Gelişmiş Arama
Ziyaret
6765
Güncellenme Tarihi: 2011/04/13
Soru Özeti
İslama göre tapu alınarak sahipsiz arazilere malik olunabilir mi?
Soru
Günümüzdeki şartlarda bir şehirde sahipsiz kalan bir arazi için tapu alınarak ona sahip olunursa bunun şer’i açıdan hükmü nedir?
Kısa Cevap

Bir şehir veya köyün ikamet edilen yerlerinin arasında sahibi belli olmayan araziler olabilir. Bu arazilerin kesinlikle sahipleri vardır, ama kimler olduğu belli değildir. Dolayısıyla sahibi meçhul malların hükmündedirler. Bu yüzden başkaları (sahiplerinin dışında) kimse tapu çıkararak onlara sahip olamaz. Onlara sahip olabilmek için şer’i hakimden (veliyy-i fakih’ten) satın almalı veya tasarruf için (herhangi bir alma satma olmadan) ondan izin alınmalıdır.

Ayrıntılı Cevap

Hadisler ve muteber İslami kaynaklara göre topraklar bikaç kısıma ayrılır:

1- Sahibi belli olan topraklar. Böyle toprakların hükmü bellidir, yani her türlü alma, satma ve tasarruf sahibinin izni ve rızasıyla olmalıdır.

2- Asalaten ölü topraklar. Şimdiye kadar bayındırılmamış topraklardır. Bu kısım ‘enfal’den olup Masum İmam’ın (a.s) malıdır. Hz. İmam Humeyni bu kısım hakkında şöyle buyuruyor: ‘Asalaten ölü topraklar Masum İmam’ın (a.s) malıdır. Ancak gaybet döneminde kim onu bayındırlaştırsa, ister İslam ülkesinde olsun, ister küfür ülkesinde, ister Irak gibi haraç arazisinden olsun ister olmasın, bayındır eden kimse ister Müslüman olsun, ister kafir, ona sahip olur.’[1]

Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’de bu kısım hakkında şöyle buyuruyor: ‘Ölü topraklar kayıtla kimsenin mülkü olmaz. Onu bayındır etmesi gerekir. Yani ekin biçine hazır hale getirmelidir.’[2] Ancak bu alanda İslam cumhuriyetinin bir kanunu varsa ona uyulmalıdır.   

3- Sahip ya da sahiplerinin vazgeçtiği ve gözden çıkardığı veya başka yere göç ettiği için mülkünden çıkardığı veyahut doğal afetler ve belalardan dolayı yok olan, yine önceden bayındır edilen ama şimdi terkedildiğinden dolayı yeniden ölü toprağa dönüşen arazilere sonradan ölü durumuna düşen araziler denir. Bunlar ‘enfal’den olup Masum İmam’ın (a.s) malıdır.

Hz. İmam Humeyni şöyle buyuruyor: ‘Geçmişte yaşayıpta artık kendilerinden eser kalmayan milletlerin arazileri gibi sonradan ölü durumuna düşen arazilerin sahibi yoksa bunların hükmü asaleten ölü olan araziler gibidir.’[3]

Yine şöyle buyuruyor: ‘Sonradan ölü durumuna düşen arazilerin sahibinin olduğu bilinse ama meçhul olsa ve ona sahibi meçhul dense ihtayat gereği şer’i hakimin izniyle onda tasarruf etmeli, bayındır edilmeli ve onun sahibi de aranmalıdır. Sahibinin veya şer’i hakimin bulunmasından ümit kesilse satın alınmalı ve parası fakirlere verilmeli yahut kiralanıp kirası sadaka olarak verilmelidir.’[4]

Dolayısıyla bir şehir veya köyde ikamet edilen yerlerin arasında kalıpta sahibi belli olmayan araziler varsa bunlara sahibi meçhul araziler denir. Bu arazilerin sahipleri kesinlikle vardır, ama kim oldukları bilinmiyor.[5] Bu yüzden başkaları (sahiplerinin dışında), tapu çıkararak onlara sahip olamaz. Onlara sahip olabilmek için şer’i hakimden (veliyy-i fakih’ten) satın alınmalıdır.

Hz. Ayetullah Hamanei kendisinden sorulan ‘Sahibi bilinmeyen arazide bir ev yaptım. Onu içindeki evle birlikte müşterinin rızası ve bilgisi dahilinde satarsam, yani müşteri, arazi sahibinin meçhul olduğunu ve satıcının sadece evin sahibi olduğunu bilirse, orayı ona satmak caiz midir?’ soruya şöyle cevap verdiler: ‘Sahibi meçhul olan arsada yapılan ev şer’i hakimin izniyle yapılmışsa ev sahibi yalnızca evi satabilir. Arsayı satma hakkı yoktur.’[6]

Hatırlatmak gerekir ki, her türlü bayındır ve ihya etmek ölü toprakların sahibi olmaya neden olmaz. Bayındır etmek aşağıdaki şartlara sahip olursa mülkiyete neden olur:

a) Bayındır edilecek toprak daha önceden Müslümanın tasarrufunda olmamalıdır.

b) O toprak başkasının mülkü olmamalıdır.

c) Mukaddes Şari’(kanun koyucu) tarafından ibadet yeri olarak tayin edilen yerler olmamalıdır. Meş’ar, Mina, Arafat vs. gibi.

d) Masum İmamın (a.s) ayırdığı (ve bağışladığı) yerlerden olmamalıdır.

e) Başkası önceden onu kendisine maletmiş olmamalıdır.[7]



[1]- İmam Humeyni, Necat-ul İbad, Kitab-u İhya-i Mevat, Mesele:1, s.346

[2]- Tevzih-ul Mesail’in Şerhi (İmam Humeyni), c.2, s.921, Mesele:15.

[3]- İmam Humeyni, a.g.e. Kitab-u İhya-i Mevat, Mesele:2, s.346

[4]- İmam Humeyni, a.g.e. Kitab-u İhyai Mevat, Mesele:3, s.347

[5]- Kifayet-ul Ahkam, c.2, s.548: Dördüncüsü: Arazinin bilinen sahibi olmazsa, arazi bayındır ise o, sahibi meçhül maldır.

[6] - Ecvibet-ul İstiftaat (Farsça), s.344.

[7]- Şeyh Murteza Ensari, el-Mekasib, c.2, s.70-71.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13286 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Zina zade hakkında rivayet edilen hadisler hangileridir?
    8914 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Zina sonucu doğan çocuğun (zina zade) İslam nazarında Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve masum İmamlarımızın (a.s.) rivayetlerinde beyan edilmiş, özel hükümleri vardır. O, hadislerden bazılarının adresleri şunlardır:1-   Zina zadenin mirası: “Vesailuş-Şia”, c.26, ...
  • Cenabet guslü alınmazsa namaz ve orucun kazasını yerine getirmek farz olur mu?
    11948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/30
    Bu konuda kendi taklit merciinizin fetvasına göre amel etmelisiniz. Büyük taklit merciilerinin ‘Yıllarca cenabetli olarak namaz kıldım, oruç tuttum. Ama cenabetlinin gusül alması gerektiğini bilmiyordum. Bu durumda görevim nedir?’ sorusuna verdikleri cevaplar şöyledir:Ayetullah Humeyni, Behcet, Tebrizi, Hamanei, Mekarim, Vahid:
  • Ahzap suresinin 37. ayetinin nüzul sebebi nedir?
    28705 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Ahzap suresinin 37. ayeti Peygamber’le (s.a.a) Cahş’ın kızı Zeynep’in evliliği hakkında olup şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye ‘eşini bırakma ve çekin Allah'tan’ diyordun.’Zeyd bin. Harise azad edilmiş bir köle olup, Peygamber (s.a.a) onu kendisine ...
  • Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
    9549 Sire 2009/04/08
    Abdestayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27622 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7057 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba Nebiyi ekrem (s.a.a) ezanda kendi nübüvvetine ve hazreti Ali’nin (a.s.) velayetine şehadet veriyor muydu? Neden zamanımızın imametine şehadet vermiyoruz?
    8512 Fıkıh Tarihi 2015/05/20
    Rivayetler esasınca şu müsellemdir ki İslam Peygamberi (s.a.a.) ezanda kendi nübüvvetine şehadet veriyordu. Zira nebiyi ekrem (s.a.a.) diğer insanlar gibi şer’i hükümlere ve tekliflere amel etmeye mükellef olmadığını ispatlayan has bir delil var olmadığı sürece mükellefti. Ezan bağlamında müstesna kılındığına dair hiçbir delilimiz yok iken mükellef olduğuna ...
  • Allahın sıfatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz halde neden günah işliyoruz?
    9927 Pratik Ahlak 2010/11/09
    Allah amellerinizden haberdar ve Onun kadir ve hekim olduğunu bilmek insanı itaat yapmaya sürüklemez. Şeytan Allahın sıfatlarını biliyordu, ama Onun emrine sırt çevirdi.İlahi sıfatlar hakkındaki ilim, itikat ve iman ile birlikte olunca, insanı amele sevk eder. Ama heva ve ...
  • Neden İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir?
    9862 تاريخ بزرگان 2012/05/16
    İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik ve imamet ...

En Çok Okunanlar