Gelişmiş Arama
Ziyaret
7363
Güncellenme Tarihi: 2011/11/21
Soru Özeti
Evrendeki şerlerin arazî olarak Allah’a isnat edilmesinin nedeni nedir?
Soru
Şu cümlenin manası nedir? “Yüce Allah salt kemal olduğu için, O’nun iradesi gerçekte yaratıkların kemal ve hayrına taalluk eder ve eğer bir yaratığın varlığı evrende şer ve noksanlıkların meydana gelmesini gerektiriyorsa, onun şer ciheti ikincil olacaktır; yani çok hayrın ayrılmaz gereği olduğundan o hayrın ardılınca ilahi iradenin nesnesi olacaktır. (Usul-i Akaid, Ayetullah Misbah Yezdi, s. 162).
Kısa Cevap

Şer olarak anılan şeyler soyutlar âleminde mevut değildir ve bu konu madde âlemiyle ilişkilidir. Hayır ve şerrin manasının tahlilinde şöyle denmiştir: Hayır, her şeyin kendi doğası hasebince talep ettiği, sevdiği ve birkaç husus arasında tereddüt ettiğinde onların en iyisini seçtiği şeydir. Şer ise hayrın karşısındadır. Eşya hayır ve şer olma açısından beş kısımdır. Bunlardan iki kısmın dış gerçekliği vardır. Bu iki kısım Yüce Allah’ın varlığı olan salt hayır ve çok hayırdan ibarettir. Şer ile birlikte ilahi iradenin icat kelimesine nesne olan ve ilahi kazanın bizzat içerdiği şey, varlığın kendine aldığı miktardır. Başka bir ifadeyle varlık alma kabiliyet ve yeteneği taşımaktadır. Daha açık bir ifadeyle Allah yaratmış, ilahi irade icat etmiş ve ilahi kaza ona taalluk etmiştir. Ama onunla beraber olan yokluklar (şerler) ise Allah’a isnat edilmez. Bilakis onun daha fazla kabiliyet taşımamasına ve istidat kusuruna isnat edilir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soru hakkında açıklama yapılmadan önce, hayır ve şer konusunun çok önemli ve tehlikeli konulardan olduğunu ve birçok filozof ve büyük bilgenin bu konuda değişik görüşler dile getirdiğini hatırlatmak gerekir. Ama bu sorunun cevabı sıfatıyla beyan edilen görüş, İslam filozofları ve İslam havzasındaki kelam ilmi bilginlerinin çoğunluğunca kabul edilmektedir. Şer olarak anılan şeyler soyutlar âleminde mevut değildir ve bu konu madde âlemiyle ilişkilidir. Hayır ve şerrin manasının tahlilinde şöyle denmiştir: Hayır, her şeyin kendi doğası hasebince talep ettiği, sevdiği ve birkaç husus arasında tereddüt ettiğinde onların en iyisini seçtiği şeydir. Şer ise hayrın karşısındadır. Elbette bu mananın tam açıklaması, bu açıklamaya sığmayacak uzun bir izah ister. Eşya hayır ve şer açısından beş kısımdır:

1. Salt hayır, 2. Salt şer, 3. Çok hayır, 4. Çok şer, 5. Eşit.

Bu beş kısım arasından sadece iki kısmın dış gerçekliği bulunur. Birincisi, salt hayırdır; yani varlığı zorunlu ve mutlak kemal olan ve de varlıksal her kemali taşıyan Allah’tır. İkincisi ise çok hayırdır; yani hayrı şerrinden çok olandır. Çok hayrı terk etmede büyük şer yattığından, ilahi inayet bu grup eşyanın varlığını gerekli ve lazım hale dönüştürmektedir. Ama diğer üç kısmın dış gerçekliği bulunmamaktadır; zira salt şer, salt hiçlik ve butlan olan salt yokluktur ve onun var olması imkânsızdır. Lakin diğer iki kısım yani çok şer ve eşit hayır ve şer Allah’ın inayetiyle bağdaşmamaktadır; çünkü ilahi inayet varlık düzenine mümkün en iyi ve sağlam nizamı bahşetmiştir. Eğer dikkatlice bu evrendeki her fenomen incelenirse, evrenin tüm cüzlerinin mümkün olan en güzel şekilde yaratıldığı belli olacaktır.[1] Bunun açıklaması şudur: Bizim yokluk hakkında zihnimizde tasavvur ettiğimiz şey, ya mutlak varlığın çelişiği olan ve mukabil noktasında yer alan mutlak yokluktur, ya da bir kemali taşıması gereken varlıksal kemal yokluğundan ibaret olan eklenmiş ve melekeye mensup yokluktur. Mesela körlük, bir kimsenin görebilmesi gerekirken görmeden yoksun olmasıdır. Bu nedenle biz duvara kör demeyiz. Birinci kısım için de birkaç şekil tasavvur edilebilir; birincisi, yokluğu bir şeyin varlığına değil de mahiyetine atfetmemizdir. Örneğin Ahmet’in yokluğunu tasavvur edip onu yok farz etmemizdir. Mevcut olduktan sonra değil elbette. Bu kısım salt bir aklî varsayım olup kendinde hiçbir şer tasavvur edilemez; çünkü olmaması durumunda şer olacak “olmak” ile “olmamak” arasında ortak olan bir konuyu tasavvur etmedik. Evet, insan bir şeyin yokluğunu o şey ile mukayyet kılabilir. Örneğin insan var olan Ahmet’in yokluğunu tasavvur edebilir ve onu var olduktan sonra yok farz edebilir. Böyle bir yokluk şerdir, ama yokluğun bu kısmı, açıklaması yapılan meleke yokluğudur. İkinci tasavvur ise bir şeyin yokluğunu bir başka şeyle mukayese ederek varsaymamızdır. Örneğin mümkün varlıkların zorunlu varlığının olmaması ve at gibi başka bir mahiyetin insaniyet varlığı taşımaması veya bitkilerin hayvan varlığının olmaması veyahut ineğin at varlığına sahip olmaması bu kabildendir. Bu yokluk kısmı mahiyetin bir gereğidir ve itibarî bir husustur. Karar kılınmış ve gerçek değildir. Yokluğun ikinci kısmı, meleke yokluğu olup bir şeyin belirli bir kemali taşıması gerekirken onu taşımaması ve ondan yoksun olmasından ibarettir. Bir şeyde meydana gelen değişim, eksiklik, afet, hastalık, acı ve tatsızlıklar bu türdendir; zira bu eksikliği taşımamak ve mukabilinde kemal taşımak bu şeyin konumuyla bağdaşır. Yokluğun bu kısmı şerdir ve maddî hususlarda meydana gelir. Bunun menşei, maddi istidatlarda bulunan kusurdur. Elbette bu kusur her şeyde bir ölçüde değildir, değişik derecelere sahiptir. Şer olan bu gibi yoklukların menşei, varlık feyzi kaynağı yani Yüce Allah’ın zatı değildir. Bunlar O’na isnat edilemez; çünkü yokluğun nedeni de yokluk gibi bir şeydir. Varlığın nedeni de başka bir varlıktır, yokluk değildir. Şer ile birlikte ilahi iradenin icat kelimesine nesne olan ve ilahi kazanın bizzat içerdiği şey, varlığın kendine aldığı miktardır. Başka bir ifadeyle varlık alma kabiliyet ve yeteneği taşımaktadır. Daha açık bir ifadeyle Allah yaratmış, ilahi irade icat etmiş ve ilahi kaza ona taalluk etmiştir. Ama onunla beraber olan yokluklar (şerler) ise Allah’a isnat edilmez. Bilakis onun daha fazla kabiliyet taşımamasına ve istidat kusuruna isnat edilir. Bu yoklukları mahlûk saymamızın ve yaratıldıklarını söylememizin nedeni ise, onların varlığın belirli bir miktarıyla karışık ve birlik olmasıdır.[2]

İlgili cevap: 936. Cevap (Site: 1166).



[1] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Nihayetü’l-Hikme, Şirvani, Ali, c. 3, s. 353, Bustan-ı Kitap, çap-ı şeşom, Kum, 1384 ş.

[2] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, Tercüme, Musevi Hemedani, c. 13, s. 259, Camia-i Müderrisin, çap-ı pencom, Kum, 1374 ş.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17011 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    5973 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Hangi ameller insanı güzel ve nuranî kılar?
    11448 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik zahirî güzellik ve batınî güzellik diye iki kısma ayrılır. Muteber ve mütevatir rivayetler açısından insanın batınî güzelliğini sağlayan bazı etkenler sabır, tahammül, vakar, sükûnet, takva ve sakınmadan ibarettir. Aynı şekilde rivayetlerde insan yüzünün nuraniyet ve güzelliğini sağlayan birçok amil zikredilmiştir. Abdest, az ...
  • İnsan olağan üstü işler yapabilir mi? Bu tür işleri yapmanın faydası nedir?
    10290 Teorik İrfan 2009/09/07
    Sizin işaret ettiğiniz şey, insanın ruhi güç kazanmasının sayesinde gerçekleşir; bu ruhi güç bazen dinin emirlerine uyarak ve şer’i riyazetler çekerek kazanılır; yani insan Allah’a yakınlaşarak İsm-i A’zama sahip olur. Bu güç sayesinde maddi alem üzerinde etkili olabilir ve iradesiyle bir takım işler yapar. Ancak bazen de ...
  • Musa (a.s.) Kısasının Kuranda Tekrar Edilmesinin hikmeti nedir?
    10556 Tefsir 2015/05/20
    Hazreti Musa’nın (a.s.) kur’anı kerimde tekrar edilmesinin hikmeti için hatırlatmalıyız; evvelen; Anlamsız ve lağviyete (boş) neden olacak kâmilen bir tekrar söz konusu değildir. Belki her surede, o surede zikir edilenin muhteva ve içeriğe uygun olan kıssanın kısmına işaret edilmiştir. Saniyen; kuranı kerimde hazreti Musa’nın (a.s.) hayatının diğer ...
  • Acaba humsu ve seyitlere ait olan hakkı taklit merciinin izni olmadan ödemek caiz mi?
    8976 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6091 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Ziyaret-i Aşura’da ki ‘Beri’tu ilellah ve ileykum minhum’ (Önce Allah’a sonra size onlardan dolayı beri oluyorum) cümlesinde Allah’a ve masumlara beri olmak ne demektir?
    6433 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Beraet lügatte birinden veya bir şeyden ayrılmak, uzaklaşmak manasına gelmektedir. Bu manalar eğer ‘İla’ ile birlikte olmazsa beraet için kullanılır. Ama ‘İla’ ile birlikte olursa bizarlık manasının yanı sıra sığınma manası da vermektedir. Buna göre ziyaretteki sığınma cümlesinin manası şöyle olur: Hak Teala’ya ve siz Ehl-i Beyt’e (a.s) ...
  • Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) cariye ve kölelere sahip olmaları kölelik sistemini benimsemek değil midir?
    19729 Eski Kelam İlmi 2009/07/04
    Kölelerle evlenme, onlarla mahrem olma, mukatebe (kölelerin özgürlük anlaşması) vs. hükümlerin Kur’an’da gelmesi Peygamber (s.a.a)’in zamanında köleliğin olduğunu ispat etmektedir, ama belirtmek gerekir ki, İslam’ın köleleri azat etmek için çok kapsamlı projeleri vardır. Bu projenin neticesinde bütün köleler zamanla özgürlüklerine kavuşmuşlardırlar. ...
  • Derslerimin Cuma namazına denk gelmesi nedeniyle Cuma namazını kılamamaktayım. Bunu telafi etmek için ne yapmalıyım?
    9607 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/11/17
    Değerli kullanıcı! İmam Zaman’ın (a.c.f) gıyabı döneminde Cuma namazı taklit mercilerinin çoğunluğunun fetvasına göre seçimli bir farzdır; yani yükümlü Cuma gününde şartlar mevcut ise Cuma namazını veya öğle namazını kılmada özgürdür. O halde eğer bir kimse Cuma namazını kılarsa, öğle namazını kılmasına gerek kalmaz. Elbette ...

En Çok Okunanlar