Gelişmiş Arama
Ziyaret
10712
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Zengin olan kimselerin sahip oldukları servet kendilerin göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allah’ın kendilerine vermiş olduğu lütuf müdür?
Soru
Acaba zengin olan kimselerin elde etmiş oldukları servet onların göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allahın kendilerine vermiş olduğu bir lütuf müdür? Fakirlerin durumu da bunun tersi olabilir mi?
Kısa Cevap

Rızık ve azık veya servet genel anlamda Allah tarafından bağışlanan genel bir lütuftur. Ancak Allah’ın genel anlamda olan bu lütuf ile servet elde etmek için çaba harcamak ve uğraş göstermek arasında her hangi tezat söz konusu değildir. Ama Allah u Teâlâ’nın, iman eden kulları ilişkin has bir inayeti ve lütfü var olmaktadır. Allah u Teâlâ bu kulları hakkında var olan bu has lütfünü gerçekleştirmek için farklı yöntemler izliyor. Meşru olan bir servet türünü onların güdümüne vermek bu yöntemlerden bir tanesidir. Elbette bilinmelidir ki Allah tarafından verilen servetlerin her çeşidi lütuf anlamında değildir. Bilakis verilen bu servetlerin bir kısmı azabın bir nişanesi de olabilir. Diğer taraftan Allahın iyi kulları bu dünyada tüm maddesel ayrıcalıklardan en uygun bir şekilde kesin yararlanacaklardır diye bir kaide de söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bu site buna benzer bir soruya daha önce cevap vermişti. Soru şöyle idi: Hacca gitmek ve imamların (a.s.) türbelerini ziyaret etmek acaba insanın iradesinden neşet eden bir durum mudur yoksa Allahın ve Masumların (a.s.) talepleri doğrultusunda gerçekleşen bir eylem midir? Bu bağlamdaki açıklama (cevap)  3411 no’lu sorunun cevabında yapılmıştır. Ona müracaat ederek cevabınızın bir miktarını alabilirsiniz.

Ama burada kısa bir şekilde dikkatinin bazı noktalara çekiyoruz:

1-   Alla u Teâlâ, hikmetinin iktizası gereğince kâfir ve mümin farkını gözemeksizin insanların bireyleri rızık konusunda farklı olmalarını karar kılmış ve bu farklıklarla onları imtihana tabi tutmak istenilmiştir.

2-   Bu esas gereğince Allah u Teâlâ’ya şükür edenler ile etmeyenler arasında fark koymaksızın beşrin tüm fertleri arasında rızkı ve başka bir tabirle serveti dağıtmış ve bütün fertler Allahın bu genel lütfünden yararlanma noktasında farksızdırlar. Kuranı kerim bu bağlamda Allah’ın resulünü muhatap alarak şöyle buyurmaktadır: “Rabbinin lütfünden her birine; onlara da, bunlara da (kâfirlere de müminlere) veririz. Rabbinin lütfü (hiç kimseye) yasaklanmış değildir[1] Başka bir beyanla servetin niceliğini ve kazanılmasının nasıllığını ve niteliğini bir kenara bırakırsak ama aslı ve genelliği Allah’ın genel olan lütuflarındadır. Her kes farklı miktarda ondan yararlanmaktadır.

3-   Rızkın takdir edilmesi ve Allah’ın lütuf kapısının açık olması servet kazanmak için insanlar tarafından sarf edilmiş çaba ve gayret arasında bir tezat yoktur. Dini kaynaklarda rızık konusunda duayla yetinmeyin bilakis meşru olan serveti kazanmak için çalışmayı akıllardan götürmeyin şeklinde tavsiyeler ve teşvikler var olmaktadır. Bu bağlamda 4007. Sorunun cevabına müracaat ediniz.

 Bazı imanlı kimselerin serveti Allahın has lütfüyle fazlalaşıyor. Birçok yerde bu fazlalık çok farklı yollarla gerçekleşiyor hatta takva sahibi olan şahsın kendisi bile bu yerlerden kendisine servet ulaşacağını tasavvur bile edemiyordu. Talak süresinin 2. ve 3. Ayeti ve bu ayetlerin tefsirinde zikredilen rivayetler bu hakikatin açıklayıcısıdırlar. Ayetlerde şöyle denilmektedir: Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur”.  

4-   İman sahibi bazı kimseler servet ve daha fazla maddi imkânlara sahip olmuş olmaları fakir olan mümin kimselerin Allahın has lütfünden mahrum bırakılmış olmasına delil değildir. Bilakis Allaha Teâlâ hikmetinin iktizası gereğince bütün müminlere has lütfüyle bakar. Ancak bu lütuf bazen servet kalıbında tecelli eder. Hz. Süleyman ve Hz. Yusuf hakkında tecelli ettiği gibi ki Allah u Teâlâ onlara bu dünyada zahiri olan bu dünyanın makamını verdi. Bazen de fakirlik ve sorunları tahammül etmesi gerekir kalıbında tecelli bulur. Hz. Eyüp da tecelli eden hakikat bunun en tipik örneğidir. Mümin olan bir kimse teslimiyet bağlamında öyle bir dereceye varması gerekir ki hem fakirliği hem zenginliği Allahın lütfüne delalet eden birer nişane şeklinde algılaması gerekir.[2] (Maşuk için güzel olan benim için de güzeldir). İmam Humeynin (allahın rahmeti üzerine olsun) tabiriyle (maşuktan olan cefa vefadır). Bu bağlamda daha fazla bilgi edinmek için 3040. Numaralı sorunun cevabına müracaat ediniz.

5-   Elbette şu noktaya dikkat etmemiz gerekir ki fazlalaşan her çeşit servet, Allah’ın has lütfüdür şeklinde algılamakta doğru değildir. Belki sadece meşru yolla mümin olan bir kimseye verilmiş ve kendisi de onu helal ve meşru yollarda sarf ediyor ise Allah’ın lütfü olabiliyor. Bu halet dışında kalan tüm servet ve zenginlikler Allah’ın has lütfü olmadığının yanı sıra sahibi için ilahi azabın nişanesi de olabiliyor. Kuranı kerim bu tür servet için” yavaş yavaş helake doğru gitme yani bir anlamda mühlet verme” anlamında olan “istidrac” kavramını kullanmış.[3] Şöyle buyurmaktadır: “Bizim onlar için karar kıldığımız ilahi nişane ve ayetlerimizi unuturlarsa bizde buna karşılık olarak dünyevi olarak kavuşmak istedikleri tüm maksatlarına varmaları için gerekli kapıları açık bırakırız. Böylece ele geçmiş olan tüm servetler ve konumlardan dolayı sevinsinler. Daha sonra onlar belirsiz bir hal üzereyken ani bir azaba duçar edeceğiz”.[4] Kesinlikle böyleli bir serveti Allahın has lütfüdür şeklinde algılamak doğru değildir. Bilakis bir tuzak ve böyleli bir tuzağa düşmekten Allaha sığınmak lazım. Ümit ederim zikredilen noktalara ve bu bağlamda sorulan sorulara verilen cevapları mütalaa ederek cevabınızı almışsınızdır.



[1] İsra, 20.

[2] A’araf, 168.

[3]Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz (A’araf, 182; Kalem, 44.

[4]Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar” ( An’am, 44).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuran’da hangi ayet kurtuluş yolunu açıklamaktadır?
    2880 Tefsir 2020/01/20
  • İslam dininde hatemiyetin hakikati nedir ve Sayın Suruş’un görüşünün eleştirileri nelerdir?
    10266 Yeni Kelam İlmi 2010/06/02
    Birkaç noktaya dikkat etmek faydalı olabilir:1. Peygamberliğin son bulması ve buna tabi olarak İslam dinin son din olması, Ahzab Suresinin 40. ayetinde belirtilmiştir ve bu ayet mana itibariyle, İslam dininin son din olması vesilesiyle peygamberlikte sona ermiş ve artık peygamberin gelmesi mümkün değildir.2. Bir açıdan hatemiyetin sırrı şunlara ...
  • Kuran’ın kaç suresi peygamberlerin adını taşımaktadır?
    36343 Tefsir 2012/08/11
    Kuranı kerim’in altı tane suresi peygamberlerin adını taşımaktadır. Bu sureler şunlardan ibarettir: Nuh, İbrahim, Yunus, Yusuf, Hud ve Muhammed. Elbette müfessirler bazı rivayetleri göz önünde bulundurarak Taha[1], Yasin[2], Muddessir[3], Müzzemmil[4] gibi surelerin Peygamberimize delalet ettiği ...
  • Neden Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresini 1000’den 50 yıl az olarak ilan etmiştir?
    7409 Tefsir 2019/10/21
    Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresi hakkında şöyle buyuruyor:«وَ لَقَدْ أَرْسَلْنا نُوحاً إِلى‏ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلاَّ خَمْسِينَ عاماً فَأَخَذَهُمُ الطُّوفانُ وَ هُمْ ظالِمُونَ» “Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı, sonunda haksızlık etmekte olan ...
  • Ehlisünnet’in görüşünü dikkate alarak Şia fıkhına göre yolculukta namazı kasır etmek ruhsat mıdır yoksa vacip midir?
    9899 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/10
    Kesin ve tartışmasız olan şu ki beş vakit namaz ilkin iki rekâtlı şeklinde teşri ve farz kılınmıştır. Şunda da şüphe yok ki ikametgahta (haderde/ kendi memleketi ve vatanında) kılınan namazlara ikişer rekât izafe edilmiştir. Şu halde zihinlere takılan soru şu: Yolculukta kılınan namazlara da iki rekât izafe ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9341 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Kalbi selimden maksat nedir?
    15779 Pratik İrfan 2012/04/07
    ''Selim'' sözcüğü ''silm'' ve ''selamet'' kökünden gelir. Zahiri ve batini afetlerden uzak olmak anlamı verir. İmam Sadık (a) bu kelimenin manası hakkında şöyle buyurmuştur: “Selim kalp, Rabbıyla mulakat ederken rabbi dışında hiçbir şey kendisinde barındırılmış olmayan kalptir”. Kur'an mufessirleri ''kalbi selim'' hakkında muhtelif yorumlar yapmışlardır ...
  • Ahd duası gibi bazı duaları belirlenen ölçüden az veya çok okumanın özel bir etkisi var mıdır?
    17234 Teorik Ahlak 2010/01/14
    Her güzel amel, fiili ve öznel olmak üzere iki tür güzellikten oluşmaktadır. Yani hem doğru olan ve hem de ilahi niyet ve Allah rızası için yapılan bir iş Allah katında kabul olur. Rivayetlerde niyetin, üzerinde durularak amellerin ruhu diye tabir edilmiştir. Birçok ...
  • Doğru alışverişin şartları nelerdir?
    6638 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Bu soru çok geneldir; zira alışveriş kavramı fıkıh ve örfte değişik manalara sahiptir: Genel anlamıyla alışveriş/muamele, özel anlamıyla muamele ve özel ve genel arasında bulunan orta manasındaki muamele bu kabildendir. Genel anlamıyla muamele, yakınlık kastinin muteber olmadığı ve elbise ve bedeni temizlemek, alıveriş, nikâh ve boşanmak gibi ...
  • SMS kanalıyla okunan talakın hükmü nedir?
    7708 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/12
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar