Gelişmiş Arama
Ziyaret
15932
Güncellenme Tarihi: 2009/06/16
Soru Özeti
Kur'an niçin Arapça nazil oldu?
Soru
Kur'an niçin başka dilde değil Arapça olarak nazil olmuştur?
Kısa Cevap

Dil, insanların birbirleriyle anlaşmaları için en önemli araçtır. Allah-u Teala, Rahman suresinin başlarında konuşma yeteneğini büyük nimetlerinden saymaktadır. İnsanların hidayeti için gönderilen peygamberler, kavimlerinin dilleriyle konuşuyorlardı. Ahlak, ahkâm ve akaidi kavimlerinin diliyle onlara açıklıyorlardı. Allah-u Teala bi'setten önceki cahiliyet Araplarının şartlarını göz önüne alarak Resul-u Ekrem'i (s.a.a) Arap kavminden gönderdi. Öyleyse onların diliyle konuşmalı ve anlayabilecekleri mucize getirmeliydi. Bu yüzden Peygamber (s.a.a)'in mucizesi olan Kur'an da Arapça nazil oldu. Elbette Arapça dilinin belagat, fesahat, vb. yönlerden zenginliği de göz ardı edilmemelidir.

 

Ancak burada insanın aklına şöyle bir soru gelmektedir: Allah'ın gönderdiği son Peygamberi (s.a.a) niçin Arap oldu ki kitabı da Arapça indi? Cevap şudur: Arapların, dillerine, adetlerine ve soylarına karşı özel bir bağlılık ve taassupları vardı. Tarih boyunca hiç bir dış güç onların dillerini değiştiremedi. Öte yandan Arapça, az kelimeyle birçok konuyu herhangi bir belirsizlik kalmadan beyan edebilme özelliğine sahip bir dildir. Hicaz bölgesi ve Arapça son Peygamberin dinini ve Onun (s.a.a) kitabını koruması ve varlığını sürdürmesi için en doğal yoldu. Dolayısıyla Kur’an'ın Arapça nazil olmasının sebeplerinden biri onun ebedi olarak korunması idi.

Ayrıntılı Cevap

İlahi sünnetlerden birisi insanların hidayeti için resullerin gönderilmesidir. Resuller de insanlarla anlaşabilmek için gönderildikleri bölgenin dilleriyle konuşurlardı. Dil insanlarla iletişim kurmanın tek yoludur. Peygamberler de insanlarla iletişim halinde olmak zorunda idiler. Peygamberlerin kendi kavimlerinin dilleriyle konuşmaları ilahi sünnetlerden bir diğeridir. Allah-u Teala buyuruyor ki:

 

“Onlara iyice anlatabilmesi için kendi kavminin dilinden başka bir dille hiç bir resul göndermedik.”[1]

 

Bu sünnet, hatta evrensel daveti olan ulu'l Azam peygamberler (a.s) için de geçerlidir. Onlar davetleri evrensel olmasına rağmen gönderildikleri toplumun dilini konuşuyorlardı. Böyle olmasaydı, dinleri kendi kavimleri içinde bile anlaşılmaz ve kabul edilmez olurdu.

 

Kur'an, dilin ötesinde bir hakikattir. Arapçaya dönüşmeden önce insan aklının ulaşamayacağı bir merhalede idi. Allah onu asıl yerinden indirmiş, insanın anlayabileceği hadde getirmiş ve insan aklının onun hakikatlerini anlayabilmesi için Arapça haline getirmiştir.[2]

 

Demek ki Kur'an'ın aslı söz değildir ve belli bir dile de sığmaz. O zaman neden Arapça nazil oldu? diye sorulursa cevabı şudur: Arapçayı bütün diller arasında fesahet ve belağatın doruğuna çıkaran ve onu muteber bir dil haline getiren özelliklerinin yanı sıra İslam Peygamberi (s.a.a) dili Arapça olan bir kavmin için de davetini başlatmıştı. Peygamber (s.a.a) de Allah'ın mesajını ulaştırırken inkar etmemeleri için onların anlayabileceği bir mucizeyle gelmeliydi. Böylece Allah'a iman getirecek ve din için çaba harcayacaklardı. Tabi bu, Kur'an'ın bütün hakikatlerinin anlaşılması manasına gelmez. Çünkü onun hakikatleri sınırsızdır. Anlaşılmaktan kasıt dilin ve bazı gerçeklerin genel manada anlaşılmasıdır.

 

Bi'setten önceki cahiliyet döneminin Arapları çok kötü şartlar altında yaşıyorlardı. Bu yüzden Allah, Peygamberini (s.a.a) Arap kavminin içinden seçti. Hz. Ali (a.s) İslam’dan önceki cahiliyet döneminin durumunu ve Peygamber (s.a.a)'in gelişini şöyle anlatıyor: “Allah Peygamberini öyle bir zamanda gönderdi ki, insanlar başı boş ve şaşkın haldeydiler. Fitneler baş göstermiş, heva ve heves onlara galip gelmiş, kendini beğenmişlik ve tekebbür hatalarını çoğaltmış, cahiliyetin cehaleti onları aşağılamış, işlerinde şaşkınlığa düşmüş, cehalet belası her taraflarını sarmıştı. Peygamber (s.a.a) nasihat ediyor, hayırları için bütün gücünü kullanıyor, doğru yola davet ediyor, hikmet ve güzel öğütle halkı Allah'a davet ediyordu.”[3]

 

Bu şartlar, Peygamber (s.a.a)'in Arap kavminden gönderilmesine neden oldu. Öyleyse Kur'an da başka dilde değil Arapça olmalıydı. Fakat burada önemli olan şey Kur'an'dan faydalanabilmektir. Çünkü o Araplara özgü değildir. Allah-u Teala buyuruyor:

 

“Eğer Kur'an'ı başka bir dille meydana getirseydik, elbette derlerdi ki ayetleri Arapça olarak açıklansaydı da anlasaydık olmaz mıydı? Bu, yabancı bir dille söylenmiş bir söz, söyleyen de Arap ha? De ki: O, inananlara doğru yolu gösterir ve şifadır; inanmayanlarınsa kulaklarında ağırlık var ve Kur'an, onları kör etmede; sanki onlara pek uzak bir yerden nida edilmede.”[4]

 

Burada şöyle bir soru karşımıza çıkabilir: Son peygamber neden Arap oldu ki, netice de kitabı da Arapça indi? Böyle bir şey neden Farslara vs. milletlere nasip olmadı?

 

Cevaba geçmeden önce bir kaç noktayı belirtmemiz gerekir:

 

a-Konu son Peygamber (s.a.a) olunca bir grup Onun (s.a.a) mesajını almalı ve onu iyi bir şekilde korumalıdır (içten koruma etkeni)

 

b-Diğer taraftan bütün Peygamberlerin tarihinde gördüğümüz gibi dini ve onun koruyucularını yok etmek isteyenler hep vardır (değişimde dış etkenler).

 

c- Her zaman, özellikle Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra din hep mucizeyle korunacak diye bir şey yoktur.

 

Bütün bunlar göz önüne alındığında bakalım nerede ve hangi şartlarda bu noktalar gerçekleşebilir:

 

1- Araplar, dillerine, adetlerine ve soylarına karşı özel bir bağlılık ve taassupları olan bir millettir. Onların dillerinden ve kültürlerinden ayırmak mümkün değildir. Hatta çokuluslu propagandalara rağmen asırlardır giydikleri elbiselerini bile değiştirmediler (içten koruma etkeni).

 

2- Hicaz Arapları kendileri ana dillerinden vazgeçmedikleri gibi tarih boyunca hiçbir dış güçte onları bundan vazgeçiremedi (dış etkenin değişimde ki etkisizliği).

 

3- Hicaz Araplarının dilinde ki zamirlerin çokluğu ve bu zamirlerin tesniye, müfred, cem diye ayrılması, kiplerin müzekker ve müennes olması, çoğulu belirten birçok kelimeler, kinayeler, istiareler vs. özellikleri nedeniyle az kelimeyle çok manalar herhangi anlaşılmaz bir nokta olmadan anlatılabilmektedir. Hicaz bölgesi ve Arapça son Peygamberin dinini ve Onun kitabını korumak ve varlığını sürdürmesi için en doğal yoldu. Dolayısıyla Kur'an'ın Arapça nazil olmasının nedenlerinden biri onun ebedi olarak korunması idi.[5] Kur'an'ın Arapça nazil olması Araplar için bir lütuf ve merhamettir. Kur'an eğer Arapça nazil olmasaydı, büyük bir çoğunluğa sahip Araplar ona iman getirmeyeceklerdi. Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

 

“Kur'an'ı Arap olmayanlardan, Arapça bilmeyenlerden birisine indirseydik de, onlara okusaydı inanmazlardı.”[6]



[1] -İbrahim/4

[2] - el-Mizan (Farsça tercümesi) c.18, s.122-123

[3] -Nehc-ul Belağa, (Deşti nin tercümesi), 95. hutbe

[4] -Fussilet/44

[5] - Faslname-i Beyyinat, No.27, s.38-41

[6] -Şuara/198-199

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şeytan ne zaman ve kaç defa feryat etmiştir?
    18481 Eski Kelam İlmi 2010/01/16
    Bu soruya cevap vermeden önce soruyu yönelten beyefendiye, şeytanın, insanın saadete, kemale ve Allah’ın rızasına ulaşmasındaki en büyük yeminli düşmanı olduğunu ve onunla mücadele etme yollarını öğrenmenin önemli olduğuna dikkat edilmesinin gerekliliğini hatırlatmak isteriz.
  • Neden esir düşmüş evli kadınlar hakkında Müslümanlara helal olduğuna dair ayet nazil olmuştur?
    6382 Gayri Müslimlerle İlişki 2019/01/22
    Kutsal islam şeriati evli kadınlarla evlilik yapmayı haram bilmektedir. Bu hükümden sadece savaşta esir düşmüş ve belirli şartlara haiz olanlar istisna edilmiştir. Allah teala kafirlerden esir düşmüş esir kadınlar batıl inançlarından beraat ettikten sonra ve rahimleri önceki eşlerinden arınmış ise nikah kıymayı helal etmiştir. Başka bir tabirle ...
  • Şeytanla arkadaşlık etmek insanı Allah\'ı anmaktan nasıl gafil eder?
    13749 Tefsir 2012/06/09
    Soruda gelen ayetin manası şudur: İlahi hükümlerden yüz çevirmek ve kulluk yolunda Allah'ı anmaktan gafil olmak şeytanla arkadaş olmayıda peşinden getirir. Allah'tan yüz çevirmek yalnızca bir hata ve küçük günahla değil, büyük ve küçük günahların neticesinde zamanla ortaya çıkan bir durumdur. Başka bir ifadeyle günahlar insanı ...
  • İslam’ın içermiş olduğu programlar kaç kısımdır?
    5951 Düzenler 2011/04/13
    İslam Allahın en kâmil ve en son dini olma unvanıyla bütün insanların hidayetini ve dünyayı idare etmeyi üstlendiğini hak olarak iddia etmekte ve insanın sosyal ve bireysel olmak üzere tüm boyutlarını kapsayacak programlara sahiptir. Bu programları farklı perspektiflerden kısımlandırılması mümkündür. Bir perspektiften İslam’ın kapsadığı programları bireysel ve ...
  • Yaratılışın hedefi nedir? Akli delillerle açıklayın; eğer hedef kemale ermek ise Allah neden insanları kemale ermiş olarak yaratmamıştır?
    16428 Eski Kelam İlmi 2007/11/18
    Allah sonsuz bir varlıktır. Bütün kemallere sahiptir. Yaratmak bir çeşit feyiz ve lütuftur; Allah mutlak feyiz ve ihsan sahibi olduğundan O’nun feyiz vermede mutlak oluşu, yaratılmaya layık olan her şeyi yaratmasını gerektirir. Buna göre Allah’ın yaratmasının sebebi Onun mutlak feyiz ve lütuf sahibi oluşudur. Diğer yandan Allah’ın sıfatları zatından ayrı ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27481 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13201 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Abdest alırken kolları dirseklerin dışından mı yıkamak gerekiyor yoksa iç tarafından mı?
    6253 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Abdest alırken yapılması gerek şey sağ ve sol kolların dirseklerden parmak uçlarına kadar her tarafının yıkanmasıdır. Ama erkeklerin dirseklerin dışından, kadınlarında diseklerin içinden başlaması müstehaptır.[1]-[2]
  • Niçin Kuran’ı kerimde şöyle bir ibaret: «فبشّرهم بعذاب الیم» bulunmaktadır. Zira müjde olumlu bir mana içermektedir?
    6664 Tefsir 2012/08/15
    Kuran da ve sözlükte «بشارت» kelimesi hem mutluluk verici ve hemde üzüntü verici haber için kullanılmıştır. Karineler sayesinde hangi manada kullanıldığı anlaşılır. Kuran’ı kerimde bu kelimenin hayırda ve şerde kullanılması kinaye ve kesinlik içindir. Azaptan başka hiçbir şey onları beklememektedir. Zira nasihat, öğüt kâfirlerin ve putperestlerin kalplerinde ...
  • Doğum günü kutlaması haram mıdır?
    49427 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/11
    Doğum günü kutlaması İslamî geleneklerden değildir ve İslamî öğretilerde insanın kendi doğum gününü kutlaması tavsiye edilmemiştir. Biz bu yeni geleneği kınamak istemiyoruz. Elbette başkalarının geleneklerini körü körüne kabullenmeyi de benimsemiyoruz; zira geleneklerin ümmetin bilincinde derin kökleri olması gerektiğine inanıyoruz. Ama böyle bir geleneğin dayatılmasından sonra onun mükemmel ...

En Çok Okunanlar