Gelişmiş Arama
Ziyaret
7380
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Şia’nın inandığı şekliyle imamın ilmi hatemiyet ile çelişmiyor mu?
Soru
Hatemiyet hakkında modern ve tikelci akıldan etkilenen perspektif ve yeni bir bakış ve yorum tarafından ileri sürülen bir takım şüpheler göze çarpmaktadır. Bunlar “hatemiyet-imamet çelişkisi” ekseniyle ve bunun değişik dallara yansıyan şüphelere bölünmesiyle gözlemlenebilmektedir. Şiiler, imamların ilmini kazanılmayan türden bilmekle ve onların ilminin diğer insanlar için hüccet olduğuna inanmakla hatemiyet ile çelişkiye düşmektedirler. Her halükarda “insanlar bilgilerini ya çalışma ve ceht vasıtası olmaksızın elde etmekte ya da bunların vasıtasıyla elde etmektedirler. Peygamberlerin bilgisi ilk kısımdandır. Bu bilgi ya masumiyet ile birliktedir ya da değildir. Peygamberlerin bilgisi ilk kısımdandır. Masumiyet ile birlikte olan bu vasıtasız bilgi ya diğer insanlar için hüccettir ya da değildir. Peygamberlerin bilgisi birinci kısımdandır.” Şimdi “aşırı Şiiler” bu üç mertebenin imamlarında bulunduğuna inanmakta ve böyle bir inancın hatemiyet ile çeliştiğinden gafildirler. Onlar şunlara inanmaktadır: 1. İmamın bilgisi kazanılır değildir. 2. İmamın bilgisi masumiyet ile birliktedir. 3. İmamın bilgisi herkes için hüccettir.
Kısa Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Ayrıntılı Cevap

Şüphesiz İslam Peygamberi nebilerin hatemidir ve ondan sonra teşriî vahiy gökten kesilmiştir. Nitekim müminlerin önderi Ali (a.s) son peygamberin (s.a.a) mübarek bedenine gusül aldırırken şöyle buyurmuştur: “Senin (Peygamber) vefatınla bizim bir şeyle ilişkimiz kesildi ve bu senin dışında başka bir şahsın vefatıyla kesilmezdi. Bu şey, nübüvvet ve göğün haberleridir.”[1] Bu yüzden bu usule (hatemiyet) inanmak İslamî usullerden sayılmaktadır. Belirtilen şüphenin reddi noktasında birkaç hususa değinilmelidir:

1. Böyle bir şüphenin meydana gelmesine neden olan etkenlerden birisi de nübüvvet ile imamet arasına fark koymamaktır. Nebi, kelam ilmi literatüründe ilim, masumiyet ve kendine uyulması gereken gibi sıfatlar taşımakla birlikte Allah tarafından nübüvvet ve vahiy iddiası taşıması gereken ve gerektiği durumda mucize getiren kimseye denir. Bu nedenle nübüvvette vahyin nüzulü ve mucize temel öğelerden sayılmaktadır ve peygamberlere özgüdür. Masum imamlar (a.s) hatemiyet ile çelişecek ve aşırılığa sebep olacak böyle öğelerin iddiasında hiçbir zaman bulunmamış ve onların taraftarları (Şiiler) da asla kendi önderlerini bu seviyeye (nübüvvet ve teşriî vahiy nüzulü) çıkarmamıştır.

2. Hatemiyet ile bir grubun kazanılmayan bilgilere sahip bulunması ve onun diğer insanlar için hüccet olması arasında hatemiyet döneminde hiçbir çelişki yoktur. Kur’an’da “kendilerine ilim verilenler” olarak adlandırılan peygamberlerden başka bir gruba ve onlara kazanılmadan ilim bahşedildiğine işaret edilmiştir: “Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir.”[2] Her ne kadar bu ilim sahipleri bir takım ilahi nimetlere sahip olsalar da nebi değillerdir ve salt melekleri görmek veya gaybten haberdar olmak nübüvvet getirmez. Allah’ın meleği Meryem’e nazil oldu ve İsa’yı (a.s) ona bahşetti, ama Meryem peygamber olmadı. Dolayısıyla imamların taşıdığı ilimler de bu kabildendir. O halde imamların bu hali taşımaları, ama peygamber olmamaları bir çelişki arz etmemektedir. İmamların ilimlerinin kaynağının çok olduğunu da hatırlatmak gerek. Bunlardan birisi, bir çeşit teşriî olmayan vahiy addedilen ve peygamberlerin dışındakilere de nazil olan ilhamdır. İmamlar da (a.s) onlardandır.[3] İmamların ilim elde etme yollarından birisi de aziz Peygamber (s.a.a) tarafından kendilerine ilmin miras bırakılmasıdır. Şii ve Sünni hadisçilerinden nakledildiğine göre İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Resulü bana bin kapı öğretti ve her kapı da başka bin kapıyı açmaktadır.”[4] Bu ilimler kâmil bir şekilde sadece Ali b. Ebi Talib’e intikal etmiş ve bu kendisini Peygamberden (s.a.a) sonra “Peygamberin ilim kapısı” yapmıştır. Bu ilim Allah’ın istediği kimseye bahşettiği kazanılmayan ilim türündendir. Bu nedenle, bu ilim onu alanlar için hüccettir ve Peygamberin (s.a.a) bu ilim sahiplerini (Ehli Beyt) Kur’an’ın yanına koyması da bu yüzdendir. [5]"انی تارک فیکم الثقلین؛ کتاب الله و عترتی ..." Dolayısıyla, hatemiyet peygamberliğin sona ermesinden sonra masum velilerin sözlerinin hüccet olmamasını gerektirmez. Hatemiyetin doğru ve mantıklı tahlili, Peygambere (s.a.a) özgü hususların dışında, imamların sözlerinin (a.s) hüccet olmasının hiçbir sakınca taşımadığını göstermektedir. Bu nedenle masumiyet, ledünni ilim ve gayb âlemiyle ilham ve teşriî olmayan vahiy aracılığıyla irtibat kurmak iddiası, nübüvvet ile bir çelişki arz etmemekte ve hiçbir Şii âlim de böyle bir düşünceyi kastetmemektedir.

3. İmametin hatemiyet ile çelişikliği teorisini iddia eden zat, hatemiyete dayanarak son peygamberi (s.a.a) en son ilahî hüccet olarak tanıtmaya ve masum imamların (a.s) makamlarını normal insanların düzeyine indirgemeye çalışmaktadır. Lakin söz konusu şahıs eğer İslam Peygamberinin (s.a.a) en azından hukuksal bir şahsiyet taşıdığına inanıyorsa, onu ilahî bir hüccet bilmeli ve onun sözünü delilsiz olarak kabul etmelidir.[6] Zorunlu olarak en azından kendi iddiasının gereğine bağlı kalmalıdır; yani son peygamberden (s.a.a) İmam Ali’nin (a.s) makam ve konumu hakkında nakledilen rivayetleri kabul etmelidir. Eğer aziz Peygamberin (s.a.a) sözlerine bir göz atacak olursak, Hz. Ali (a.s) ve Peygamberin (s.a.a) şahsının Allah’ın emriyle hukuksal şahsiyet sahibi oldukları görülecektir. Bu da masum imam (a.s) için hüccet ve velayet makamının karar kılınmasını gerektirir.

İslam Peygamberi (s.a.a) yakınlık hadisi[7] ve diğer rivayetler ve de Kur’an’ın değişik ayetleriyle dinî mercilik ve dinsel konularda Peygamberliğin halifeliği manasındaki imamet ve velayet makamını ona devretmiştir. Bu da İmam Ali’nin (a.s) söz ve fiillerinin tüm Müslümanlar için hüccet olmasını gerektirir. Bu kısımda ilgili ayet ve rivayetlerin bazılarına işaret edilecektir.

1. Yüce Allah Kur’an’da kendisini, Peygamberi ve rükûdayken secde veren kimseleri müminlerin velisi olarak tanıtmaktadır: [8] "انما ولیکم الله و رسوله و الذین آمنوا الذین یقیمون الصلاة و یؤتون الزکاة و هم راکعون"Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) değişik rivayetlerde " یؤتون الزکاة و هم راکعون" cümlesinin örneği olarak Hz. Ali’yi (a.s) tanıtmıştır.[9]

2. Kur’an’da bulunan bir ayet müminleri Allah’a, O’nun resulüne ve emir sahiplerine itaat etmeye çağırmaktadır:

"اطیعوا الله و اطیعوا الرسول و اولی ‌الامر منکم"[10] Peygamber (s.a.a) değişik rivayetlerde “emir sahipleri” cümlesini Hz. Ali (a.s) olarak tefsir etmiştir.[11] Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.a) birçok rivayette İmam Ali’ye (a.s) itaat edilmesini emir etmektedir. Bu rivayetlerden birisi şudur: "و ان امامکم علی بن ابی‌طالب، فناصحوه و صدقوه؛ فان جبرئیل اخبرنی بذلک"[12] Bu konuda belirtmekten sarf-ı nazar ettiğimiz birçok rivayet mevcuttur.



[1] Nehcü’l-Belağa, hutbe. 235.

[2] Ankebut, 49.

[3] Hatemiyetin aklî (aklî tahlili) deliline, imamın ilim kaynağına müracaat edilsin.

[4] Kenzu’l-Ummal, hadis. 36372, Usul-i Kafi, c. 1, s. 239, Tahran, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, 1365 ş.

[5] Hür Amıli, Vesailü’ş-Şia, c. 27, s. 24, (29 ciltlik), Kum, Müessesi Âlu’l-Beyt, 1409 k.

[6] Abdülkerim Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 132-133.

[7] Kuleyni, Kafi, c. 8, s. 106, "قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (ص) أَنْتَ مِنِّی بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلَّا أَنَّهُ لَا نَبِیَّ بَعْدِی"

[8] Maide, 55.

[9] Bkz: Muhammed Reyşehri, Mevsuetu’l-İmam Ali (a.s), c. 2, s. 197.

[10] Nisa, 59.

[11] Bkz: Muhammed Reyşehri, Mevsuetu’l-İmam Ali (a.s), c. 2, s. 129 ve 169.

[12] Şeyh Seduk, el-Emali, s. 565, İntişarat-ı Kitab-ı Hane-i İslamî, 1362 h.ş..

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13286 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Zina zade hakkında rivayet edilen hadisler hangileridir?
    8914 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Zina sonucu doğan çocuğun (zina zade) İslam nazarında Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve masum İmamlarımızın (a.s.) rivayetlerinde beyan edilmiş, özel hükümleri vardır. O, hadislerden bazılarının adresleri şunlardır:1-   Zina zadenin mirası: “Vesailuş-Şia”, c.26, ...
  • Cenabet guslü alınmazsa namaz ve orucun kazasını yerine getirmek farz olur mu?
    11948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/30
    Bu konuda kendi taklit merciinizin fetvasına göre amel etmelisiniz. Büyük taklit merciilerinin ‘Yıllarca cenabetli olarak namaz kıldım, oruç tuttum. Ama cenabetlinin gusül alması gerektiğini bilmiyordum. Bu durumda görevim nedir?’ sorusuna verdikleri cevaplar şöyledir:Ayetullah Humeyni, Behcet, Tebrizi, Hamanei, Mekarim, Vahid:
  • Ahzap suresinin 37. ayetinin nüzul sebebi nedir?
    28705 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Ahzap suresinin 37. ayeti Peygamber’le (s.a.a) Cahş’ın kızı Zeynep’in evliliği hakkında olup şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye ‘eşini bırakma ve çekin Allah'tan’ diyordun.’Zeyd bin. Harise azad edilmiş bir köle olup, Peygamber (s.a.a) onu kendisine ...
  • Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
    9549 Sire 2009/04/08
    Abdestayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27622 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7057 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba Nebiyi ekrem (s.a.a) ezanda kendi nübüvvetine ve hazreti Ali’nin (a.s.) velayetine şehadet veriyor muydu? Neden zamanımızın imametine şehadet vermiyoruz?
    8512 Fıkıh Tarihi 2015/05/20
    Rivayetler esasınca şu müsellemdir ki İslam Peygamberi (s.a.a.) ezanda kendi nübüvvetine şehadet veriyordu. Zira nebiyi ekrem (s.a.a.) diğer insanlar gibi şer’i hükümlere ve tekliflere amel etmeye mükellef olmadığını ispatlayan has bir delil var olmadığı sürece mükellefti. Ezan bağlamında müstesna kılındığına dair hiçbir delilimiz yok iken mükellef olduğuna ...
  • Allahın sıfatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz halde neden günah işliyoruz?
    9927 Pratik Ahlak 2010/11/09
    Allah amellerinizden haberdar ve Onun kadir ve hekim olduğunu bilmek insanı itaat yapmaya sürüklemez. Şeytan Allahın sıfatlarını biliyordu, ama Onun emrine sırt çevirdi.İlahi sıfatlar hakkındaki ilim, itikat ve iman ile birlikte olunca, insanı amele sevk eder. Ama heva ve ...
  • Neden İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir?
    9862 تاريخ بزرگان 2012/05/16
    İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik ve imamet ...

En Çok Okunanlar