Gelişmiş Arama
Ziyaret
39005
Güncellenme Tarihi: 2009/01/19
Soru Özeti
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir?
Soru
Şia mezhebi neden en iyi mezheptir? Kendim Şia mezhebine mensup olmama rağmen, Şianın Vahhabiyete ne gibi üstünlüğü olduğunu bilmiyorum. Mezhebimin hak olduğu konusunda nasıl mutmain olabilirim?
Kısa Cevap

Şia mezhebinin üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından kaynaklanıyor. Hak yol her dönemde yanlızca birdir. Diğer dinler ya temelden batıl ve asılsızdır ya da kaybolmuş ve değişmişlerdir. Bugün hak din İslam’dır. Asıl ve gerçek İslam ise Şia mezhebinde tecelli bulmuştur. Yanlızca Şia öğretileri öz Muhammedi İslam’ın göstergesi olabilir. Bunu tarih ve dini kaynaklar teyit etmekteler. Bu özellik Vahhabiyyette yoktur. 

Ayrıntılı Cevap

Şia mezhebinin diğer mezheplere üstünlüğü onun ‘Hak’ olmasından dolayıdır. Hak din her dönemde yanlızca bir dindir. Allah-u Teala’nın her dönemde bir şeriatı vardır. Onun dışında ki dinler ya temelden batıl ve yalandır veya kaybolmuş ve hükmü kalkmıştır. Şimdiye kadar insanlığa gelen dinler birbirinin yanında ve birbirine alternatif değil, aksine biribirinin peşi sıra, tamamlayıcı olarak gelmişlerdir. Yani, yeni din önceki dinin tamamlayıcısı olup onun hükmünü kaldırmıştır. Yeni dinin gelmesiyle, önceki dinin süresi sona ermiş, resmiyetini kaybetmiş ve yerini yeni dine bırakmıştır. Herkesin yeni dine uyması ve ona iman getirmesi gerekir. Bu yüzden mukaddes kitap ve dini naslarda yeni dine iman getirmeyenlere ‘kafir’ denmektedir.

 

İslam, insanlığa gönderilmiş en son ve en kamil dindir. Allah, İslam’dan başka hiçbir dini kabul etmeyecektir:

‘Şüphe yok ki Allah katında din ancak İslam’dır.’[1]

‘Kim İslamdan başka bir din seçerse ondan kabul edilmeyecektir.’[2]

 

Maalesef Müslümanlarda diğer dinlere mensup olanlar gibi çeşitli mezheplere bölünmüşlerdir. Tabi bu mezheplerin hepsinin hak üzere olduğu söylenemez. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Onlardan yanlızca bir fırka kurtuluşa erecektir, diğerlerinin hepsi ateştedir.’[3]

 

İslam mezhepleri arasında fırka-i naciye (kurtuluşa eren fırka) Ehl-i Beyt yolunu takip eden On iki İmam Şiasıdır. Teşeyyü’ gerçek ve hakiki İslamdır. Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: ‘Ey İnsanlar! Ben sizin aranızda öyle bir şey bırakıyorum ki ona sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve Itratım, Ehl-i Beyt’imdir.’[4]

 

Peygamberimizin güvenilir ve değerli sahabesi Ebuzer-i Gifari şöyle rivayet ediyor: ‘Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu duydum: Bilin ki, benim Ehl-i Beyt’im sizin aranızda, Nuh kavminin içinde ki gemi gibidir; kim o gemiye binerse kurtulur, kim de muhalefet ederse boğulur.[5]

 

Şia mezhebi, tevhid, adalet, nübüvvet, imamet ve mead temeli üzerine kuruludur. Şii, on iki masum imam (a.s)’ın, Resulullah (s.a.a)’in halifeleri olduğuna inanmaktadır. Onların (a.s) birincisi İmam Ali (a.s), sonuncusu da İmam Mehdi (a.s)’dır.

 

Allah Resulü (s.a.a)’den rivayet edilen bir çok hadiste masum imamların kaç tane olduğu hatta isimleri bile açıklanmıştır. Abdullah b.Mes’ud birgün bir grupla beraber otururken bir bedevi Arap gelerek onlardan hangisinin Abdullah b.Mes’ud olduğunu sordu. Abdullah, benim, diye cevap verdi. Arap: ‘Peygamberiniz, kendisinden sonra kaç tane halifesi olduğunu size beyan etti mi?’ diye sordu. Abdullah dedi ki: ‘Evet, Ben-i İsrail’in on iki tane önderi kadar.’[6]

 

Bizim, Şia’nın hak olduğuna delilimiz Kur’an ve sünnettir. Allah-u Teala, Kur’an’da Allah’a, Resulüne ve emir sahiplerine –ki onlar Resul-u Ekrem (s.a.a)’in buyruğuyla Ehl-i Beyt İmamlarıdır- uyulmasını bize emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde imamet ve velayet meselesine işaret olunmuştur. ‘Yakın akrabalarını uyar’,

‘Şüphe yok ki sizin veliniz Allah, resulü ve namaz kılıp, rüku halinde zekat veren iman edenlerdir (mü’minlerdir)’,

‘Ey Resul! Rabbinden sana nazil olan o şeyi tebliğ et, eğer bunu yapmazsan risalet görevini yerine getirmemiş olursun’,

‘Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’a razı oldum,’

‘Şüphe yok ki ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ister’ vb. ayetler bu konu hakkındadır.

 

Allah Resulu (s.a.a)’de, Hz. Ali(a.s)’ı her zaman halifesi olarak tanıtırdı. Tarih ve rivayetler bunu ortaya koymaktadır. Örneğin Taberi, ‘Tarih’inde şöyle yazıyor: ‘Yakın akrabalarını uyar’ ayeti nazil olduğu zaman Peygamber akrabalarını toplayarak onlara şöyle buyurdu: ‘Allah-u Teala bana, sizi kendisine davet etmem için emir verdi. Kim bu işte bana yardım ederse kardeşim, vasim ve halifem olacaktır.’ Onların içinde yanlızca Hz.Ali (a.s) ‘Ey Allah Reulü! Bu uğurda ben senin yardımcın olacağım.’ diye cevap verdi. Peygamber de elini Hz. Ali (a.s)’ın omuzuna koyarak ‘Şüphe yok ki bu (Ali), kardeşim, vasim ve sizin içinizde ki halifemdir; onu dinleyin ve ona itaat edin.’ diye buyurdu. Peygamber (s.a.a)’in akrabaları gülerek yerlerinden kalktılar ve Hz. Ebu Talib’e -alay ederek- dediler ki: ‘Senden oğluna itaat etmeni ve onun emrine uymanı istiyor.’[7]

 

 

Peygamber (s.a.a), mübarek ömrünün son yılında ‘Veda Haccı’ diye bilinen haccından dönerken ‘Gadir-i Hum’da Ali b. Ebu Talib (a.s)’ı imam ve Müslümanların önderi olarak tanıttı ve orada bulunan herkese Ali’ye Mü’minlerin emiri olarak biat etmelerini emretti. Ve şu tarihi sözünüde o gün orada buyurdu: ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır.’ Bu hadis meşhur ve mütevatir hadislerdendir.

 

Bunlar Şia’nın diğer mezheplere göre üstün ve hak oluşuna dini açıdan ve ayet ve rivayetlere dayanarak kısaca getirdiğimiz delillerdir. Dini delillerin dışında da bu konuyu ele alabilir, Şia ve diğer mezheplerin öğretilerini mukayese ederek Şia’nın üstünlüğüne hüküm verebiliz. Ama bunu başka bir zamana bırakıyoruz.

 

Vahhabiyet konusuna gelince, bunun için Seyyid Mustafa Rezevi’nin yazdığı ‘Pakistan’ın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri’ adlı eserine bakmak yeterli olacaktır. O, bu eserinde şöyle diyor: Vahhabiler, Şii ve Sünni olmak üzere bütün İslami fırkaları müşrik, kafir ve putperest olarak bilmekteler. Resul-u Ekrem (s.a.a)’in ve Masum İmamlar (a.s)’ın kabirlerini ziyaret etmeyi, hacet istemeyi, saygı göstermeyi ve yüceltmeyi bid’at ve putperestlik olarak kabul etmekte, haram saymaktalar. Onlar, Peygamber’e selam vermeyi ve saygı göstermeyi namazın dışında caiz bilmiyorlar. Peygamberin ölümüyle birlikte, artık Ona saygı gösterme ve değer vermenin de bittiğini söylüyorlar. İmamlar ve din büyüklerinin kabirlerine her türlü türbe ve ziyaretgah yapmanın bid’at olduğuna inanıyorlar. Onlara göre Allah Resulü her türlü kuvvet ve zaafına rağmen bir beşerdi ve ölmüştür; artık bizden ve bu dünyadan her hangi bir şekilde haberi yoktur, dolayısıyla kabrini ziyaret ederek ona tevessül etmek haramdır.[8]

 

Acaba böyle bir öğreti fıtrat ve Kur’an’la mutabık olabilir mi? Hüküm vermeyi sizin akl-ı seliminize bırakıyoruz. Risaletin karşılığı olan Ehl-i Beyt’e sevginin[9] karşılığı bu mudur? Acaba şehitlerin ölmediğini ve Allah katında rızıklandığını[10] Kur’an buyurmuyor mu? Acaba Peygamber (s.a.a)’in makamı şehitlerin makamından daha mı düşüktür?!

Daha fazla bilgi almak için yeniden bize yazabilirsiniz.



[1] - Al-i İmran:19

[2] - Al-i İmran:85

[3] - İbn-i Batte, el-İnabet’ul Kubra, c.1, s.3; Hisal, s.585

[4] - Kenz-ul Ummal, c.1, s.44, el-İ’tisam bi’l Kitap ve’l Sünne

[5] - el-Müstedrek ala’s Sahiheyn,c.3, s.151

[6] - Hisal, s.467

[7] - Tarih-i Taberi, c.2, s.320, Mısır baskısı; İbn-i Esir, Kamil, c.2, s.41, Beyrut baskısı

[8] - Seyyid Mustafa Rezevi, Pakistanın Siyasi ve Mezhebi Bilgileri, s.63-64

[9] - Şura: 23

[10] -Al-i İmran: 169

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi bakışlar haram ve günah sayılıyor?
    19004 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/20
    Allahu Teala kuranı kerimde namahreme bakmak hakkında şöyle buyurmaktadır: “kul lil müminine yeguddu min ebsarihim yani Müminlere deki; namahreme bakmaktan gözlerini sakınsınlar[1] Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne” yani “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar”[2]İmam ...
  • Neden özellikle bir mercii taklit etmek gerekmektedir? Bu mesele hadisler aracılığıyla nasıl ispat edilmektedir?
    9874 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/11
    Eğer müçtehitlerden her birinin fıkhın bir kısmında diğerlerinden daha bilgili olduğu veya onlar ile eşit bulunduğundan eminseniz birkaç şahsı taklit etmenin bir engeli yoktur. ...
  • Abdest alırken ve zorunlu bir durum yokken bir başka şahıs elimize su dökerse, bu bir sakınca ifade eder mi?
    36267 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Abdestin bir takım şartları vardır ve onlardan her birine riayet etmeme durumunda abdest geçersizdir. Abdestin şartlarından birisi, bizzat insanın yüzünü ve ellerini yıkması ve de baş ve ayaklarını mesh etmesidir. Eğer bir başkası insana abdest aldıracak olursa veya yüz ve ellere su ulaştırmada ve baş ve ayakları ...
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10932 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...
  • İbn-i Meysem Bahrani’nin kişiliği ve yaşamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
    8002 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/04/23
    HK. 697-699’da vefat eden ve İbn-i Meysem diye meşhur olan Kemaleddin Meysem b. Ali b. Meysem Bahrani, 7. yüzyılın başlarında Bahreyn’de dünyaya gelmiştir. İlim ve fakihliğin beşiğinde, köklü ve meşhur bir ailede yetişmiştir. İlim tahsiline kendi ülkesinde başladı. Sonra daha yüksek tahsil için Bağdat’a gitti. İbn-i Meysem ...
  • Fahişe bir bayanla geçici nikâh yapılabiliniyor mu?
    7545 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/05/04
    Fahişe bayanlarla geçici veya daimi evlilik haram değildir. Ama farklı delillerden ötürü böyleli bir evlilikten sakınmanız hem dininiz için ve hem de dünyanız için daha hayırlıdır. ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    15931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Resul-i Ekrem’e (s.a.a) ve İslamî kutsallara hakaret edilmesinin fıkhî hükmü ve buna karşı koymanın yolu nedir?
    11560 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberine hakaret eden ve bu çirkin davranışıyla milyonlarca insanı üzen kimse idama müstahaktır. İslam düşmanları Müslümanlar arasında tefrika yaratmak, İslam’ın yayılmasının önünü almak ve yolları üzerinde din adındaki engeli kaldırmak gibi utanç verici hedeflerine ulaşmak için İslamî kutsallara hakaret etmeye ve sövmeye yönelmişlerdir. Vahdeti korumak, kendi İslamî ...
  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45726 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5932 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...

En Çok Okunanlar