
  • Allah Teala’nın kimsenin bilmediği saklı ve müste'ser isimlerinden maksat nedir?
    24486 Teorik İrfan 2010/09/04
    Ehlibeyt (a.s) kaynaklı dua ve onlardan bizlere ulaşan hadislerden anlaşıldığı üzere Allah Teala, kendine seçtiği bazı özel isimlere sahiptir. Kimse bu isimlerden haberdar değildir. Bu isimler, Esma-i Müste'ser olarak meşhur olmuştur. Hadislerden anlaşıldığı üzere bu isimler İsmi Azam'ın gayb mertebelerindendir ve ilk İlahi isimin batın ve gayp yönüdürler. ...
  • Bir Avrupalı için, İslam’ı ve Şia’yı nasıl tanıtmak mümkündür?
    9039 Eski Kelam İlmi 2009/08/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Eğer tırnaktaki ojeyi temizleme imkânı yoksa vazife cebire abdesti almak mıdır yoksa teyemmüm mü?
    21026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Belirtilen soruyu büyük mercilerin bürolarından sorduk ve alınan yanıtları aşağıda açıklıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Sorudaki durumda cebire abdesti alması gerekir.Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpaygani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer abdest ve gusül yerine bir şey yapışmışsa ve bunu kaldırmak mümkün ...

En Çok Okunanlar