Gelişmiş Arama
Ziyaret
7109
Güncellenme Tarihi: 2010/01/02
Soru Özeti
Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
Soru
Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
Kısa Cevap

Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ve kavmi özelliklere uygun olarak çeşitli zaman ve mekanların gereği olarak değişebilmektedir.

 

Ama dinden amaç, şu anda dünyada var olan dinler ise şüphesiz günümüzde bir çok din mevcuttur. Dinlerde bazı gerçekler gözlemlense de hakikat ve gerçek tevhid tam manasıyla yanlızca İslam'dadır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önce, dinin hakikatı, dinin mana veya merhaleleri, hakiki din, değişmeyen İslam dini, şeriatların farklı olmalarının nedeni, Kur'an ve semavi kitaplar gibi kavramların ne manaya geldiğini açıklamak zorundayız..

 

a) Dinin hakikatı: Dinin lügatta ki manası boyun eğme, huzu, itaat, teslim ve mükafattır. Istılahta ki manası ise akaid, ahlak ve kanunlar topluluğudur ki hepsi insanın idaresi ve eğitimini amaçlamaktadır.

 

b) Dinin Kur'an'da ki manaları: Kur'an'da din iki manada kullanılmıştır:

 

1-İster hak olsun, ister batıl her türlü gaybi güçlere inanmak: 'Sizin dininiz size benim dinim banadır.'

2-Semavi dinler için: 'Allah katında din ancak İslamdır.'

 

c) Dinin merhaleleri: Biz daha çok dinin ikinci manası olan semavi dinler ve dinin merhaleleri üzerinde duracağız;

 

-Nefs-ul Emr Dini: İnsanın kurtuluşa hidayet olması için İlahi ilim ve Rabbani maşiyyette olan şey nefs-ul emr dindir.

 

-Mürsel Din: Allah-u Teala tarafından insanların kurtuluşa ermesi için resullerin vasıtasıyla gönderilen dindir.

 

Nefs-ul Emr din tek bir dindir, zira insanlar görünüşte ki bütün farklılıklarına rağmen ortak bir yapıya sahiptirler. Nefs-ul Emr din bu ortak yapıya bakar.

 

Mürsel din çeşitlidir. Kur'an'ın ve tarihin tanıklığıyla dinler resullerin sayısıncadır. Burada resulden kasıt, şeriat sahibi ve o şeriatı iblağ eden nebidir.[1]

 

d) Hakiki Din: Din, toplumları idare etmek ve insanı eğitmek içindir. Kanunların hak oluşunun ölçüsü, toplumun ihtiyacı karşılaması, onun değişimi ve insanın yapısıyla olan uyumudur. Bu yüzden (diyoruz ki) insanı ve dünyayı yaratan kimse ancak insanı, dünyayı ve bu ikisinin arasında ki ilişkiyi tam olarak bilebilir. Neticede de insanın hidayet ve rehberliğine yanlızca onun gücü yeter. Bu mukaddimeden anlıyoruz ki, hak din akaid, ahlak ve kanunları Allah tarafından gönderilmiş dindir, batıl din ise Allah'ın dışında başkaları tarafından düzenlenmiş dinlerdir.[2]

 

e) İslam dinin değişmez oluşu: Kur'an-ı Kerim'de İslamı'n Allah'ın dini olduğu belirtilmiş onun sabit ve daimi olduğu konusunda deliller getirilmiştir. İlk delil dinin sabit oluşu hakkında olup mebde-i faile (Allah'a) dayanmaktadır. Bu delil iki ayetin birleştirilmesi ile elde edilmektedir. İlk ayet Al-i İmran suresindedir. Ayet şöyle buyuruyor:

 

'Allah katında din ancak İslamdır.'[3]

 

Yani hakkın karşısında teslim ve boyun eğme yanlızca Allah'ın resmiyette kabul ettiği dinle gerçekleşir.

 

İkinci ayet Nahl suresindedir, buyuruyor:

 

'Sizde ne varsa bitip tükenir, Allah'ın katındakiyse kalır.'[4]

 

Demek ki İslam bakidir.

 

İkinci delil mebde-i kabil (kabul eden taraf) olan insan fıtratına dayalıdır. Şöyle ki, İslam insan fıtratını eğitip yetiştirmek için nazil olmuştur. İnsan fıtratı da değişmediğine göre bu fıtratı eğitecek din de sabit ve ortak olacaktır.

 

Kur'an-ı Kerim bu konuda şöyle buyuruyor:

 

'Artık yüzünü tam doğru dine döndür, Allah'ın yarattığı selamet haline ki insanları, o tabii halde, selamet halinde yaratmıştır; Allah'ın yaratışı, din değiştirilemez.'[5]

 

Allah-u Teala, bütün Ulu-l Azm Peygamberlerin tavsiyesi ve bütün ilahi şeriatların ittifak ettiği tek din hakkında şöyle buyruyor:

 

'Dine ait hükümlerden, Nuh'a tavsiye ettiğini ve sana vahyettiklerimizi ve İbrahim'e, Musa ve İsa'ya tavsiye ettiklerimizi sizede gidilecek yol olarak bildirdi, açıkladı; dine yapışın ve o hususta hiç bir ayrılığa düşmeyin. Onları inanmaya çağırdığı şey, müşriklere pek büyük, pek ağır gelmede; Allah, dilediğini kendisine seçer ve kim O'na dönerse doğru yolu gösterir ona.' [6]-[7]

 

f) Dinlerin farklılığı: İlahi dinin sabit ve tek oluşunun neticesi dinler, İslam olan asıl diyanetlerinde asla farklı değildirler. Farklılık şeriatlardadır; zira asıl din, insanın ilahi fıtratına göre hedef ve hareket yönünü belirlediği tevhid, vahiy, risalet, ismet, imamet, adalet, berzah, kıyamet ve bunlara benzer genel hatların olduğu meselelerden ibarettir. Ama amelde ki cüz'i meseleler değişik zaman ve mekanların gerektirdiği şekilde insanın tabii ve maddi boyutlarıyla bireyin ve toplumun özelliklerinden dolayı değişmektedir.

 

Kur'an-ı Kerim, usul-u din ya da onun genel çerçevesini ele aldığında Peygamberlerin birbirlerini tastiklerinden bahseder:

 

'Önceki kitabı gerçekleyen ve ona, emin bir tanık olan kitabı gerçek olarak indirdik.' [8]

 

Kur'an, kendisinden önceki semavi kitapları onaylamakta ve kendisini onlara emin bir tanık (müheymin) bilmektedir.

 

Ama söz konusu dinin furu'u olduğunda çeşitlilik, değişiklik ve hükmün değişiminden bahseder:

 

'Sizden her birinize bir şeriat bir yol tayin ettik.' [9]

 

Şeriatların değişik yolları veya programları vardır. Her biri ümmetlerin yapısına, peygamberlerin makamına göre şekillenmektedir. Çoklukları ya asırlarca birbiri ardınca gelen bir hakikatın değişik şekilleridir veya o sağlam rüknün ve asıl dinin insan kavrayışına uygun daha dakik beyanıdır. Çünkü vahiy, bir ucu insanların elinde, diğer ucuda Allah'ın elinde olan tek bir iptir. Ve insan bu yolda daha ötelere gidip daha yüksek idraka nail olabiliyor. Bunuda yarım idrak, alt idrakı reddetmeden veya alt idrak daha üst mertebelere gitmeye engel olmadan yapmaktadır. Bu, Allah'ın yapışmayı emrettiği ilahi iptir:

 

'Hep birden Allah'ın ipine sımsıkı sarılın.' [10]

 

Bu ipin mertebeleri insanların kullandığı söz ve harflerden başlar, 'Sonra yaklaştı, yakınlaştı. İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın.'[11] kadar devam eder.

 

Bu yüzden insanların en mükemmeli olan Hatem-ul Enbiya, gelişiyle bu makamın fethini müjdelediği zaman bu yolun makamlarının armağanı olan dönüşüm, tefsir, değişim veya şeriatların hükümlerinin bitmesi meselesi sona eriyor ve son peygamberin şeriatının ulaştırılmasıyla son hitapta nazil oluyor:

 

'Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimeti tamamladım ve din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum' [12]-[13]

 

g- Kur'an ve semavi kitaplar

 

Kur'an'ın diğer peygamberlerin kitaplarını tastik etmesi onlara karşı yaptığı en büyük iyiliktir.

 

Şia'nın ünlü fakihlerinden Kaşif-ul Ğita bu konuda şöyle diyor: 'Eğer Resul-u Ekrem (s.a.a) ve Kur'an olmasaydı, bugün ne Hıristiyanlıktan bir eser kalırdı, ne de Yahudilikten'.[14] Zira Allah'ın Hz. Yakup'la (a.s) tokalaştığı, peygamberlerin içki içtiği ve iffetli kadınlara iftira edildiği tahrif olmuş Tevrat ve İncilin baki kalma güçleri yoktu.'

 

 Kur'an-ı Kerim Tevhid inancını yaymanın yanı sıra peygamberleri bu gibi ittihamlardan beri etmiş, Hz. İbrahim (a.s)'ı ve diğer peygamberleri (a.s) izzet ve azametle anmıştır. Hz. Meryem'i (a.s) temizlik ve iffetle niteleyerek şöyle buyuruyor:

 

'Allah gerçekten de seni seçti, arıttı ve alemlerdeki kadınlara üstün

etti.' [15]-[16]



[1] -Dinin diğer merhaleleri hakkında daha fazla bilgi için bkz: Mehdi Hadevi Tahrani, Mebani-i Kelami-i İçtihat, s. 383-389

[2] -Abdullah Cevadi Amuli, Şeriat Der Ayine-i Marifet, s.111-112, özeti.

[3] -Al-i İmran/19

[4] -Nahl/96

[5] -Rum/30

[6] -Şura/13

[7] -Abdullah Cevadi Amuli, a.g.e. s.118 ila 120, özeti

[8] -Maide/48

[9] -Maide/48

[10] -Al-i İmran/103

[11] -Necm/8-9

[12] -Maide/3

[13] -Abdullah Cevadi Amuli, a.g.e. s.118 ila 120, özeti

[14] -Keşf-ul Ğita, Kitab-ul Cihad, s.391

[15] -Al-i İmran/42

[16] -Abdullah Cevadi Amuli, a.g.e. s.122-123

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar