Gelişmiş Arama
Ziyaret
11716
Güncellenme Tarihi: 2010/10/07
Soru Özeti
Neden Kur’an ayetler halindedir? Hangi sureler Peygambere (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Soru
Kur’an’ın ayetler halinde olmasının hikmeti nedir? Kaç tane sure Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Kısa Cevap

Kur’an’ın def’i (bir defada) ve tedrici (ayet ayet ve sure sure) olmak üzere iki çeşit nüzulu vardır. Tedrici nüzul için öne sürülen deliller şunlardır.

1-Peygamberin kalbini sağlamlaştırmak.

2-Peygamberin (s.a.a) ve Müslümanların teselli bulmasını ve ayaklarının sabit olmasını sağlamak.
3-İnsanların rahatlıkla düşünmelerine, ezberleyebilmelerine ve Kur’an ilminin amele yansımasına ve acele etmeden yavaş yavaş okunmasına imkan vermek.

Kur’an-ı Kerim’de çeşitli konular olduğundan, onların tasnif edilmesi, biribirleriyle uyum halinde olan bu konuların bir bütünlük içinde olması ve diğer konulardan ayrılması gerekir. Bu yüzden Kur’an ayet ve surelerden oluşmuştur.

Hatırlatmak gerekir ki, her ayetin sınırı, başlangıcı ve sonu Peygamberimizin (s.a.a) kendisi tarafından belirlendiğinden onları taabbüden kabul etmek gerekir. Kur’an’ın bir defada nazil olan bazı surelerinin isimleri ‘Ayrıntılı Cevap’ bölümünde verilmiştir.         

Ayrıntılı Cevap

Kur’an-ı Kerim’in 23 yılda tedrici (aşamalı) olarak Resulullah’a (s.a.a) nazil olduğunda şüphe yoktur. Ancak bir yandanda Kur’an’ın kendisi ‘Kur’an ramazan ayında ve bir gecede nazil oldu.’[1] diye buyurmaktadır. Bu ayet açıkca Kur’an’ın ramazan ayında nazil olduğunu gösteriyor. Yine ‘Biz onu kadir gecesinde indirdik’[2] ve ‘Biz onu mübarek gecede indirdik’[3] ayetleride Kur’an’ın bir gecede nazil olduğunu göstermektedir. Her üç ayeti birbiriyle mukayese ettiğimizde o gecenin ramazan ayında olduğunu göreceğiz.


Hadisler Kur’an’ın nüzulunun iki şekilde olduğuna tanıklık etmekteler

Hafz b. Ğıyas şöyle rivayet eder: İmam Sadık’a (a.s) ‘Allah ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur’ diye buyuruyor, oysa Kur’an baştan sona 23 yılda nazil olmuştur’ diye arzettiğimde şöyle buyurdu: ‘Kur’an’ın tümü ramazan ayında Beyt-ul Mamur’a, sonrada (oradan) 23 yılda nazil oldu.’[4] Ehl-i Sünnet kaynaklarında ‘Beyt-ul Mamur’ yerine ‘Beyt-ul İzze’ şeklinde gelmiştir.

Safi tefsirinin dokuzuncu mukaddimesinde Beyt-ul Mamur’u, ‘Peygamberimizin kalbi’ diye tevil ediyor ve şöyle buyuruyor: ‘Sanki bundan kasıt Peygamberin kalbine nazil olmasıdır. Zira Allah-u Teala buyuruyor: ‘Ruh-ul Emin onu senin kalbine nazil etti.’ Işte bundan sonra 20 yılda tedricen kalbinden diline nazil oldu. Cebrail geldiği zaman vahyi lafızlarıyla okuyordu.’

Kur’an’ın Tedrici Nüzulunun Nedeni

Peygamberimizin döneminde ne zaman bir olay olsa veya Müslümanlar ne zaman bir sorunla karşılaşsalar yahut çeşitli sorular sorulsa bunlara karşılık cevap olarak bir takım ayetler ya da bir sure nazil olurdu. Bu münasebetler ya da gerçekleşen olaylara ıstılahta ‘Nüzul Sebebi’ veya Şan-ı Nüzul’ denilmektedir. Bir çok ayeti tam olarak anlayabilmek için onların nüzul sebebini bilmek gerekir.

Bu yüzden Kur’an, hicretten önce ve sonra olmak üzere 23 yılda çeşitli münsebetler ve ortaya çıkan olaylar neticesinde tedrici olarak nazil olmuştur. Bazen ayet ayet, bazende sureler halinde gerçekleşen bu nüzul Peygamberimizin (s.a.a) ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Sonra bütün ayetler bir araya getirilerek Kur’an adı altında bir kitap halinde toplandı.

Nüzulun bu şekilde olması Kur’an’ı diğer semavi kitaplardan ayıran özellik olmuştur. Zira İbrahim’in (a.s) sahifeleri ve Musa’nın (a.s) levhaları bir defada nazil oldu. Kur’an’ın tedrici nüzulu  müşriklerin eleştirisine neden olmuştu. Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor. ‘Kafir olanlar dediler ki: Ona Kur'an, birden ve toplu olarak indirilseydi ya.’ Bu eleştiriye ise şu cevabı veriyor: ‘Biz, onu, gönlüne iyice yerleştirmen için böyle indirdik ve onu ayet ayet ayırdık, birbiri ardınca indirdik.[5] Bir başka yerde şöyle buyuruyor: ‘Bir Kur'an'dır ki onu insanlara dura dura, yavaş yavaş okuman için ayet ayet, sure sure ayırdık ve onu azar azar indirdik.’[6] Allame Tabatabai (r.a) bu ayeti tefsir ederken bazı önemli noktalara işaret ederek şöyle buyuruyor: ‘Ayetin sadece anlatım biçimini göz önüne alırsak Kur’an’ın bütün maarifini içerdiğini göreceğiz. Bu maarif Allah katında lafız ve ibare şeklinde idi ve tedrici nüzulun dışında insan onları anlayamazdı. Bu alemin özelliği tedric olduğundan insanların onu anlayıp ezberleyebilmeleri için tedrici olarak nazil oldu. Buna göre söz konusu ayet-i kerime ‘Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık. O, katımızda bulunan ana kitaptadır.Yücedir, hikmetlidir.’[7] ayetinin manasını içermekte ve onun manasını beyan etme makamındadır. Tedrici nüzul ve Kur’an’ın bölüm bölüm olmasının hikmeti ilim ve amelde Kur’an’a yakın olmak ve kavranabilmesi için insanların kabiliyetlerinin gelişmesini sağlamaktır [8]. Kur’an’ın sure sure ve ayet ayet nazil olması insanların onun temel maarif ve itikatları, ayrıntılı ve ameli ahkamı kavrama seviyesine gelmeleri ve insan için faydalı olan şeyleri göz önünde bulundurmaları içindir. O faydalarda şunlardır: Kur’an’ın ilmiyle amelin Kur’an’a yakın olması, insan doğasının maarif ve ahkamı almakta zarar görmemesi, bir defada nazil olduğu için Yahudilerin kabul etmekten sakındığı ve bundan dolayı Allah’ın dağı başlarının üstüne getirerek kabul ettikleri Tevratın akıbetine uğramaması için maarifini tek tek anlamalarından dolayıdır.’[9]

Yine Kur’an’ın kendisinden onun tedrici nüzulunun hikmeti hakkında şöyle bir istinbat yapılmaktadır: Resul-ü Ekrem (s.a.a) ve Müslümanlar her zaman Allah’ın inayetine nail olduklarını bilmeleri ve Allah’la olan irtibatlarının güçlü olduğunu hissetmeleri içindir. Vahyin devam etmesi ve ayetlerin nazil olması onların teselli bulmasına ve ayaklarının sabit kalmasına neden olmaktaydı.[10]  

Çeşitli zaman ve münasebetlerden sonra nazil olan ayetler, sureler halinde toplandı ve bir kitap haline getirildi. Her surenin ayetleri tevkifi (belirlenmiş ve değişmez) olup, en küçük sure (üç ayetlik Kevser)’den en büyük sureye (286 ayetlik Bakara) kadar hepsi Peygamberimizin (s.a.a) emriyle düzenlenmiş, o günden bugüne kadarda her hangi bir değişiklik olmadan günümüze kadar gelmiştir. Bunda Kur’an’ın icazına ve ayetlerin uygunluğuna dair bir sır vardır.[11]

Surelerinin çeşitli ayetlerden oluşması konusunda da diyoruz ki: ‘Her surenin ayetlerinin sıralaması, düzenlenmesi ve sayısı Resulullah (s.a.a) hayattayken ve Onun (s.a.a) emriyle yapılmış olup tevkifidir, taabbüden kabul etmek ve her suredeki sıralamaya göre tilavet etmek gerekir. Her sure Bismillahirrahmanirrahim’in gelmesiyle başlamakta ve ayetler nüzul sırasına göre yerleştirilmektedir; başka bir Bismillah nazil olunca yeni bir sure başlamış oluyordu. Ayetlerin doğal düzeni böyleydi. Bazende Resulullah (s.a.a) bir ayeti, Cebrail’in işaretiyle doğal düzeninin aksine başka bir sureye yerleştirirdi. Örneğin ‘Sakının o günden ki dönüp Allah'a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.’[12] ayeti rivayete göre son nazil olan ayetlerdendi, ama Resulullah (s.a.a) onu Bakara suresinin 281. ayeti olan faiz ayetleriyle borç ayetlerinin arasına konmasını emretmiştir.  

Binaenaleyh ayetlerin surelere yerleştirilmesi ister doğal düzen üzere, ister destura göre olsun tevkifidir ve Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) nezaret ve emriyle olmuştur. Bu yüzden ona uymak gerekir. Nerede konu bitiyorsa ayette bitecek diye bir şey yoktur. Bazen konunun ortasında ayet bitmekte, bir sonraki ayette devam etmektedir. Demek ki ayetlerin uzunluk ve kısalıkları onların konularına bağlı değildir, sadece tevkifi bir iştir. Geçmiştekilerin ayetlerin sayısı konusunda görüş ayrılıklarına düşmelerinin nedeni şudur: Resul-u Ekrem (s.a.a) ihtimalen ayetin bir yerinde durmuş ve tilavete devam etmemiştir. Bu yüzden ayetin bittiği zannediliyordu. Bir başka tilavettede onu durmadan okumuş olabilir.[13]

Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olan sureler şunlardır: Duha, Fatiha, İhlas, Kevser, Tebbet, Beyyine, Nasr, en-Nas, Felak, Mürselat, Maide, Enam, Tövbe, Saf, Adiyat, Kafirun, Nasr.[14]         


[1] -Bakara/185: ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur.’

[2] -Kadir/1

[3] -Duhan/3

[4] -Safi tefsiri 9. Mukaddime (el-Kafi’den naklen)

[5] -Furkan/32

[6] -İsra/106

[7] -Zuhruf/3-4

[8] -İnsanların Yeteneklerinin Rüşdü ve Büluğa Ermesi.

[9] -Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan (Farsça tercümesinden), c.13, s.305-306

[10] -Muhammed Hadi Marifet, Ulum-u Kur’anî (Müessese-i Ferhengi-i Temhid, Kum, h.ş.

380), s.60-61

[11] -Ulum-ul Kur’anî, s.111

[12] -Bakara/281

[13] -Ulum-ul Kur’anî, s.117

[14] -Mustafa Esrar, Danestenihay-ı Kur’an, s.28; Sadık Hasanzade, Kilid-i Kur’an, s.134

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Müçtehitlerin makamı konusunda bir ayet veya hadis var mı?
    10426 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bu devirde temizliğe riayet etmemize rağmen, adet görme guslünün felsefesi nedir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    İslam’ın tüm hüküm ve buyrukları insanların maddi ve manevi maslahat ve menfaatleri korumak için oluşturulmuş ve bundan başka hiçbir hedef gözetilmemiştir. Yüce Allah bu hükümler ile insanlar için hem manevi hem de cismani taharet ve temizliğin sağlanmasını istemektedir. Esasen guslün ve adet guslünün hikmet ve sırları, zahiri ...
  • Kumar aleti olmaktan çıkmış olan oyun kâğıtlarıyla kumar amacını gütmeksizin oyun oynamanın hükmü nedir, sakıncalı ve işkâlı var mıdır?
    8387 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Zikredilen sorunun cevabı bağlamında imma Humeyni (kuddise sırruh) ve diğer taklidi mercileri şöyle buyurmuşlardı: Örfün nezdinde kumar aleti olarak bilinen oyun kâğıtlarıyla oyun oynamak kesinlikle caiz değildir. (İster kazanmak ve kazanmamak amacını gütsün ister gütmesin). Ama örf nezdinde kumar aletlerinden sayılmayan; örneğin bir anlamda fikri geliştiren ve dini ve ilmi ...
  • Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
    11792 Eski Kelam İlmi 2010/12/05
    Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir. Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamınaçıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan ...
  • İmamlara ait resimlerin şer’i hükmü nedir?
    7021 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah, bizi ölümden sonra tekrar bu dünyaya döndürecek olursa biz iyi işler yapar mıyız?
    11185 Eski Kelam İlmi 2010/07/07
    Birincisi, kişilerin isteğine bağlı olarak dünyaya dönebilmelerinin mümkün oluşu yaratılış nizamının bozulmasına ve Peygamberlerin gönderilişinin abes olmasına yol açar. İkincisi, bu kişilerin dünyaya dönmeleri farz-i mahal gerçekleşse bile onların iyi işler yapacakları belli değildir. Çünkü dünya aynı dünyadır ve onlar da aynı istek ve heveslere sahiptirler. Nitekim dünyada da ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70480 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • İranda ne kadar Yahudi var ve İran devletinin onlara davranışı nasıldır?
    10619 Düzenler 2011/10/23
    İran İslam Cumhuriyetinde dini azınlıklar (Yahudi, Hıristiyan, Zerdüşt...) Müslümanlarla beraber yaşamaktalar. İran Yahudilerinin kendi istatistiklerine göre İranda şu anda 20 bin civarında Yahudi (Kelimi) vardır.[1] Onlarda diğer İran vatandaşlarının sahip olduğu tüm hak ve hukuka sahiptirler. Ekonomi, ibadet, sosyal ...
  • imamların makamı enbiyaların makamindan daha mi üstün?
    14340 Eski Kelam İlmi 2011/02/14
    İmamların ilmi makamları nebilerinkinden daha üstün olduğu meselesi birçok rivayetlerde konu edilmiş. Bunun asıl delili imamların (a.s.) nurani olan batini boyutlarının peygamber (s.a.a.) ile bir olmalarıdır. Peygamber (s.a.a.) diğer peygamberlerden üstün olduğu gibi, bu kaynaktan yararlanan imamların ilmi makamı da diğer tüm peygamberlerden ...
  • Hangi imam ferec duasını şahsen okumaktaydı?
    15018 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Ferec kavramı, (Arapça) sözlükte “gam ve hüzünden kurtulmak ve ferahlanmak” anlamına gelir.[1] Hadis kitaplarında ferec ve ferahlanmanın hâsıl olması için zikredilen dua ve ameller bu sözlük anlamını taşımaktadır. Burada “Ferec Duası” olarak adlandırılan üç dua ve de “Ferec Namazı” olarak isimlendirilen bir namazı zikretmekle ...

En Çok Okunanlar