Gelişmiş Arama
Ziyaret
7096
Güncellenme Tarihi: 2012/02/15
Soru Özeti
Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
Soru
Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir? Taklit mercilerinin tümü aynı görüşteler mi, yoksa aralarında görüş ayrılıkları var mıdır?
Kısa Cevap

‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi yoktur’ kaidesi gibi delillerin genelliğinin nedenine dayanmışlardır. Ancak böyle biri ‘Kesirü’ş-Şekk’in şartlarını taşımalı ve şüphesi vesveseden kaynaklanmalıdır, öyle ki halk kendisine kesirü’ş-şekk diyecek derecede olmalıdır.   

Ayrıntılı Cevap

‘Kesirü’ş-Şekkin (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Ancak bu kaide ibadetlerin yanı sıra muameleler, kul hakkı, itikatlar vs. gibi şeyleride kapsayıp kapsamadığı konusunda birkaç görüş vardır.

1- Fakihlerin Çoğunluğunun Görüşü: Onlara göre bu kaide namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını, yine hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi yoktur.’ kaidesi gibi delillerin genelliğinin nedenine dayanmışlardır. [1] Ancak böyle biri ‘Kesirü’ş-Şekk’in şartlarını taşımalı ve şüphesi vesveseden kaynaklanmalıdır, öyle ki halk kendisine kesirü’ş-şekk diyecek derecede olmalıdır. Bu yüzden diyorlar ki:

a) Vesveseden kaynaklanan şüpheye itina edilmemelidir. [2]

b) Misafirliğe giden kimse yiyeceği yemekten çok şüphe ederse şüphesine itina etmemeli ve helal olduğunu varsayıp yemelidir. [3]

c) Kul hakkı konusunda veseveseli insan şüphesine itina etmemeli ve onun doğru olduğunu var saymalıdır. [4]

d) İbadi ve gayri ibadi amellerinde çeşitli şüphelere kapılan kimsenin görevi kesirü’ş-şekk’in şartlarını taşıyorsa şüphesine itina etmemelidir. [5]

e) Allah’a ve Peygamber’e (s.a.a) iman edipte kendilerinde vesvese görülen ve bunun için araştırma yapan kimseler temizdir ve böyle vesveselerin zararı yoktur; [6] yani kafir olmazlar ve necis değildirler.

2- Bazı Fakihlerin Görüşü: Onlara göre bu kaide yalnızca namaza özgü olup, başka yerlerde uygulanamaz. Başka yerlerin kendi kaidelerinin uygulanması gerektiğini söylemekteler. [7]

Bu bölümde şüphe ve terüddüt hakkında bazı noktalara değineceğiz:

1- Vesvese, şüphe ve tereddüt şeytanın telkin ve tehlikelerindendir. İtminan, yakin ve sebat ise rahmani ve melekuti feyizlerdendir. Şeytan, Allah’ın kullarını doğru ve hak yoldan çıkarmak için çeşitli vesile ve hileleler kullanır. O hileci olduğu için kimi nasıl yoldan çıkaracığını iyi bilir ve herkesin durumuna göre bir metot bulur. Bu vesveselerle mücadele etmenin en iyi yolu, şeytanın telkinlerine itina etmemektir. Şeytan insana kötü ve batıl düşüncelere yönelttiği zaman kafasını başka yerlere vermelidir.

2- İnsan akıl ve fikir sahibi bir valık olduğu için hak yolu bulmalı ve ona uymalıdır. İnsanın mana dolu bir dünyaya ve temiz bir yaşama ulaşması için bu yolda ameli ve fikirsel olarak düzenli ve metotlu bir çaba harcaması gerekir. Bu alanda ne kadar çok çaba harcansa azdır. Bu çaba herkesin ödemesi gereken bir bedeldir. Onu sağlamlaştırmak gereker ki düşünce sistemi ve kurumu sarsılmalardan güvende kalıp darbe yemesin. Bu hareketin başlangıç noktası ‘Alem ve insan varlığı’ hakkında tefekkür, araştırma ve sonuca ulaşmaktır. Bu yolda insanın şüphe ve tereddüte düşmesi doğal olup, böyle şeyler sadece bir takım zihinsel endişelerdir. Her zaman zararlı ve saptırıcı değildir. Aksine bazen yakine ve daha üst mertebelere çıkmak için bir köprüdür. Ancak insan bu merhaleden hızla geçmeli ve orada durmamalıdır. Zira orada duraksamak zararlıdır. [8]

Son olarak taklit merciilerinin soruya verdikleri cevapları getiriyoruz: [9]

Hamanei: Çok şüphe eden kimseye ‘kesirü’ş-şek’ denir. Bir kişi bir namazda üç kere veya peş peşe gelen üç namazda (mesela sabah, öğle ve ikindi namazlarında) şüpheye düşerse kesirü’ş-şek’dir. Çok şüphe etmesi gazap, korku veya kaygıdan dolayı olursa şüphesine itina etmemelidir. Ve kesirü’ş-şek normal hale dönmediği sürece şüphesine itina etmemelidir.        

Mekarim Şirazi: Bizim fetvamıza göre kesirü’ş-şek, yani çok şüphe eden kimse, ister namazın rekatlarında olsun, ister bölümlerinde, ister şartlarında, şüphesine itina etmemelidir.

 Çok şüphe eden kimseye kesirü’ş-şek denir. Bir namazda üç kere veya peş peşe gelen üç namazda şüpheye düşen kimse kesirü’ş-şek’dir.

Safi Gulpaygani: Kesirü’ş-şek, genel olarak ister namazın zikirlerinde olsun, ister rekatlarında, ister rüku ve secde gibi fiilerinde şüphesine itina etmemelidir.  

Sistani: Evet.

Hadevi Tahrani: Kesirü’ş-şek olan kimse sadece kesirü’ş-şek olduğu yerlerde şüphesine itina etmemelidir. Onun dışında normal olan yerlerde diğer insanlar gibi şüphenin kurallarına uymalıdır.

Daha fazla bilgi için aşağıda dizinlere bakınız:

Kul Hakkı: 9249 (Site:9221)

Kul Hakk ve Af Dilemek: 7952 (Site:8054)

Şüphe Yerlerinde İhtiyata Hükmetmek: 3078 (Site:3324)



[1] -Musevi Bocnurdi, Seyyid Hasan, el-Kavaidu’l Fıkhiyye, Tahkik ve Tashih: Mehrizi, Mehdi ve Dirayeti, Muhammed Hasan’ın tashih ve tahkiki, c.2, s.353-356, Neşru’l-Hadi, Kum, 1. Baskı, HK.1419; Tabatabi Kummi, Seyyid Taki, el-Envaru’l-Behiyye Fi’l-Kavaidi’l-Fıkhıyye, s.190-191, İntişarat-ı Mahallati, Kum, 1. Baskı, HK:1423; Tebrizi, Yeni İstiftaat, c.2, s.71, Soru:325, Kum, 1. Baskı, Bi Na ve Bi Ta.

[2] -İmam Humeyni, Seyyid Ruhullah, İstiftaat, c.1, s.169, Soru:158, Defter-i İntişarat-ı İslami, Kum, 5. Baskı, HK.1422.

[3] -a.g.e. s.110, Soru:295

[4] -Tebrizi, Yeni İstiftaat, c.2, s.71.

[5] -Behcet, Muhammed Taki, İstiftaat, c.1, s.169, Soru:2302, Neşr-i Defter-i Hz. Ayetullah Behcet, Kum, 1. Baskı, HK.1428.

[6] -Mekarim Şirazi, Nasır, Risale-i Tevzihu’l-Mesail, s.36, M.114, İntişarat-ı Medrese-i İmam Ali b. Ebi Talib (a.s), Kum, 5. Ve 2. Baskı, HK.1429.

[7] -Bkz: el-Kavaidu’l Fıkhiyye, c.2, s.355 ve 356.

[9] -İslam Quest sitesinin bürolardan yaptığı istiftalar.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?
    22364 Tefsir 2012/09/09
    Kur’an’ı kerim semavi bir kitaptır. Allah tarafından insanları Allaha davet ve kendisine doğru hidayet etmek için gönderilmiştir. Kuran Allahın son peygamberi olan Hz. Muhammed’e nazil olmuştur. Kuran İslam Peygamberinin ebedi mucizesidir. Bu kitap 23 sene buyunca vahiy yoluyla tedrici olarak Allahın resulüne nazil olmuştur. Resulü Ekrem kur’an’ın ...
  • Kadın evladına süt vermeden dolayı kocasından ücret talep edebilir mi?
    5820 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Şu noktaya dikkat etmek zorunludur: İslam’da fıkhî hükümler ve ahlakî usuller birbirini tamamlar ve aralarında hiçbir ayrılık ve uyuşmazlık bulunmaz.[1] Bundan dolayı fertlerin hakkı sıfatıyla bazı hükümler ispatlanmış olsa da ve yükümlü bu haktan fıkhî bir hüküm sıfatıyla istifade edebilse de, dinsel öğretilerde ahlakî ...
  • “Mehdi cennet ehlinin Tavusudur” hadisiyle, Tavusu yeren diğer hadisler nasıl birleştirilebilinir?
    20052 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/11/12
    Hz. Mehdi’nin (a.s) faziletlerinin zikri babında Peygamber Ekrem’den (s.a.a) pek çok rivayet nakledilmiştir. Bu hadislerden bir tanesi şöyledir: “Mehdi, cennet ehlinin Tavusudur.” Bu hadis Şia ve Ehl-i Sünnet’in muteber kitaplarında nakledilmiş ve muhteva açısından da bir sorunu yoktur. Çünkü bizim dini öğretilerimizde, Tavus yaratılışta güzellik ve harikuladelikte meşhurdur. Nitekim Hz. ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13566 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • İslam, cinsel ilişki için yer ve zamanı belirlemiş midir?
    114119 Pratik Ahlak 2011/11/21
    İslam, insan yaşamının bütün yönlerine bu cümleden cinsel ilişki konusunda adaplar koymuştur. Bu adapların bireyin ve toplumun sağlığında, kadın ve erkeğin ruh ve bedeninde, çocuk sahibi olmada ve çocuğun yaşamasında, sevginin artmasında vs. şeylerde etkileri vardır. Rivayetlerde ilişkinin mutlaka yatakta olması konusunda herhangi bir şey gelmemişse de ...
  • Ramazan ayı orucunu tutmayan bir kimse mübarek ramazan ayının fıtriyesini vermeli midir?
    6809 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Ramazan bayramı akşamı esnasında ergin ve akıllı olan ve fakir ve bir başkasının kölesi olmayan herkesin kendisi ve maiyetinde olanlar için her bir şahıs bağlamında yaklaşık üç kilo buğday veya arpa veyahut hurma veyahut pirinç veya mısır gibi gıdaları müstahak birine vermelidir. Eğer bunlardan birinin parasını verirse ...
  • Niçin gündüz ayakta durarak geceleri ise oturarak su içmenin iyi olduğu söylenir? Bunun ilmi bir delili de var mı yoksa sadece rivayetlerde mi yer almıştır?
    8809 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/21
    Bütün ilahi hükümlerin felsefeleri ve hikmetleri vardır. Şeriatta var olan hiçbir hüküm hikmetsiz değildir. Gerçi biz bu hikmetlerin hepsini bilmiyoruz ancak hikmet sahibi ve adil olan Allah hiçbir hükmü hikmetsiz karar kılmaz. Bazı rivayetlerde yer aldığına göre geceleyin ayakta su içmek kişinin karnının büyümesine sebep olur. Ancak ...
  • Karz-ul hasene ev kredisi hesabına humus gelir mi?
    7260 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve şimdiye kadar elimize geçen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Söz konusu meblağın gelirinizden olan miktarına humus gelir, humus yılı başında onun beşte birini vermelisiniz.  Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Humusunu vermemişseniz, geri kalana humus gelir. ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    10093 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • Akrabalık bağı olmayan eş'e verilen hibenin geri alınması caiz midir?
    7493 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/21
    Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır. Buna atiye ve nehle de deniliyor.Eğer kişi ...

En Çok Okunanlar