Please Wait
10491
Tarihi kaynaklara göz atacak olursak Mesut Sakefi’nin kızı Leyla’nın oğlu Ebu Bekir ibn. Ali, Ümmü Habib oğlu Ömer ibn. Ali ve Ümmülbenin oğlu Osman ibn-i Ali hepsi İmam Ali(a.s) oğullarıdırlar.
Bu çocukların adlarıyla halifelerin adları arasında bir ilişki olduğunu ancak o dönemin kültürel, örfi yapısını incelersek dile getirebiliriz. O dönemin kültürel ve fikri yapısı ele alındığında şu fark edilmektedir: Bu isimlerin halifelerin isimleri olduğu ve insanların bu yüzden çocuklarına bu isimleri verdiklerine dair ufak bir delil söz konusu değildir. O dönemde bu isimler özellikle halifelerin anma vesilesi sayılmazdı. Daha çok geçen zaman bu isimlerin belirginleşmesine yol açmıştır. Yani Ali(a.s)’ın veya başka bir şahsın çocuklarına bu isimleri seçmesinde halifelerin hiçbir etkisi söz konusu değildir. Nitekim bu isimler o dönemde yaygın isimlerdir. Hatta ashaptan başkaları da bu isimlerle anılmaktadır. Örneğin “Osman ibn. Mezun”.
Tarihi deliller açıkça göstermektedir ki, diğer İmamların döneminde de bu isimler yaygın isimlerdir. Bu isimler Şiaların yanında beğenilmeyen ve hoşlanılmayan isimler değildir. Öyle ki Mucem'l-Sekat kitabında yaklaşık altmış sayfa ismi Ömer olan ravilerin isimlerini söz konusu etmektedir. Ayrıca Osman ibn-i Said kısa gaybet döneminde İmamı Zaman(a.c.f) tayin ettiği dört naipten biriydi.
Tarihi kaynaklara göz atacak olursak Hz. Ali(a.s), Hz. Fatıma(s.a)'nın şahadetinden sonra kendisine kaç tane eş seçmiş ve bu eşlerinden de çocuk sahibi olmuştur. Bu çocuklarından üçünün ismi de üç halifenin taşıdıkları isimlerle aynıdır. Bu çocuklardan birinin ismi Ebu Bekir ibn. Ali ibn. Ebu Taliptir. Annesi Mesud-i Sekafi'nin kızı Leyla’dır. [1] Bir diğeri Osman ibn. Ali, Annesi Ümmülbenin'dir.[2] Bu zatların her ikisi de Kerbela Hz. İmam Hüseyin(a.s)'ın yanında şahadete ulaşmışlardır. Üçüncüsü ise Ömer ibn. Ali dir.[3]
Üç halifeyle aynı adları taşımaları konusu araştırıldığında birkaç noktaya dikkat etmek gerekir:
1. İlke olarak evlatlara ve yakınlara birinin ismini vermek ona karşı sevgi duyduğuna, dini ve siyasi konularda onunla müşterek olduğuna da delil değildir. Elbette bazen bunu göstermesi mümkündür.
Buna ek olarak o zamanın kültürel ve fikri yapısında aynı isimde olmak hiçbir surette önemli olmamıştır. Kimse bunu sevgi veya nefretin teyidi şeklinde algılamamıştır. Gerçekte bu adların söylenmesi Halifelerin hatırasını canlandırması için değildir. Geçen zaman bu üç insanın adlarını ayrıcalıklı kılmıştır. Ama o zamanda Hz. Ali(a.s) veya başka birisi çocuğunun adını Ebu Bekir koyduğunda hiçbir şekilde 1. Halifenin anılması için değildir.
Dikkat edilmesi gerekir ki üç halifenin ismi bu 3 şahsa münhasır(has) değildir. Bu isimler İslam’dan önce ve sonra Araplar arasında revaçta olan isimlerdir. Bu isimlendirmeler hiçbir zaman ismin sahibine olan bir ilgi ve alakaya delil değildir. Örneğin: İran da Muhammed Rıza ismindeki şah en nefret edilen kişiydi ama buna rağmen halk arasında sevilen Muhammed Rıza isminin konulmasına mani olmadı. Peygamber(s.a.a.) ashabının arasında da bu ismi kullanan diğer sahabeler vardır. Örnek: Osman Bin Mezun ve… Sorunuzun “Biz hangi delille bu büyük insanlara karşı olan ilgiden dolayı koyulmadığını söyleyebiliriz?” Kısmına gelince sizler bu konuda rical kitaplarına başvurabilirsiniz örneğin: İbni Abdulbir’in yazdığı el İstiab kitabı, İbni Esir’in eseri Usdu'l-Gabeh kitabı. Bu kitaplarda Ebu Bekir, Ömer ve Osman isimlerini inceleyiniz.
Biz burada sadece “Usdu'lGabe fi Marifeti's-Sahabe” kitabından Ömer ismine sahip olanlar hakkında alıntılar yapıyoruz:
1,Ömer el Eslemi, 2.Ömer el cemi, 3. Ömer Bin el hekem, 4.Ömer Bin Salim el Huzaii, 5.Ömer Bin serake, 6. Ömer Bin sa'd el enmari, 7.Ömer Bin sa'd es seleme, 8.Ömer Bin Süfyan, 9.Ömer Bin Ebi seleme, 10. Ömer Bin Amir Esselemi, 11.Ömer Bin Abdullah, 12. Ömer Bin İkrime, 13.Ömer Bin Amr ellisi,14.Ömer Bin emir, 15. Ömer Bin Avf, 16.Ömer Bin ezye, 17.Ömer Bin lahık. 18.Ömer Bin malik bin ukbe, 19. Ömer Bin Malik el Ensar, 20 Ömer Bin Muaviye-el gaziri, 21.Ömer Bin Yezit, 22.Ömer Bin el-Yemani.
Bunlar sadece İbni Esir’in adını getirdikleridir. Görüyoruz ki bu isimler İslam’dan önceki ve sonraki zamanlarda rayiç ve sürekli kullanılan isimlerdir. Seçkinler ve avam arasında meşhur olmuştu.
Tabiinde de Ömer isminde olanlar oldukça fazladır. Örnek verecek olursak “Mucem-i Sıkat” kitabi 60 sayfadan fazla Ömer isminde olanların ismini zikretmiştir.
Bu isimler Masum İmamların zamanında da meşhurdur. Örneğin: Ebu Bekir Bin Abdullah Sa'd bin Eşeri veya Ebu Bekir Hazremi İmam Sadık(a.s)’dan hadis nakledenlerdir. İmam Zaman (a.s.) dört özel naibinden birisinin ismi Osman bin Said'dir. Bütün bunlar şunu açıklıyor ki Ebu Bekir, Ömer veya Osman isimleri bu isimlerin sahipleri dışında başka kimseye düşündürmez. Tarihte sadece bir Ali veya bir Ebu Bekir bir Ömer veya Osman) yaşadığı söylenemez ki, Hz. Ali’de çocuklarının ismini Ebu Bekir, Ömer veya Osman koymuş olsun. Bilakis bu isimler birçok kez farklı şahıslar için kullanılmıştır. (Elbette, eğer isim koyma işi Allah ve Resulü tarafından gerçekleşirse önemi açısından başka türlü değerlendirilir. İmam Ali(a.s) ve Hz. Fatıma(s.a)’nın çocukları olan Hasan ve Hüseyin konusunda bu böyledir.[4]
Sonuç olarak sizin de kabul edeceğiniz gibi bu ve diğer halife isimleri cahiliye Arapları ve İslam içinde rayiç isimlerdir. Her hangi bir kimse bu isimleri duyduğunda Halifeleri hatırlamıyordu. Bu yüzden sırf bir isim koymaktan dolayı tarihte yaşanmış olayları inkâr edemeyiz.[5]
2. Hazret Ali maslahat esasına uygun olarak sorunları içine atıp İslam’ın korunması için halifelerle iyi geçinip işbirliği yapmıştır. Yeni doğmuş İslam’ın bekasını sağlamak için sosyal bir strateji olarak birçok konuda halifelere yardım etmiştir. Ömer birçok kere şöyle demiştir:’ Eğer Ali olmasaydı Ömer helak olurdu.[6] Bazı kimseler imam Ali’nin çocuklarına halifelerin ismini koymasını bu maslahatın ve iş birliğinin bir örneği olarak görürler. Onun bu yöntemi toplum düzeyinde sorunları ve ihtilafları azaltmaya sebep oldu. Bu şeyler, mezkûr şahısları sevdiği veya teyit ettiği anlamına gelmez. Her halükarda o dönemde Şialar üzerindeki baskıyı, şiddeti ve vahşeti düşünecek olursak, masum imamların çaresiz bir şekilde Şiaları kurtarmak için takiyye yaptığını görürüz ki bu şer’en caizdir. Örnek olarak: çocuklarına halifelerin ismini koydular, sahabelerin büyükleriyle evlilik yoluyla akrabalık geliştirip üzerlerindeki baskıyı hafiflettiler. Çünkü zulüm makineleri olan Beni Ümeyye ve Beni Abbas devletlerinin halkın cahilliğinden yararlanıp Şiaların, üç halifeye karşı olduklarını bahane edip, Şialara sürekli artan bir baskı uyguluyorlardı ve bu baskılarını da katliam ve talana kadar vardırdılar.[7]
Şu noktayı bilmemiz de yararlıdır ki, incelediğimiz tarih kitaplarında Hazret Ali'nin bizzat bu isimleri koyduğuyla alakalı bir delil yoktur. Bu isimlerin hanımları veya etrafındaki kişiler tarafından konulduğu da bir ihtimaldir. Hazret-i Ali(a.s) da hanımlarının saygısını korumak için bu işe engel olmamış olabilir.
[1] Mucemu'l-Sikat, c. 21.s.66. İbni Aşum Uhem in görüşüne göre.
[2] El-İrşat, 484.s.
[3] Mucemu'l-Sikat, c. 13. s. 45.
[4] Munteha'-l Amal, c. 1.s.220
[5] Teberi, Muhammed, Pasuh Cevan Şia,55-56.
[6] Nehcu'l-Belaga, فَرَأَیْتُ أَنَّ الصَّبْرَ عَلَى هَاتَا أَحْجَى فَصَبَرْتُ وَ فِی الْعَیْنِ قَذًى وَ فِی الْحَلْقِ شَجًا أَرَى تُرَاثِی نَهْبا
[7] Teberi, Muhammed, Pasuh Cevan Şia,56-57.