Gelişmiş Arama
Ziyaret
10330
Güncellenme Tarihi: 2010/07/06
Soru Özeti
Hz. Zehra’nın (s.a) şahsiyeti hangi yönlere sahiptir?
Soru
Dünyanın en büyük kadını Hz. Zehra’nın (a.s) şahsiyet ve üstünlük yönlerini beyan eder misiniz?
Kısa Cevap

Sadece irdeleme ve derin düşünme aracılığıyla engin boyutlarına ulaşmanın mümkün olduğu Hz. Zehra’nın (a.s) yüce şahsiyetinin yönleri çok geniş ve engindir. O yüce şahsiyetin manevî ve ilahî, ilim ve marifet, siyasal ve toplumsal mücadele yönleri hakkında okumak ve araştırmak bize hedefimize ulaşmada yardımcı olacaktır. Kadınların efendisinin muhtelif Şii ve Sünni kitaplarının tanıklığıyla belirgin bazı ahlakî ve insanî özellikleri şunlardır:

1-     En yüksek imkânlardan yararlanabilme durumunda az bir servet ve naçiz imkânlar ile kanaat etmek ve yetinmek.

2-     Temayül ve ihtiyacı olduğu eşyalarda birçok defa infak ve fedakârlıkta bulunmak.

3-     Yüce Allah’ın huzurunda içtenlikle çok ibadet ve münacatta bulunmak.  

4-     Hayâ ve iffetin sembolü olmak.

5-     İslamî örtünme ve hicabın mükemmel örneği olmak.

6-     Bir kısmı değerli “Fâtıma’nın Mushafı” kitabının içeriğini bilmek olan dünya kadınları hanımefendisinin engin ilim ve marifeti.

7-     Hz. Ali’nin (a.s) velayet makamını korumak için –Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra- onun siyasal ve toplumsal mücadelesi.

Ayrıntılı Cevap

Fâtıma Zehra’nın (a.s) varlıksal şahsiyeti ve manevi makamı hakkında birçok kitap yazılmış ve çok sözler söylenmiştir. Ama bunun bin katı bile insanlığın zihin ve düşüncesinden akıp söz ve yazı suretine bürünse, o yüce şahsiyetin engin okyanus mesabesindeki erdemlerinin ancak bir damlası olabilir.[1] Biz bu söyleşide bu mecaldeki güçsüzlüğümüzü itiraf ederek, sadece o engin denizin bir damlasını ele alacağız; çünkü şöyle söylemişlerdir:

Mümkün olmasa bile deniz suyunu içmek

Susuzluk miktarınca onu yudumlamak gerek.

Hz. Zehra’nın (a.s) marifet semasında, insanlığın en üstün düşünceleri mütehayyir ve en mahir akıllar şaşkındırlar. Onun marifet denizinin sahiline ulaşmak için masumların (a.s) hadislerine başvurmak gerekir. Temiz imamlardan (a.s) gelen sayılı ve muteber rivayetlere göre, Fâtıma Zehra’nın (a.s) mukaddes varlığı Leyletü’l-Kadr’in (Kadir Gecesi) hakikati olarak tefsir edilmiştir; çünkü Leyletü’l-Kadr suskun Kur’an’ın nüzul zarfı ve Fatıma (a.s) ise on bir konuşan Kur’an ve tekâmül etmiş ve mükemmelleşmiş insanın yani temiz imamların (a.s) nüzul zarfıdır.[2]

Hz. Sıddîka Kübra’nın (a.s) makamı o kadar yüksektir ki onun rıza ve öfkesi yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) rıza ve öfkesinin ölçüsü karar kılınmıştır. Nitekim bir hadiste Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Fâtıma (a.s) benim tenimin parçasıdır. Onu mutlu eden beni mutlu etmiş ve beni mutlu eden de Allah’ı mutlu etmiştir. Hakeza ona eziyet eden bana eziyet etmiş ve bana eziyet eden de Allah’a eziyet etmiştir.” Aynı şekilde Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Fâtıma (a.s) benim yanımda insanlar arasındaki en değerli kimsedir.”[3] Yüce İslam Peygamberi (s.a.a) bir başka hadiste ise şöyle buyurmuştur: “Meryem kendi zamanındaki kadınların hanımefendisiydi ama kızım Fâtıma (a.s) baştan sona dek tüm dünya kadınlarının hanımefendisidir.”[4] Diğer bir hadiste de şöyle buyurmuştur: “Yanıma bir melek geldi ve bana Fâtıma (a.s) tüm cennet kadınlarının hanımefendisi ve tüm hanımların öncüsüdür, diye müjde verdi.”[5] Böylece Fâtıma’nın (a.s) Meryem ve Asiye gibi diğer salih kadınlardan daha faziletli ve üstün oluşu ispatlanmaktadır. Evet, Zehra Merziye’nin (a.s) makam ve derecesi Asiye ve Meryem’den üstün olmakla kalmayıp, Hz. Fâtıma’ya hamile kaldığı zaman onların Hz. Hatice Kübra’ya (a.s) hizmet etmeyi başarmaları kendilerinin övünç kaynağıdır.[6]  

Hz. Zehra’nın (a.s) üstünlük yönleri bağlamında en yüksek imkânlardan yararlanabilme durumunda az bir servet ve naçiz imkânlar ile kanaat etme ve yetinme hususuna işaret edilebilir. Çünkü o, İslam Peygamberinin (s.a.a) kızıydı ve Hz. Peygamber (s.a.a) “Fedek” gibi geliri iyi olan değerli bir arsayı kendisine bağışlamıştı.[7]  Aynı şekilde kocası Hz. Ali’nin (a.s) iş ve çalışma yerinden elde ettiği önemli bir geliri vardı ve Hz. Ali (a.s) kendi, eşi ve çocukları için müreffeh bir yaşam hazırlayabilirdi. Ama onlar tüm gelirlerini ihtiyaç sahiplerine harcıyor ve çok zor ve meşakkatli bir yaşam ile yetiniyorlardı. Onun şahsiyetinin diğer bir yönü, infak ve fedakârlık yönüdür. Gelinlik elbisesini özellikle de düğün gecesinde bağışlaması oldukça meşhurdur. İhtiyaç duyduğu halde yemeğini ardı ardınca üç gece boyunca mahrum, yetim ve esire bağışlaması, Kur’an-ı Mecid’in Dehr (İnsan) suresinde yer almıştır. Hz. Zehra’nın (a.s) diğer bir üstünlük yönü, onun ibadetleridir. Fâtıma’nın ibadetleri, nicelik açısından onun hayatının her anında görünecek ve duyumsanacak kadar çoktu. Onun davranışları, konuşmaları, bakışı, çalışması ve gece ile gündüzün her anında nefes alması ibadetti.[8] O, her gece çocukları yatırdıktan ve eve ait diğer işlerden ayrıldıktan sonra seccade üzerinde mübarek ayakları şişene kadar namaza kılardı.[9] Onun ibadetleri, Allah’a yakın meleklerin parıldayan nurundan hayret etmesine ve lezzet almasına neden olacak kadar eşsizdi; öyle ki Allah’a yakın yetmiş bin meleğin hepsi kendisine selam gönderir ve esenlikte bulunurdu.[10]

Sahife-i Fâtıma, Şia’nın iftiharlarından biridir. Şia, bu değerli kitabın Yüce Allah tarafından Zehra Merziye’ye ilham edildiğine inanmaktadır.[11]

Hz. Zehra’nın (a.s) iffet, hayâ ve hicabı: Hicap ve iffeti hakkında hayatımızda eş ve çocuklarımızın öncelikli ödevi olması gereken Fâtıma Zehra’nın (a.s) davranış ve sözlerinden çok güzel ve görünmeye değer hususlar aktarılmıştır. Bir gün Peygameber-i Ekrem (s.a.a) mescitte hazır olan Müslüman topluluğuna şu soruyu yöneltti: Hanımların yaşamı için hangi tarz ve yöntem daha iyidir? Hz. Zehra (a.s), bu soruya cevap vermekte kendini yetersiz gören ve bu nedenle kendisinin evine gelen Selman vasıtasıyla şöyle yanıt verdi: “Kadınlar için iyi olan namahrem erkekleri görmemeleri ve namahrem erkeklerin de onları görmemeleridir.”[12]

Son olarak Fâtıma Zehra’ya (a.s) uyulması gereken zorunlu alanlardan birine işaret etmeliyiz. Bu, imamet ve velayetin kutsiyetini savunma alanıdır. Çünkü o, Allah Resulü’nün (s.a.a) hicranından sonraki hayatının kısa döneminde velayetin kutsiyetini muhafaza etmenin en güzel örneğini tablolaştırmıştır.[13] Fâtıma (a.s) kendi zamanındaki insanları iyi tanıyordu ve sözlerinden onların ibret almayacaklarını ve kendisiyle birlikte kıyam etme cesareti taşımadıklarını iyi biliyordu ama gelecektekiler için dalaleti rüsva etmek, hakikati açıklamak ve hücceti tamamlamak istiyordu. Nitekim şöyle buyurmuştur: “Ama biliyorum zelil ve acizliğin pençesinde çaresiz olduğunuzu. Yardım etmemek varlığınızı kuşatmış ve vefasızlık bulutu kalbinizi sarmıştır. Ne yapayım ki gönlüm kan ağlamakta ve şikâyet dilini kontrol etmek ise takatin dışında.”[14]

Fâtıma (a.s) kültür saldırganları karşısında susmanın kabul edilir olmadığını tarih boyunca tüm Müslümanlara kavratmak için, hamasî kültürel kıyamında bir an olsun hidayet edici açıklama ve aydınlatmalarından el çekmedi. Hz. Zehra (a.s) bidat ve İslam’ın tahrifi karşısında sakin oturmayıp ayağa kalktı, hiddetlenip celalleşti ve ifşada bulunup aydınlattı; çünkü o ilahî ilham ve Cebrail’in sözleri vasıtasıyla gelecekten haberdardı ve bu aydınlatmaların layık gönüllerde yer edineceğini ve imametin işlevselliği ve yaratılış hedefinin gerçekleşmesinde eşsiz bir rol alacağını biliyordu.[15]

Daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynaklara müracaat ediniz:

1-     Cami Ez Zülal-i Kevser, Misbah Yezdi, Muhammed Taki.

2-     Fâtıma-i Zehra Ez Veladet Ta Şahadet, Kazvinî, Seyid Muhammed Kazım.

3-     Hamase-i Kevseriye Şerh-i Mübarazat-i Yegane Doht Peyamber-i Giram-i İslam, Hazret-i Fâtıma-i Zehra (a.s), Zucaci Kaşanî, Mecid.


[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Cami Ez Zülâl-i Kevser, s. 21.

[2] İbid, s. 17.

[3] Şeyh Tusi, Emali, c.1, s. 24.

[4] Biharu’l-Envar, c. 43, s. 24, Rivayet. 20.

[5] Emali, c. 1, s. 457; Delailü’l-İmame, s. 8; Ğayetü’l-Meram, s. 177; Biharü’l-Envar, c. 43, s. 2.

[6] İbid.

[7] el-Kafi, c. 1, s. 537 “Babü’l-Elfeyî Ve Tefsirü’l-Hums Ve Hududihi Ve Ma Yecibu Fihi.”

[8] İhkaku’l-Hak, c. 4, s. 481.

[9] Biharu’l-Envar, c. 42, s. 117.

[10] İbid, c. 43, s. 12, Rivayet. 6.

[11] İmam Humeyni’nin ilahî siyasî vasiyetnamesinden, Sahife-i Nur, c. 31, s. 171. Biz iftihar ediyoruz ki “Yükselen Ku’ran” olarak adlandırılan hayat bahşedici dualar masum imamlarımızdandır. Biz, imamların “Şabaniye Münacaatı”, Hüseyin b. Ali’nin (a.s) “Arafe Duası”,Muhammed ailesinin Zebur’u “Sahife-i Saccadiye” ve yüce Allah tarafından Zehra Merziye’ye ilham edilen “Fâtıma Mushafı”’nın bizden olmasından kıvanç duyuyoruz.

[12] Vesailü’ş-Şia, c. 14, s. 43 ve 172; Biharu’l-Envar, c. 43, s. 54.

[13] Cami Ez Zülal-i Kevser, s. 145.

[14] Keşfü’l-Ğomme, c. 1, s. 491; el-İhticac, s. 112; Delailü’l-İmame, s. 37.

[15] Cami Ez Zülâl-i Kevser, s. 149.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar