Gelişmiş Arama
Ziyaret
9614
Güncellenme Tarihi: 2010/02/25
Soru Özeti
Hz. İsa’nın (a.s) henüz hayatta olmasına rağmen niçin Kur’an’da onun hakkında “hayatına son vereceğim (müteveffike)” tabiri kullanılmıştır?
Soru
Allah-u Teâlâ Ali İmran Suresi’nin 55. Ayetinde şöyle buyurur: “Hani Allah şöyle buyurmuştu: "Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” Bu ayet gereğince Hz. İsa (a.s) ölmüştür. Acaba ruhun kabzedilmesinin ölmekten başka manası olabilir mi? Siz onun ölmediğini ve Allah’ın yanında olduğunu söylüyorsunuz. Bu ayeti nasıl yorumluyorsunuz?
Kısa Cevap

Bu ayetin bazı yanlış tercümeleri bu sorunun söz konusu edilmesine vesile olmuştur. Bu sebeple ayetin doğru anlamı aydınlığa kavuşursa sorun da halledilmiş olacaktır. Bu konuda çeşitli Kur’an ayetlerinde her ne kadar “teveffi” kelimesi ölmek anlamında kullanılsa da Kur’an ayetlerinin çeşitli yerlerinde bu kelimenin başka manaya da geldiği söz konusudur. Bu sebeple söz konusu ayeti İsa’nın (a.s) öldüğünün kesin alameti olarak bilemeyiz ve bunun muhalifinde olan çeşitli rivayetlerle bu anlam nefyedilebilir. Ayetin doğru anlamı bu olabilir: “Allah’ın İsa’ya seni alıp katıma yükselteceğim dediğini hatırlayın.”

“Teveffi” kelimesinin bu şekilde mana edilmesi, masumların (a.s) rivayetlerinde de tekit konusu olmuştur ve bu anlamda Hz. İsa’nın (a.s) hayatta olmasıyla hiçbir çelişir tarafı olmayacaktır.

Ayrıntılı Cevap

Kur’an mütercimlerinin bazılarının ayette geçen “müteveffike” kelimesini “öldürmek” şeklinde mana etmeleri böyle bir soruya sebebiyet vermiştir. Elbette mütercimlerin çoğu Hz. İsa’nın hayatta olmasıyla çelişmeyecek şekilde tercüme etmişlerdir. Bu tercümelerden birisini örnek verecek olursak: “(Hatırlayınız) Allah şöyle buyurmuştu: Ey İsa! Ben seni (yeryüzünden ve insanların arasından) alacağım ve kendi katıma yükselteceğim ve kirlenmiş kâfirler topluluğu içinden temizleyeceğim”.[1]

Bilinmesi gerekir ki “tevevvi” “v-f-y” kökünden türetilmiş olup “ölmek”, “almak”, “tamamlamak”[2] ve… gibi çeşitli anlamlarda kullanılır. Bu doğrultuda tamamlamak ve yerine getirmek anlamında verilen söze amel edilmesine de vefa derler. Bu sebeple başkasından alacaklı olan kimse, alacağını tamamen alırsa buna Arap dilinde “teveffa deynehü (borcunu aldı)” derler. Lügat kitaplarından birisi olan “Mecmeu’l Bahreyn” de bu ayetin açıklanmasında şöyle gelmiştir: Yani (ey İsa) ben senin ecelini istifa’ ederim yani seni kâfirlerin daracına çıkartıp zarar vermelerinden korurum ve senin tabii şekilde yazılmış ecelini ertelerim.[3]

Dolayısıyla “teveffa” kelimesi her ne kadar ölmek anlamında kullanılsa da ki bazı ayetlerde bu anlamda gelmiştir. Ama zorunlu olarak bu anlamı taşımaz ve bu kelimeyi başka anlamda sunan ayetlerin varlığı söz konusudur. Örneğin:[4] “O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O'nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.”[5]

Bu ayette “tevaffaküm” ibaretinin ölüm olmadığı, bilakis her gün tekrarlanan gece uykusu anlamına geldiği apaçıktır. Uykuda başka bir şekilde ruhun kabzedilmesini müşahede etmek mümkündür ve bu esasa göre soruda yer alan ayet, Hz. İsa’nın (a.s) kesin ölüm alameti olarak telakki edilemez. Hz. İsa’nın (a.s) sonunun ne olduğu konusunda aşağıda yer alan noktaların mütalaa edilmesi gerekir:

1. Mesihiler, İsa’nın (a.s) daracına asıldığına ve düşmanları tarafından öldürüldüğüne inanırlar. Ama Kur’an açıkça onun bu şekilde öldürüldüğünü reddeder: “Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler”.[6]

2. Kur’an her ne kadar İsa’nın (a.s) öldürülmesini inkâr etmiştir ama onu başka bir şekilde öldürüldüğünü veya hayatta olduğunu açıkça ortaya koyan bir ayete rastlayamıyoruz.

3. Âli İmran Suresinin 55. Ayeti ve Maide Suresinin 117. Ayeti örneklerinde olduğu gibi her ne kadar kati surette bu büyük peygamberin ölümüne delalet edecek birer delil olarak gösterilemez.  Ama bu ayetler İsa’nın (a.s) şimdiki haliyle madde âlemiyle olan irtibatı kendi takipçileri arasındayken doğrudan irtibatlı olduğundan farklı olduğunu göstermektedir.

4. Şia ve Ehli Sünnetin muteber kaynaklarında yer alan birçok rivayetler Hz. İsa ‘nın (a.s) hayatta olduğunu ilan etmektedir ve biz, bu konuyu açıkça ortaya koyan Kur’an ayeti bulamasak bile bu rivayetlerden yararlanarak onun hayatta olduğunu anlayabiliriz.

Bu rivayetlerden iki tanesine dikkat ediniz:

4-1. Peygamber Ekrem (s.a.a) Yahudilere hitap ederek şöyle buyurmuştur: “İsa ölmedi ve kıyamet gününden önce sizin aranıza dönecektir.”[7]

4-2. Peygamber Ekrem (s.a.a) buyuruyor: Mehdi benim soyumdandır ve zuhur ettiğinde Meryem Oğlu İsa ona yardım edecek ve arkasında namaz kılacaktır.[8]

5. Var olan rivayetlerin aksine ve “teveffi” kelimesinin başka manasını da göz ardı ederek işaret edilen ayetler esasına göre kesinlikle İsa’nın (a.s) öldüğüne inansak bile yinede bu konuyla İsa’nın (a.s) hayatta olmasının çelişik bir yanı yoktur. Çünkü Kur’an ayetleri esasına göre ölümünden yüz yıl geçtikten sonra dirilen şahsın varlığı söz konusudur.[9] Dolayısıyla böyle bir şeyin İsa (a.s) için de olması mümkündür.

 

 


[1] Âli İmran Suresi, 54, Ensariyan’ın tercümesi.

[2] İbni Manzur, Lisanü’l Arap, Kum Havzası: Edep Yayınları, Birinci baskı 1405, c. 15, s. 398 ve 399.

[3] Mecmeu’l Bahreyn, Tahran 1375, Murtazavi Kitabevi, “v-f-y” maddesi, c. 1, s. 444.

[4] Nisa Suresi, 97; Muhammed Suresi, 27; Yunus Suresi, 46; Secde Suresi, 11.

[5] En’am Suresi, 60.

[6] Nisa Suresi, 157.

[7] İbni Ebi Hatem, “Tefsiru’l Kur’an’i’l azim”, Suudi Arabistan 1419 h. K, Mektebetü nezaru’s-tafa el-baz, c. 4, s. 1110, hadis no: 6232.

[8] Şeyh Saduk, “El-emali”, Tahran h. K, Kitaphaneyi İslamiye Yayınları, c. 1, s. 218.

[9] Bakara Suresi 259: Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar