Please Wait
8871
Sözlük yazarları müziğin tanımı hakkında şöyle demişlerdir: Müzik veya musiki Yunanca Moosika veya Latince Musica kelimesinden alınmıştır. Kökü ise Yunan mitlerindeki “dokuz tür rabbinden” birinin adını taşıyan ve güzel sanatlar hamisi olan Mosa veya Misse’dir. İhvan-ı Sefa risalelerinde müzik şarkı ve müzik yapan da şarkıcı olarak tanıtılmış ve müzik ve müzik yapan, çalgı aleti karşısında görünmektedir. Şeyh-i Azerî Cevahiru’l-Esrar yazarı şöyle demektedir: “Mu” Süryani dilinde hava ve “siki” de bağ anlamındadır; yani müzik yapan kişi işi zarafet ile yaparak sanki havayı bağlamaktadır. [i] Müzik, hoşlandırıcı olan, kulağın lezzet almasına ve ruhun gevşeme ve devrimine sebep olan seda ve seslerin terkibi sanat ve yeteneğidir. Bu tanıma göre müziğin asıl rüknü ses ve sedadır. Ses ve seda sesli cisimlerin titremesinden hâsıl olur. Sesli cisimlerin titremesi havada dalga üretir ve bu dalgalar da havayı titretir ve sesi kulağa ulaştırır. Kulağın içinde bulunan perde hava dalgalarının titremesi neticesinde titremeye başlar, kulağımızda ses üretir ve biz de icat edilmiş sesi duyarız.
Ses Türleri
Ses iki kısımdır. Birincisi, avaz olarak adlandırdığımız ve insan avazı veya bülbülün ötmesi gibi müzik seslerini içerir. İkincisi ise müzik sesi dışındaki mutlak düzensiz seslerdir. Kalem, kılıç ve top sesleri bu türdendir. Bundan dolayı, müzik ilmi düzenli ve sayılabilen hareketler esasınca seslerin terkibidir. Elbette bunun belirli bir haddi vardır. Tecrübî ilimler bizim sadece her saniyede hareketleri 32’den az ve 70552’den çok olmayan sesleri duyabileceğimizi ispat etmiştir. [ii] Müzik veya musiki kavramı dinî metinlerde göze çarpmamaktadır. Ama onun yerine teganni, lüzumsuz oyun, oyuncak kavramları ve ney, flüt, çalgı, ut, davul ve tambur gibi müzik aletleri beyan edilmiştir. [iii] Güzel ses hakkında övücü rivayetler mevcuttur. Özellikle Kur’an tilaveti hakkında belirtilmiştir. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Güzellerin en güzeli güzel saç ve güzel sesin nağmesidir.” [iv] Diğer bir hadiste de Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Her şey için bir ziynet vardır ve Kur’an’ın ziyneti de güzel sestir.” [v] İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Kur’an hüzünle inmiştir, o halde onu hüzünle okuyun.” [vi] Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle nakledilmektedir: “Kur’an’ı Arap’ın üslup ve seslerine göre okuyun.” [vii] Devenin hareketini hızlandırmak için şarkı söylemek hakkında da rivayetler aktarılmıştır. Bu, rivayetlerde men edilmeyen güzel şarkının faydalarından sayılabilir. [viii] Ama müzik aletleri çalmanın faydası hakkında rivayetlerde bir şey zikredilmemiştir. Bilakis bu hususta aktarılmış hadisler bütününden boş ve faydasız meclislerle bağdaşır müzik aletleri ile çalmanın, bir takım zararları olduğu ve bunun yasaklandığı anlaşılabilmektedir. Bu konu ve onun sınırıyla ilgili detaylı açıklama defalarca sitede dile getirilmiştir. Bu yüzden daha fazla bilgi için aşağıdaki adreslere müracaat etmeniz tavsiye edilir:
1. İndeks: Fıtrat Ve Müziğin Haram Oluşu, 1078 (Site: 1256).
2. İndeks: Kadın Sesiyle Müzik Dinlemek, 2833 (Site: 3065).
3. İndeks: Batı’da Helal Ve Haram Müziği Belirleme Ölçüsü, 1690 (Site: 1859).
4. İndeks: Müziğin Haram Ve Helal Oluşunun Delilleri, 10781 (Site: 10611).[i] Afak-ı Musiki Der İslam, Sayt-ı Tibyan.
[ii] Şeriati Sebzivari, Muhammed Bakır, Makale-i Ğına Ve Musiki Der İslam, Sayt-ı Tibyan.
[iii] Şımare-i 46, s. 25 (ba endeki dahl ve tasarruf), Hüseyni, Seyid Mücteba, Mecelle-i Porseman.
[iv] Kuleyni, el-Kafi, c. 2, s. 615, çap-ı çarom, Naşır: Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1407 h.k.
[v] a.g.e.
[vi] a.g.e., s. 614.
[vii] a.g.e.
[viii] خَرَجْنَا مَعَ النَّبِیِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَیْهِ وَ سَلَّمَ) إِلَى خَیْبَرَ فَسِرْنَا لَیْلًا فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ الْقَوْمِ لِعَامِرٍ یَا عَامِرُ أَلَا تُسْمِعُنَا مِنْ هُنَیْهَاتِکَ وَکَانَ عَامِرٌ رَجُلًا شَاعِرًا فَنَزَلَ یَحْدُو بِالْقَوْمِ یَقُولُ اللَّهُمَّ لَوْلَا أَنْتَ مَا اهْتَدَیْنَا وَ لَا تَصَدَّقْنَا وَ لَا صَلَّیْنَا فَاغْفِرْ فِدَاءً لَکَ مَا أَبْقَیْنَا
Sahih-i Buhari, c. 12, s. 97, Ğazve-i Hayber. Aynı şekilde bu hususta a.g.e., 19, s. 127’ye bakın. Biharu’l-Envar, c. 16, s. 298.