Gelişmiş Arama
Ziyaret
11764
Güncellenme Tarihi: 2010/10/07
Soru Özeti
Neden Kur’an ayetler halindedir? Hangi sureler Peygambere (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Soru
Kur’an’ın ayetler halinde olmasının hikmeti nedir? Kaç tane sure Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Kısa Cevap

Kur’an’ın def’i (bir defada) ve tedrici (ayet ayet ve sure sure) olmak üzere iki çeşit nüzulu vardır. Tedrici nüzul için öne sürülen deliller şunlardır.

1-Peygamberin kalbini sağlamlaştırmak.

2-Peygamberin (s.a.a) ve Müslümanların teselli bulmasını ve ayaklarının sabit olmasını sağlamak.
3-İnsanların rahatlıkla düşünmelerine, ezberleyebilmelerine ve Kur’an ilminin amele yansımasına ve acele etmeden yavaş yavaş okunmasına imkan vermek.

Kur’an-ı Kerim’de çeşitli konular olduğundan, onların tasnif edilmesi, biribirleriyle uyum halinde olan bu konuların bir bütünlük içinde olması ve diğer konulardan ayrılması gerekir. Bu yüzden Kur’an ayet ve surelerden oluşmuştur.

Hatırlatmak gerekir ki, her ayetin sınırı, başlangıcı ve sonu Peygamberimizin (s.a.a) kendisi tarafından belirlendiğinden onları taabbüden kabul etmek gerekir. Kur’an’ın bir defada nazil olan bazı surelerinin isimleri ‘Ayrıntılı Cevap’ bölümünde verilmiştir.         

Ayrıntılı Cevap

Kur’an-ı Kerim’in 23 yılda tedrici (aşamalı) olarak Resulullah’a (s.a.a) nazil olduğunda şüphe yoktur. Ancak bir yandanda Kur’an’ın kendisi ‘Kur’an ramazan ayında ve bir gecede nazil oldu.’[1] diye buyurmaktadır. Bu ayet açıkca Kur’an’ın ramazan ayında nazil olduğunu gösteriyor. Yine ‘Biz onu kadir gecesinde indirdik’[2] ve ‘Biz onu mübarek gecede indirdik’[3] ayetleride Kur’an’ın bir gecede nazil olduğunu göstermektedir. Her üç ayeti birbiriyle mukayese ettiğimizde o gecenin ramazan ayında olduğunu göreceğiz.


Hadisler Kur’an’ın nüzulunun iki şekilde olduğuna tanıklık etmekteler

Hafz b. Ğıyas şöyle rivayet eder: İmam Sadık’a (a.s) ‘Allah ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur’ diye buyuruyor, oysa Kur’an baştan sona 23 yılda nazil olmuştur’ diye arzettiğimde şöyle buyurdu: ‘Kur’an’ın tümü ramazan ayında Beyt-ul Mamur’a, sonrada (oradan) 23 yılda nazil oldu.’[4] Ehl-i Sünnet kaynaklarında ‘Beyt-ul Mamur’ yerine ‘Beyt-ul İzze’ şeklinde gelmiştir.

Safi tefsirinin dokuzuncu mukaddimesinde Beyt-ul Mamur’u, ‘Peygamberimizin kalbi’ diye tevil ediyor ve şöyle buyuruyor: ‘Sanki bundan kasıt Peygamberin kalbine nazil olmasıdır. Zira Allah-u Teala buyuruyor: ‘Ruh-ul Emin onu senin kalbine nazil etti.’ Işte bundan sonra 20 yılda tedricen kalbinden diline nazil oldu. Cebrail geldiği zaman vahyi lafızlarıyla okuyordu.’

Kur’an’ın Tedrici Nüzulunun Nedeni

Peygamberimizin döneminde ne zaman bir olay olsa veya Müslümanlar ne zaman bir sorunla karşılaşsalar yahut çeşitli sorular sorulsa bunlara karşılık cevap olarak bir takım ayetler ya da bir sure nazil olurdu. Bu münasebetler ya da gerçekleşen olaylara ıstılahta ‘Nüzul Sebebi’ veya Şan-ı Nüzul’ denilmektedir. Bir çok ayeti tam olarak anlayabilmek için onların nüzul sebebini bilmek gerekir.

Bu yüzden Kur’an, hicretten önce ve sonra olmak üzere 23 yılda çeşitli münsebetler ve ortaya çıkan olaylar neticesinde tedrici olarak nazil olmuştur. Bazen ayet ayet, bazende sureler halinde gerçekleşen bu nüzul Peygamberimizin (s.a.a) ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Sonra bütün ayetler bir araya getirilerek Kur’an adı altında bir kitap halinde toplandı.

Nüzulun bu şekilde olması Kur’an’ı diğer semavi kitaplardan ayıran özellik olmuştur. Zira İbrahim’in (a.s) sahifeleri ve Musa’nın (a.s) levhaları bir defada nazil oldu. Kur’an’ın tedrici nüzulu  müşriklerin eleştirisine neden olmuştu. Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor. ‘Kafir olanlar dediler ki: Ona Kur'an, birden ve toplu olarak indirilseydi ya.’ Bu eleştiriye ise şu cevabı veriyor: ‘Biz, onu, gönlüne iyice yerleştirmen için böyle indirdik ve onu ayet ayet ayırdık, birbiri ardınca indirdik.[5] Bir başka yerde şöyle buyuruyor: ‘Bir Kur'an'dır ki onu insanlara dura dura, yavaş yavaş okuman için ayet ayet, sure sure ayırdık ve onu azar azar indirdik.’[6] Allame Tabatabai (r.a) bu ayeti tefsir ederken bazı önemli noktalara işaret ederek şöyle buyuruyor: ‘Ayetin sadece anlatım biçimini göz önüne alırsak Kur’an’ın bütün maarifini içerdiğini göreceğiz. Bu maarif Allah katında lafız ve ibare şeklinde idi ve tedrici nüzulun dışında insan onları anlayamazdı. Bu alemin özelliği tedric olduğundan insanların onu anlayıp ezberleyebilmeleri için tedrici olarak nazil oldu. Buna göre söz konusu ayet-i kerime ‘Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık. O, katımızda bulunan ana kitaptadır.Yücedir, hikmetlidir.’[7] ayetinin manasını içermekte ve onun manasını beyan etme makamındadır. Tedrici nüzul ve Kur’an’ın bölüm bölüm olmasının hikmeti ilim ve amelde Kur’an’a yakın olmak ve kavranabilmesi için insanların kabiliyetlerinin gelişmesini sağlamaktır [8]. Kur’an’ın sure sure ve ayet ayet nazil olması insanların onun temel maarif ve itikatları, ayrıntılı ve ameli ahkamı kavrama seviyesine gelmeleri ve insan için faydalı olan şeyleri göz önünde bulundurmaları içindir. O faydalarda şunlardır: Kur’an’ın ilmiyle amelin Kur’an’a yakın olması, insan doğasının maarif ve ahkamı almakta zarar görmemesi, bir defada nazil olduğu için Yahudilerin kabul etmekten sakındığı ve bundan dolayı Allah’ın dağı başlarının üstüne getirerek kabul ettikleri Tevratın akıbetine uğramaması için maarifini tek tek anlamalarından dolayıdır.’[9]

Yine Kur’an’ın kendisinden onun tedrici nüzulunun hikmeti hakkında şöyle bir istinbat yapılmaktadır: Resul-ü Ekrem (s.a.a) ve Müslümanlar her zaman Allah’ın inayetine nail olduklarını bilmeleri ve Allah’la olan irtibatlarının güçlü olduğunu hissetmeleri içindir. Vahyin devam etmesi ve ayetlerin nazil olması onların teselli bulmasına ve ayaklarının sabit kalmasına neden olmaktaydı.[10]  

Çeşitli zaman ve münasebetlerden sonra nazil olan ayetler, sureler halinde toplandı ve bir kitap haline getirildi. Her surenin ayetleri tevkifi (belirlenmiş ve değişmez) olup, en küçük sure (üç ayetlik Kevser)’den en büyük sureye (286 ayetlik Bakara) kadar hepsi Peygamberimizin (s.a.a) emriyle düzenlenmiş, o günden bugüne kadarda her hangi bir değişiklik olmadan günümüze kadar gelmiştir. Bunda Kur’an’ın icazına ve ayetlerin uygunluğuna dair bir sır vardır.[11]

Surelerinin çeşitli ayetlerden oluşması konusunda da diyoruz ki: ‘Her surenin ayetlerinin sıralaması, düzenlenmesi ve sayısı Resulullah (s.a.a) hayattayken ve Onun (s.a.a) emriyle yapılmış olup tevkifidir, taabbüden kabul etmek ve her suredeki sıralamaya göre tilavet etmek gerekir. Her sure Bismillahirrahmanirrahim’in gelmesiyle başlamakta ve ayetler nüzul sırasına göre yerleştirilmektedir; başka bir Bismillah nazil olunca yeni bir sure başlamış oluyordu. Ayetlerin doğal düzeni böyleydi. Bazende Resulullah (s.a.a) bir ayeti, Cebrail’in işaretiyle doğal düzeninin aksine başka bir sureye yerleştirirdi. Örneğin ‘Sakının o günden ki dönüp Allah'a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.’[12] ayeti rivayete göre son nazil olan ayetlerdendi, ama Resulullah (s.a.a) onu Bakara suresinin 281. ayeti olan faiz ayetleriyle borç ayetlerinin arasına konmasını emretmiştir.  

Binaenaleyh ayetlerin surelere yerleştirilmesi ister doğal düzen üzere, ister destura göre olsun tevkifidir ve Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) nezaret ve emriyle olmuştur. Bu yüzden ona uymak gerekir. Nerede konu bitiyorsa ayette bitecek diye bir şey yoktur. Bazen konunun ortasında ayet bitmekte, bir sonraki ayette devam etmektedir. Demek ki ayetlerin uzunluk ve kısalıkları onların konularına bağlı değildir, sadece tevkifi bir iştir. Geçmiştekilerin ayetlerin sayısı konusunda görüş ayrılıklarına düşmelerinin nedeni şudur: Resul-u Ekrem (s.a.a) ihtimalen ayetin bir yerinde durmuş ve tilavete devam etmemiştir. Bu yüzden ayetin bittiği zannediliyordu. Bir başka tilavettede onu durmadan okumuş olabilir.[13]

Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olan sureler şunlardır: Duha, Fatiha, İhlas, Kevser, Tebbet, Beyyine, Nasr, en-Nas, Felak, Mürselat, Maide, Enam, Tövbe, Saf, Adiyat, Kafirun, Nasr.[14]         


[1] -Bakara/185: ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur.’

[2] -Kadir/1

[3] -Duhan/3

[4] -Safi tefsiri 9. Mukaddime (el-Kafi’den naklen)

[5] -Furkan/32

[6] -İsra/106

[7] -Zuhruf/3-4

[8] -İnsanların Yeteneklerinin Rüşdü ve Büluğa Ermesi.

[9] -Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan (Farsça tercümesinden), c.13, s.305-306

[10] -Muhammed Hadi Marifet, Ulum-u Kur’anî (Müessese-i Ferhengi-i Temhid, Kum, h.ş.

380), s.60-61

[11] -Ulum-ul Kur’anî, s.111

[12] -Bakara/281

[13] -Ulum-ul Kur’anî, s.117

[14] -Mustafa Esrar, Danestenihay-ı Kur’an, s.28; Sadık Hasanzade, Kilid-i Kur’an, s.134

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17011 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    5973 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Hangi ameller insanı güzel ve nuranî kılar?
    11448 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik zahirî güzellik ve batınî güzellik diye iki kısma ayrılır. Muteber ve mütevatir rivayetler açısından insanın batınî güzelliğini sağlayan bazı etkenler sabır, tahammül, vakar, sükûnet, takva ve sakınmadan ibarettir. Aynı şekilde rivayetlerde insan yüzünün nuraniyet ve güzelliğini sağlayan birçok amil zikredilmiştir. Abdest, az ...
  • İnsan olağan üstü işler yapabilir mi? Bu tür işleri yapmanın faydası nedir?
    10290 Teorik İrfan 2009/09/07
    Sizin işaret ettiğiniz şey, insanın ruhi güç kazanmasının sayesinde gerçekleşir; bu ruhi güç bazen dinin emirlerine uyarak ve şer’i riyazetler çekerek kazanılır; yani insan Allah’a yakınlaşarak İsm-i A’zama sahip olur. Bu güç sayesinde maddi alem üzerinde etkili olabilir ve iradesiyle bir takım işler yapar. Ancak bazen de ...
  • Musa (a.s.) Kısasının Kuranda Tekrar Edilmesinin hikmeti nedir?
    10556 Tefsir 2015/05/20
    Hazreti Musa’nın (a.s.) kur’anı kerimde tekrar edilmesinin hikmeti için hatırlatmalıyız; evvelen; Anlamsız ve lağviyete (boş) neden olacak kâmilen bir tekrar söz konusu değildir. Belki her surede, o surede zikir edilenin muhteva ve içeriğe uygun olan kıssanın kısmına işaret edilmiştir. Saniyen; kuranı kerimde hazreti Musa’nın (a.s.) hayatının diğer ...
  • Acaba humsu ve seyitlere ait olan hakkı taklit merciinin izni olmadan ödemek caiz mi?
    8976 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6091 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Ziyaret-i Aşura’da ki ‘Beri’tu ilellah ve ileykum minhum’ (Önce Allah’a sonra size onlardan dolayı beri oluyorum) cümlesinde Allah’a ve masumlara beri olmak ne demektir?
    6433 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Beraet lügatte birinden veya bir şeyden ayrılmak, uzaklaşmak manasına gelmektedir. Bu manalar eğer ‘İla’ ile birlikte olmazsa beraet için kullanılır. Ama ‘İla’ ile birlikte olursa bizarlık manasının yanı sıra sığınma manası da vermektedir. Buna göre ziyaretteki sığınma cümlesinin manası şöyle olur: Hak Teala’ya ve siz Ehl-i Beyt’e (a.s) ...
  • Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) cariye ve kölelere sahip olmaları kölelik sistemini benimsemek değil midir?
    19729 Eski Kelam İlmi 2009/07/04
    Kölelerle evlenme, onlarla mahrem olma, mukatebe (kölelerin özgürlük anlaşması) vs. hükümlerin Kur’an’da gelmesi Peygamber (s.a.a)’in zamanında köleliğin olduğunu ispat etmektedir, ama belirtmek gerekir ki, İslam’ın köleleri azat etmek için çok kapsamlı projeleri vardır. Bu projenin neticesinde bütün köleler zamanla özgürlüklerine kavuşmuşlardırlar. ...
  • Derslerimin Cuma namazına denk gelmesi nedeniyle Cuma namazını kılamamaktayım. Bunu telafi etmek için ne yapmalıyım?
    9607 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/11/17
    Değerli kullanıcı! İmam Zaman’ın (a.c.f) gıyabı döneminde Cuma namazı taklit mercilerinin çoğunluğunun fetvasına göre seçimli bir farzdır; yani yükümlü Cuma gününde şartlar mevcut ise Cuma namazını veya öğle namazını kılmada özgürdür. O halde eğer bir kimse Cuma namazını kılarsa, öğle namazını kılmasına gerek kalmaz. Elbette ...

En Çok Okunanlar