Gelişmiş Arama
Ziyaret
11750
Güncellenme Tarihi: 2010/05/06
Soru Özeti
Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
Soru
Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
Kısa Cevap

Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, gafletten uyanıp nefsin temizlenmeye ihtiyacı olduğunun bilincinde olmalarıdır. Tabi ki, yaratılışın hedefi,  ve peygamberlerin gönderiliş gayesi hakkında düşünmek, bu uyanışın ve bilginin artmasında etkilidir. Bu aşamadan sonraki aşama, geçmişte yapılan amellerden dolayı tövbe etmek ve ciddi bir iradeyle onları tekrarlamamaya karar vererek onları telafi etmektir. Örneğin; üzerimizde hakları olan insanların ve üzerimizde en büyük hakka sahip olan Allah (c.c)’ın hakkını ödememiz ve telafi etmemiz gerekmektedir. Diğer bir merhale ise bildiğimiz, dayanabildiğimiz ve gücümüz yettiği kadar vacip işleri yapmaya çalışıp Allah (c.c)’ın yasaklarından sakınmaktır. Bu sayede, Allah-u Teâlâ insana yeni ilimler inayet ve nasip eder. Böylece seyr-i sûlûk (Allah’a yakınlaşma hareketi) yolunda ilerlememiz mümkün olur. Allah-u Teâlâ bazı ayetlerinde, kendi yolunda bu şekilde cihat eden kullarını destekleyeceğini vaat etmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Nefsi arındırma konusu, Kur’an-ı Kerim’de “tezkiye” ve “tezekki” kavramları altında bahsedilmiştir.[1] Bu kavramlar sözlükte, “kendini kirlerden arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bu arınmanın önemi, önemle vurgulanmıştır. Örneğin; Şems Suresi’nde şöyle buyurmaktadır: “ …Sonra da iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.”[2] Ayrıca Fetih Suresi’nin 19.ayetinde, Âla Suresi’nin 14.ayetinde ve 15.ayetinde de bu konu önemle vurgulanmıştır. Bütün bunlardan; nefsi arındırmanın ve kendini yetiştirmenin, Allah (c.c)’ın rızasını kazanmaya vesile olan bir iş olduğu anlaşılmaktadır. Ama şunu da söylemek gerekmektedir ki, nefsi arındırma ve kendini yetiştirme de, başlangıç noktası kişiden kişiye fark etmektedir.

Müslüman olmayan bir kişi için ilk aşama, İslam’ı kabul etmektir.

Birçok ahlak üstadı bu konuyu (yani nefsi arındırma ve kendini yetiştirmedeki basamakları) derecelendirmişlerdir. Onlar şöyle demektedirler: “İlk derece İslam, sonra iman ve üçüncüsü de hicret etmek ve sonra da, bu yolun aslı ve özü olan, Allah yolunda cihat etmektir.[3]

Ama Kur’an ayetleri İslam dinine dâhil olup iman edenlere de hitap ederek şöyle buyurmuştur: “Ey inananlar! Kendinize dikkat edin.[4] Başka bir ayette ise şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz.”[5]

Kendini yetiştirmenin ilk basamağının, uyanmak olduğunu söylemek mümkündür. Yani nefsin kirlerden arınması gerektiğinin farkına varmaktır. Bu uyanıştan sonra akıllara, “nereden başlamalıyız” sorusu gelmektedir. Bu soruyu soran kişinin ilk aşamayı aştığı söylenebilir. Çünkü akıl ve fikri ile bu âlemin kalıcı olmadığı ve insanın yaratılışı hayvanca bir yaşam sürmesi için olmadığı neticesine ulaşmıştır.[6] Bu aşamadan sonra da sıra, tövbe etmek, yani kaybedilen farzların veya işlenilen günahların telafisini etmek gelmektedir. Örneğin; üzerimizde hakları olan insanların, en büyük hakka sahip olan Allah (c.c)’ın hakkını ödememiz ve telafi etmemiz gerekmektedir.

Elbette bu tövbe azimle birlikte olmalıdır. Tövbe, işlediğimiz işlerden dolayı af dilemek ve azim ise, gelecekte yapmamız gereken şeyler konusunda iradeli olmaktır. Bu yüzden bazı ahlak üstatları, ikinci aşamayı tövbe olarak[7]; bazıları ise, azim olarak[8] bilmektedirler.

İmam Humeyni (r.a) bu aşamaya uygun olan azim hakkında şöyle buyurmaktadır: “Bu aşama için uygun olan azim; günahı terk edip, vacipleri yerine getirerek ve elden gidenleri telafi edip, insanın dış görünümünü ve yüzünü akla ve şeriata uygun bir biçime sokacağına azim etmesidir.”[9]

Meb’as (Hz. Muhammed (s.a.a)’in peygamberliğe seçildiği gün) gününde okunan dua da şöyle geçmektedir: “ Bildim ki sana ulaşmada, salih insanın yanına alacağı en iyi azık azim ve iradedir. Öyle bir azim ve irade ki, sadece seni seçer.”[10]

Diğer bir aşama ise günahı terk edip, vacipleri yerine getirmektir. Hz. Ayetullah Behçet (r.a) “Seyr-i sûlûk yapmak istiyorum, ne yapmalıyım?” diye sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “Günahı terk etmen, senin bütün ömrün için yeterlidir. Hatta 1000 yıl yaşasan bile!”[11] Öyleyse bu aşamada bildiğimiz her Allah’ın farzını yerine getirip ve yine bildiğimiz yasaklarından sakınmalıyız. Bu durum, Allah (c.c)’ın bize yeni ilimler kazandırmasına sebep olur ve böylece seyr-i sûlûk yolumuzda gelişmiş ve ilerlemiş oluruz. Biz bildiğimiz kadarına amel edersek, Allah-u Teâlâ da bilmediklerimizi bize öğretir ve bu süreç, biz vazifemizi yerine getirdiğimiz müddetçe böyle dönüp gider. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Her kim bildiğine amel ederse, Allah-u Teâlâ meçhul olan şeyleri (bilinmeyenleri) ona açıklayıp anlatır.”[12] Bu rivayet, Kur’an ayeti ile de mutabıktır. Ayette şu şekilde buyrulmaktadır: “Bizim uğrumuzda cihat edenlere gelince, elbette Biz onlara (Bize ulaştıran) yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her zaman iyi davrananlarla beraberdir.”[13]

Şu bir gerçektir ki; insan yaşadığı müddetçe hiçbir zaman durmaz, hep nura (hidayete) doğru ya da karanlığa (sapıklığa) doğru hareket etmektedir. Burada önemli olan, nura doğru hareket etmektir.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için, Seyyit Muhammed Hüseyin Tahrani’nin lubbul lubab adlı eserine bakın. ( c. 1 s. 87)

Son olarak şu noktayı hatırlatalım ki sizin sorunuz, genel bir seviyede cevaplandırılmıştır. Eğer daha ayrıntılı ve yüksek derecede bir cevap istiyorsanız, öğrenim durumunuzu belirterek, bize tekrar yazabilirsiniz.



[1] El-Tezkiye El-Tethir min el-Ahlak El-Zemime, Mecme el-Bahreyn, c: 1, s: 203

[2] Şems Suresi, 8. ayet, “فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَاقَدْ أَفْلَحَ مَن زَکَّاهَاوَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا

[3] Hüseyin Tahrani, Seyyit Muhammed Hüseyin, Risale-i Lubbul lubab, s: 55

[4] Mâide Suresi, 105. ayet, “یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آمَنُواْ عَلَیْکُمْ أَنفُسَکُمْ

[5] Nisa Suresi, 136. ayet, “یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْکِتَابِ الَّذِی نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْکِتَابِ الَّذِیَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ

[6] İmam Humeyni, Kırk Hadis Şerhi, s: 76

[7] Meleki, Tebrizi, Mirza Cevad, Risale-i Likaullah, s: 52

[8] İmam Humeyni, Kırk Hadis Şerhi, s: 7

[9] Aynı kaynak, s: 7

[10] Mefatih’ul Cinan, Meb’as Günü Duası; İkbal bil Amal’ul Hasene, s: 277

[11] Be Suy-i Mehbub (Hz.Ayetullah Behçet’in buyrukları ve gösterdiği ve tavsiye ettiği yollar), s: 58

[12] El-Mehçet el Beyza, c: 6, s: 24; Bihar’ul Envar, c: 89, s: 172 ve El-Heraic, c: 3, s: 1058

[13] Ankebut Suresi, 69. ayet, “وَالَّذِینَ جَاهَدُوا فِینَا لَنَهْدِیَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِینَ

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Niçin Hz. Mehdi (a.s) gaybet döneminde insanların hidayeti için bir kitap te'lif etmiyor?
    10828 Eski Kelam İlmi 2011/05/23
    Şimdi gaybet döneminde yaşıyoruz; bu dönem genel naiplerin dönemidir. Bu dönemde Şia'nın hidayeti gerekli şartları haiz Şia'nın büyük fakih ve alimlerinin üzerinedir. Ama bu dönemde Hz. Mehdi'nin insanların yararlanmaları için niçin bir kitap telif etmediği konusuna gelince bunun çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin:
  • Allah kelimesinin lügatteki anlamı ndedir?
    12909 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    Farçada "huda" kelimesiyle karşılık bulmuş olan mübarek "Allah" kelimesi has isim ve Allahın en kapsamlı isimlerindendir. Hz Ali (a.s.) "Allah" kelimesinin anlamı hakkında şöyle buyurmuş: "Allah yaratıkların kendisinde şaşkılıkta kaldığı ve kendisine aşık oldukları bir mabud anlamını veriyor. Gözlerden gizli olan ve akılların (künhi zatiını) derk edemedikleri ...
  • Yoga-Zen konsantrasyonu (meditation) hakkında görüşünüz nedir?
    10228 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Bu tekniği yapanların iddiasına göre konsantrasyon egzesizi yapmak, bizi şaşırtıcı bir şekilde düşüncelerimizin arasında yolculuk yapmamızı sağlıyor. Onun, daha sağlıklı, ıztrapsız, endişesiz bir yaşam sağlaması, yorgunluğu gidermesi gibi birçok faydalar vardır. Ve bizi zihnin çeşitli safhalarına ve farkındalığa ulaştırıyor.Konsantrasyon, ...
  • “Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir” şeklindeki ayetin anlamı nedir?
    34702 Tefsir 2015/06/18
    Kelam ilminde insanın kendiişlerinde ihtiyar sahibi olduğu gerçeği kesin delillerle ispat edilmiştir. Kuranın öğretileri de bu hakikatten farklı değil ve bu hakikati teyit ediyor. Ancak şu var ki kuranın bazı ayetleri diğer bazılarını tefsir ediyor konumda olduğunu bilmek lazım. Dolayısıyla ayetlerin gerçek anlamlarını elde edebilmek için konuyla ...
  • Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamının önemli bölümlerini Kur’an ve rivayetler esasınca açıklar mısınız?
    14536 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamı üç belirgin aşamada söz konusu edilebilir: 1. Nübüvvetten önceki dönem. 2. Nübüvvet ve putperest Babil kavmiyle mücadele dönemi. 3. Babil’den hicret edip Mısır, Filistin ve Mekke topraklarında faaliyet gösterdiği dönem.1. İbrahim (a.s)’in doğduğu yer ve çocukluğuİbrahim (a.s), “Babil” topraklarında dünyaya geldi. İbrahim (a.s)’in doğumundan ...
  • Neden İslam dininde evlat boşanma durumunda erkeğe verilir?
    3787 Koruma 2019/06/15
    Öncelikle bu soruda kast edilen ifadenin incelenmesi gerekir. Eğer kastınız evladın intisabı ise İslam dininde evladın intisabı erkeğe olduğu gibi kadınadırda. Bu konu tamamen açık ve nettir. Örneğin mahremiyet, miras, akrabalık,... erkeğe özgü değildir. Bütün bu bağlar kadın içinde söz konusudur.[1] Ama eğer kastınız ...
  • Dinin usul ve fürû’u Masum İmamların (a.s) hadislerinden mi alınmıştır? Eğer böyle ise lütfen kaynak gösteriniz. Değilse ne zaman ve kimin tarafından böyle bir ayırım yapılmıştır?
    9700 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Dinin usul ve fürû’unun şu anda ki şekli Masum İmamların (a.s) hadislerinden alınmamıştır. Din ilimleri alimleri, dini öğretileri bu şekilde bölümlere ayırmışlardır. Bu iki asıl’ın geçmişi hicri birinci yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Ama bu ismi (usul-u din) kimin verdiği tam olarak belli değildir. Böyle ilmi konular genellikle alimlerin ...
  • ben kasetlerden ve has şirketlere ait sd.lerden kopyalama yapıyordum. Şirketleri tanımadığımı dikkate alarak onların hakkını nasıl eda edebiliyorum?
    6249 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/06/18
    Kopyalama ve manevi haklar noktasında değerli mercilerin görüşleri farklıdır. Ayetullah, İmam Humeyni, Tebrizi, Sistani, ve Safi hazretleri şuna inanmaktadırlar: yazılım türü bir şeyi icat etmek usulen üretkenine hak icat etmiyor ve dolayısıyla sahiplerinden izin almaksızın kopyalamaları ve çoğaltması caizdir. Ayetullah Hamenei, Behcet, ve Vahit hazretleri şöyle diyorlar: ...
  • Dine dayalı ahlakın manası nedir?
    11239 Yeni Kelam İlmi 2012/06/16
    Din ve ahlak arasındaki ilişki bağlamında ahlaki değerlerin temelleri hususunda iki genel bakış vardır: 1. Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur. 2. Ahlak din, iman ve Allah’a inanmayla bağlantı kurmaksızın gerçekleşmez. Batı toplumlarında bu konu geniş ...
  • Acaba Kuran-ı Kerim'de sırat köprüsüne işaret edilmiş midir?
    50484 Kur’anî İlimler 2009/05/13
    “Sırat köprüsü” kelimesi Kuran-ı Kerim'de geçmemesine rağmen bazı rivayetlerde bu kelime açıklanmıştır; örneğin İmam Sadık (a.s), Fecir Suresi’nin 14. ayetindeki “Mirsad” kelimesinin tefsirinde, onu cehennemden geçen bir köprü olarak beyan etmiştir.Konunun açıklığa kavuşması için, “sırat” kelimesi hakkında bazı noktaları açıklayacağız. “Sırat” yol anlamına gelmektedir ve bazı ayetlerde geçen “sırat-ı ...

En Çok Okunanlar